Rahmân (Allah)'ın Has Kulları ve Özellikleri 3


Rahman (Allah)’ın has kulu olma şerefi, özelliği, izzeti hiç kimsenin tekelinde olmadığı gibi iltimasla kişilere, gruplara, zümrelere, soylara, yapılara, mezheplere, meşreplere, ırklara, cinsiyetlere, sosyal sınıflara tahsis edilmiş bir özellik de değildir. Herkes Rahman (Allah)’ın has kulu olabilir. Allahu Teâlâ’nın emir ve yasaklarına uyarak rızasını kazanan, belirttiği örnek, öncü, seçkin, özel kullar bu şerefli yüce makama imanları, ahlakları, salih amelleri ve nitelikleriyle müstahak olmuşlar. Yaptıkları iyi, güzel, hayırlı işlere karşılık olarak üstün ve has kul olma payesine yükseltilmiş oldukları gibi, kavuşacakları mükâfatla da üstün olacaklar. Rabbimizin razı olduğu ve cennetin yüksek dereceleriyle razı edeceği bu güzel insanları, hepimize örnek olsun ve rehberlik etsin diye Kelamullah’tan alarak maddeler halinde  üçüncü  yazımıza şöyle devam edebiliriz.
 
Rahman (Allah)’ın has kulları, Allah ile beraber başka bir ilaha duayla yalvarıp kulluk etmezler. Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa ağır bir cezaya uğrar. Furkan 68
 
8.Allah ile beraber başka ilahlara dua, ibadet, kulluk ederek şirk koşmazlar,
 
Rahman (Allah)’ın has kulları, AllahuTeala’ya inanıp güvenir. Rabbine karşı en büyük zulüm olan şirke bulaşmaz, hassasiyetle sakınırlar.
 
“Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü Allah’a ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.” Lokman,13
 
“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah ile iftira etmiş olur.” Nisa 48
 
“Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü?” (Furkân, 43) Bu durum bize Rabbimizle aramıza giren her şeyin şirk olabileceği tehlikesini gösterir.
 
Ancak sana ibadet, kulluk ederiz ve ancak senden yardım dileriz. Derler. Fatiha 5
 
Rahman (Allah)’ın has kulları, sadece AllahuTeala’ya  ibadet, kulluk  eder, Rabbimizin bütün emirlerine kayıtsız şartsız itaat eder. İyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini, doğruyu-eğriyi hayırlı-zararlıyı,hakkı-batılı belirlemede yalnızca ilâhî ölçüleri rehber edinir. AllahuTeala’dan başka hayata yön verecek, kurallar koyacak otorite kabul etmez. AllahuTeala’nın buyruklarına aykırı hükümler veren hiçbir güce —kim olursa olsun— asla boyun eğmez ve ancak Allahu Teala’dan yardım diler.
Rahman (Allah)’ın has kulları, her türlü iyiliğin, güzelliğin Hz.Allah’tan olduğunu bilir, izni ve onayı olmadıkça hiçbir dileğin gerçekleşmeyeceğine yürekten inanır. Dertlere devâyı, hastalıklara şifâyı, sıkıntılara çareyi ancak Hz.Allah’ta arar; gerekli tedbirleri almakla birlikte, Hz.Allah’tan başka hiç kimseden, hiçbir varlıktan medet ummaz. Sadece Hz.Allah’a yalvarır, dua ederek yardım ister; yalnızca Allahu Teala’nın rahmet ,kudret ve merhametine sığınır teslim olur.
 
9.Haksız yere öldürmezler,
 
Rahman (Allah)’ın has kulları  haksız yere hiçbir cana kıymaz, insan öldürmez. Haksız yere bir insanı öldürmek, en büyük günahlardan biridir. Nitekim Yüce Allah, bir kişinin haksız yere öldürülmesinin ne kadar büyük bir cinayet olduğunu şöyle açıklamaktadır:
Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu (bir insanı) yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur. Maide 32
 
10.Zina etmezler hatta zinaya yaklaşmazlar,
 
Zinaya sakın yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. İsra 32.ayette Yüce Allah’ımız  “zina etmeyin” ifadesi yerine “zinaya yaklaşmayın” diye emretmesi çok dikkat çekicidir. Bu şekildeki bir ifadeyle yalnız zina değil, kişiyi zina etmeye sevk eden bütün yollar da yasaklanmaktadır. Zinaya yaklaşmayın” ifadesiyle yalnız zinayı değil, aynı zamanda zinaya zemin oluşturan, cinsel arzuları körükleyen ortamlarda bulunmayı ve cinsel iştahı kabartacak davranışlar sergilemeyi de yasaklayarak zinaya sevk edici sebepleri tümden ortadan kaldırmayı amaçlamıştır. Kesin emirler ve önleyici tedbirlerle kötü bir yola götürecek her türlü sebebi en başta yasaklamıştır.
İslam dininde meşru nikah dışı ilişki olan zina, çirkin bir iş ve çok kötü bir yoldur. Yüce Allah’ımızın en büyük günahlardan saydığı ve  şiddetle yasakladığı zina, insanın şerefine karşı bir cinayettir. Zina suçu, kadın ve erkeğin  iffetiyle namus perdesini yırtan, aileyi temelinden sarsan, ahlâk ve fazileti yıkıp nesli soysuzlaştırarak toplumu ifsat  eden, yozlaştıran çok kötü bir fiildir.
Yüce Allah’ımızın ifadesiyle sonsuz, aşağılık, ağır azabı hak edenler; Allah’a ortak koşma, haksız yere adam öldürme ve zina etme işlerine yapanlardır. Bu suçlar ve mürtekipleri imana ihanet eden, şirkin ahlâkındandır. Rahman( Allah)’ın has kulları ve tüm inanan insanlar bu türlü büyük günahlara yaklaşmaktan ve bunları işlemekten kesinlikle kaçınmalıdır.
 
 
 
Bunların ( müşrik, katil , zani ) Kıyâmet Günü, işlediği günahlar oranında azâbı kat kat artırılacak ve orada, sonsuza dek aşağılık bir hâlde azap içinde kalacaktır. Furkan 69
            Rahman (Allah)’ın has kulları iman eder ki: ‘’Azabın katlanarak artırılması”, işlenen suçun/günahın büyüklüğüne bağlıdır. Kur’an’da “yapılan kötülükler misliyle cezalandırılır” (En’am, 6/160) diye bir hüküm vardır. Sevaplarda olduğu gibi günahlarda da  Hz. Allah’ımızın adaleti gereği az-çok, küçük-büyük ayırımı vardır. Bunların neye ve hangi kriterlere göre değerlendirildiğini biz bilemeyiz.
Hz. Allah’a eş koşmak,  adam öldürmek, iffetli bir kadının ırzına tecavüz etmek, aklı baştan çıkaran içki içmek, kumar oynamak,  zulmetmek, hak yemek, iftira atmak, gıybet etmek, fesat çıkarmak, hile ve tuzak kurmak, kıskançlık, alay etmek, kibirlenmek, kendini beğenmek, bencil olmak, israf etmek, emanete ihanet etmek, başkalarını küçük görmek, kötü zanda bulunmak, vefasızlık etmek, başkalarının özel hayatına müdahale etmek, yalan söylemek, hırsızlık vb. büyük günahlardan olduğu için bunların cezası da o nispette büyük olacaktır. Yani katlanarak büyüyen günahın cezası da katlanarak verilecektir.
Ancak, (kötülüklerden) tövbe edip doğru yola dönen, iman edip doğru, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan kimselerin durumu başkadır.AllahuTeala, böylelerinin kötü hallerini iyi hale dönüştürür. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Furkan 70
Kim tövbe eder ve amel-i salih işlerse, O Allah-u Teâlâ’ya (tövbesi) makbul (olmuş ve O’nun rızasına kavuşmuş) olarak dönecektir. Furkan 71
 
11.Rahman (Allah)’ın has kulları tövbe ederler,
 
12. Rahman (Allah)’ın has kullarıiman edip salih amel işlerler,
 
13. Rahman (Allah)’ın has kulları kötüyü terk edip iyiyi hakim kılmaya çalışarak rızayı ilahiye taliptir.
 
Tövbe (tevbe), kulun bir vicdan muhasebesi neticesinde duyduğu pişmanlığın ardından inkâr ve isyandan, her türlü kötülükten gönüllü bir vazgeçişi ve ona bir daha dönmeme kararlılığını ifade eder. Kur’an birçok âyette, bu şekildeki bir dönüşü son derece değerli bulur; –işlenen kötülükten dolayı pişmanlık duyup sağlam bir iradeyle vazgeçmeye karar verilmesi, ilgili kötülüğün tamamen terkedilmesi ve ona bir daha asla dönülmemesi şartıyla– inkâr, şirk gibi en büyük günahlar da dahil olmak üzere bütün bâtıl inanç, düşünce, kötü duygu ve davranışlar için yapılan tövbelerin makbul ve bunun, tövbe yapanın o günahtan dolayı günahlarını affettirmeye yeterli olduğunu bildirir. Burada da ifade buyurulduğu üzere, inkârdan dönüş iman etmekle, kötü amellerden dönüş ise bunların yerine iyi ve erdemli işler yapmakla olur.
Allahu Teala, kişinin yapıp ettiği her şeyin kayıtlı olduğu amel defterindeki her türlü kul, kamu veya kulun yaratıcısıyla ilgili  hata, suç, ayıp, günah ve haramları sevaba çevirmek şeklinde değil; Tövbe ile ( Allah Rasulu Muhammed (asv)’in buyurduğu gibi Günahına tövbe eden, günah işlememiş gibidir’’kaidesince) geçmişine pişmanlıkla sünger çeken, iman ile salih amelleri hayatına hakim kılıp yaşam tarzı haline getirenlerin kötü yaşam tercihlerini iyi yaşam tercihlerine çevirmesidir.Yani Allah, böylelerinin kötü iş ve gidişatlarını iyi  iş ve gidişatlara tebdil eder ve iman ile salih amel işleyerek ıslah olanlara pis bir hayat yerine  tertemiz bir hayat nasip eder.