Madencilik


Farklı bir bakış açısıyla maden kazısı...

Şüphesiz ki kıymetli ve dahi değerli şeylerdir gömülü olanlar ve bunlar içindir tüm madencilik çalışmaları; derinlere çok daha derinlere doğru... İndikçe çeşitlenen, çeşitlendikçe kıymetlenen, kıymeti idrak edilince de değerlenen...

Biraz da riskli ve tehlikeli bir iştir esasında madencilik... İşe koyulmadan önce: Çok dikkatli bir araştırma, soruşturma, analiz, imgeleme, amacı/ merkezi/ hazineyi belirleme, amaca giden yollara hedefler oluşturma ve yavaş yavaş, adım adım ilerleyerek, ince ve çok hassas bir işçilikle kazıları yapmak esastır... Her veriyi dikkate almak, her bilgiyi işleyebilmek ve bilinçli hareket etmek esastır zira konu hayâtîdir... Bunlarla birlikte en temelde ki merak ve istek şevkle her daim canlı tutulmalıdır...

Gaia’mızın yani dünya anamızın her yeri gizli cevherlerle dolu; kimisi hâlâ derinlerde sırlı pencerelerimiz* gibi hiç bilinmemekte, kimisi bize ayân olmuş ama hâlâ gizli dehlizlerde; aynalı pencerelerimiz gibi, kimisini artık görür ve bilir olmuşuz, çıkarmaya ve işlemeye hazır konumda; kapalı pencerelerimiz gibi  ve dahi kimisi de aşikâr olduğundan hayatımızın içinde, apaçık işlemekte; açık pencerelerimiz gibi... Kısacası tıpkı “insan ve pencereleri” gibi öyle değil mi?... Zira aslında Gaia/Dünya biziz...

Böyle başlamıştı rahmetin çocuğu (sonra da babası olacak/tı) İbrahim gönlü rahatsızlık içindeyken sorgulamaya, düşünmeye, araştırmaya ve madenciliğe; büyük bir merak ve istek içinde... Şüphesiz ki O en iyi madenci idi... Gönlü taşlaşmış, kurumuş, çorak çöle dönmüş ama bununla birlikte yeşermek, dirileşmek , hayat bulmak için suya ihtiyaç duyarak ve evini arındırarak tekrar inşa etmek/ olmak  kaygısındaydı... İçi içini yerken, susamış ve her yolda say ederken yerinde duramıyordu artık... İbrahim kendi evini inşa etmeye çalışırken bir yandan da davet edildiği sarayları terk ediyor, konfor alanını bozuyor, eski inanç, alışkanlık  ve tabuları elinin tersiyle iterek geride bırakıyor ve atalarından aktarım olan ve yerleşik kültürü haline gelmiş her türlü yanlışı/ hatayı/ günahı/ haramı sorgulayarak kendini verilmiş su ile dönüştürmeye çabalıyordu... 
Kazdıkça yeni şeyler keşif ederek, cevher sanılanları çöpe atarak, onların yerine olması gereken kıymetli cevherleri yerleştiriyor ve her geçen gün daha iyi ve deneyimli bir madenci oluyordu...

Madencilik hiç de kolay bir iş değildi; kazdıkça her an yeni engeller ve zorluklarla karşılaşıyor, hatta kendi zihni dahi kendine oyunlar oynuyor ve yanlış yolları işaret ettiriyor olsa da o, su içtikçe ferahlıyor, rahatlıyor ve kazısına devam ediyordu her ne kadar onu hazineye ulaşmasını engellemek için çok güçlü kişiler ve sistemler durdurmaya çalışsa da o, su’yun yani ilmin/ vahiyin sahibi Rabbinin verdiği cesaretle devam ediyordu...

Bu sayede içinde taşlaşmış duran hazineleri işlemeye, kazarak onlara ulaşmaya, bulduğunda da değerlendirerek yeşertmeye başlıyordu artık... Öyle ki ondaki tüm melekeler/ isimler/ esmalar aşikâr olmaya başlıyor ve çorak taş ve topraktan çıkan tohumunu su ile buluşturunca rahmet ve bereket yeşererek fışkırıyordu... Madencinin melekelerinin aşikâr olmasıyla ondaki tüm işlevsiz yönler canlanarak hakkı ona hatırlatmış ve asıl cevhere yaklaşarak hakikatte yolculuğunu hızlandırmıştı... Tüm bu zorlu yolculuğun her şeyine göğüs gererek kendini kurban eden İbrahim ise sonunda muradına ererek hazineye ulaşmış ve ziyadesiyle mesut  bahtiyar olmuştu...  

Bu nasıl bir huzurdu ki sonunda kavuştuğu; tüm melekelerinin nice yönleriyle hakikat için buluşup istişare edebildiği, işleyebildiği, merhametin ve adaletin merkezi kıldığı ve toplantılar tertip edebildiği evini sonunda inşa edebilmişti işte!... Tüm ailesini buraya topladığı ve buradan yönlendirerek ve yöneterek yaşama devam ettiği evini; madeninin en kalbî noktasında...

Selâm olsun Hacer’ini ve Sara’sını madencilik yaparak, kaza kaza işleyerek ve dönüştürerek İsmaillerini ve İshakk’ını aşikâr kılan ve daha sonra da bunları kurban ederek gerçek hazinesine ulaşıp da mabedini hakk üzere inşaa eden şahsiyetli İbrahim’lere...

Sevgiyle kalın Elmas Madencileri...
Peri’han Taşdemir Taylı...
* “4 Pencere” benzetmesi psikolojik kişilik testi uygulamasıdır...
...