Saadet Partisi Şanlıurfa İl Başkanı Halil YİĞİT'in 2025 Yılı Değerlendirmesi
2025 yılı, ne yazık ki milletimiz adına kayıpların derinleştiği, adaletsizliklerin kurumsallaştığı, yoksulluğun kader gibi dayatıldığı bir yıl olmuştur. İktidar, sorunları çözmek yerine algı yönetimiyle günü kurtarmayı tercih etmiş; bedelini ise yine dar gelirli vatandaşlarımız ödemiştir.
Bugün gelinen noktada;
emekli açlığa, asgari ücretli borca, gençler umutsuzluğa, çiftçi ise iflasa mahkûm edilmiştir. Enflasyon rakamları makyajlanmış, hayat pahalılığı ise pazarda, mutfakta ve faturada acı bir gerçek olarak karşımıza çıkmıştır. Maaşlar daha cebe girmeden erimiş, vatandaş temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hâle getirilmiştir.
Sağlık alanında tablo vahimdir.
Hastaneler randevu bulunamayan, doktorlar ve sağlık çalışanları tükenmişliğe sürüklenen, vatandaş ise katkı payları ve özel hastanelere mecbur bırakılan bir sisteme mahkûm edilmiştir. Sağlık, kamusal bir hak olmaktan çıkarılıp ticari bir hizmete dönüştürülmüş; dar gelirli vatandaş için tedavi lüks hâline gelmiştir. Şanlıurfa gibi nüfusu genç ve hızlı artan bir şehirde doktor, psikolog ve sosyal hizmet uzmanı yetersizliği artık kronik bir sorun hâlini almıştır.
Eğitimde ise çöküş derinleşmiştir.
Devlet okulları imkânsızlıklarla boğuşurken, özel okullar ve paralı eğitim sistemi teşvik edilmiştir. Kalabalık sınıflar, öğretmen açığı ve sürekli değişen sınav sistemi çocuklarımızı ve gençlerimizi geleceksizliğe sürüklemektedir. Eğitim, fırsat eşitliği üretmesi gerekirken, gelir düzeyine göre şekillenen adaletsiz bir yapıya dönüştürülmüştür.
Şanlıurfa’da uyuşturucu madde kullanımı artık bir güvenlik sorunu değil, bir toplumsal çöküş göstergesidir.
Özellikle gençlerimiz; işsizlik, umutsuzluk ve sosyal destek eksikliği nedeniyle uyuşturucu çetelerinin hedefi hâline gelmiştir. Mahalle aralarında, okul çevrelerinde bu illet yayılırken; önleyici sosyal politikalar geliştirilmemiş, rehabilitasyon merkezleri yetersiz bırakılmıştır. Gençleri koruması gereken sistem, ne yazık ki seyirci kalmıştır.
Yerel yönetimler ve belediyeler ise 2025’te sınıfta kalmıştır.
Şanlıurfa’da belediyeler; altyapı, ulaşım, çevre, sosyal hizmetler ve gençlik politikaları başta olmak üzere temel belediyecilik hizmetlerini dahi etkin şekilde yürütememiştir. Yağmurda su baskınları, yazın susuzluk, bozuk yollar, plansız imar ve çöp sorunları artık kronikleşmiştir. Sosyal belediyecilik neredeyse tamamen terk edilmiş; yoksullukla, uyuşturucuyla ve genç işsizliğiyle mücadelede belediyeler sorumluluk almaktan kaçınmıştır. Kaynak var, yetki var; fakat yönetme iradesi yoktur.
Şanlıurfa özelinde tablo daha da vahimdir.
Tarımla ayakta duran bir şehirde; çiftçi mazot, gübre ve elektrik borçları altında ezilmiştir. Sulama birlikleri ve enerji şirketleri adeta tahsilat merkezine dönüşmüş, üretim yapan cezalandırılmıştır. Genç işsizlik alarm vermekte; işsiz bırakılan gençler ya göçe zorlanmakta ya da sosyal çöküşün pençesine itilmektedir. Yatırım denilen şey ise hâlâ kâğıt üzerinde kalmış, verilen sözler tutulmamıştır.
Enerji politikaları, 2025’te zulmün adını değiştirmekten öteye geçmemiştir.
“Kademeli tarife” adı altında vatandaşa tasarruf değil, yoksulluk dayatılmış; elektrik ve doğalgaz faturaları halkın sırtına yeni bir vergi gibi bindirilmiştir. Devletin görevi vatandaşı korumakken, iktidar şirketleri korumayı tercih etmiştir.
Adalet duygusu da 2025’te ağır yara almıştır.
Hukuk, güçlülerin kalkanı; yoksulun ise duvara çarpan sesi hâline gelmiştir. Liyakat yok sayılmış, kamu kaynakları israfa ve yandaşlığa kurban edilmiştir. Gençler torpille, kadınlar güvencesizlikle, esnaf ise yüksek faizle baş başa bırakılmıştır.
Biz Saadet Partisi olarak buradan açıkça ifade ediyoruz:
Bu düzen adil değildir, bu düzen sürdürülebilir değildir, bu düzen ahlaklı değildir.
Milli Görüş’ün “Önce Ahlak ve Maneviyat” anlayışı olmadan;
ne ekonomi düzelir, ne eğitim güçlenir, ne sağlık insan onuruna yakışır hâle gelir, ne de yerel yönetimler halkın derdine derman olabilir. Çözüm; faize, israfa ve rant düzenine teslim olmakta değil; üretimde, paylaşımda, sosyal belediyecilikte ve adalette ısrar etmektedir.
2025 yılı, iktidarın merkezi ve yerel düzeyde ekonomi, adalet, sağlık, eğitim ve toplumsal sorunlar başta olmak üzere her alanda sınıfta kaldığı bir yıl olarak tarihe geçmiştir.
Ancak bu millet umutsuz değildir. Çünkü Saadet vardır, çözüm vardır, ahlaklı ve adil bir düzen mümkündür.
Şanlıurfa’dan bir kez daha haykırıyoruz:
Yoksulluğa, adaletsizliğe, cehalete, uyuşturucuya ve beceriksiz yönetime mahkûm edilmiş bir şehir değil;
adaletle yönetilen, insanı merkeze alan bir Türkiye istiyoruz!