Tribün Psikolojisi


Kimi karakterler tribünde olmaya yatkındır, alkış tutar, yuhlama yapar, sonra da oturur.

 

Kimi karakterler de sahada oynar, düşer, kalkar, yorulur, terler, faul yapılır, gol atar, gol yer.

 

Tamam futbolda sayı 22 ile sınırlı ama hayatta öyle mi?

 

Futbolda tribünde olmak masum, ama peki ya hayatta tribünde olmak?

 

Seçim sizin/bizim.

 

Ben ne tribüne oynamayı severim ne de tribünde olmayı..

 

Tabi ne kadar başarabilirsem. Bu nedenle somut sorunlara karşı umarsız kalamıyorum. Çözüm üretmek için elimden az ya da çok ne geliyorsa yapmak istiyorum.

 

Bu arada tabi tribünde olanlar beni yıldıracak, korkutacak, geri durduracak telkinler de yapmıyor değil.

 

Yani çoğu "ya ben sana demedim mi" demeye hazır halde beklemede sanki...

 

Düşünün onlar demiyor ki, yahu ben de gücüm yettiği kadar hakkı haykırayım ama benim gibilere "ben sana demedim mi" demek için öylece beklemede.

Buna sabrı var, ama hakkı ikame için söz-eylem üretmede sabrı/direnci yok...

 

Unutmayın, tribündekilerin en önemli özelliği "ben sana demedim mi" sözüdür. Bir yerde ara sıra alkış ya da yuh çekmek sonra da oturmak.

 

Dediğim gibi maç biter eve gidilir, ama hayat bitince nereye gidilir, onu da bilmek lazım!!!!