İlkel'lik ve Medernite Algımız Üzerine.


Durduğumuz zeminden bakınca kendimizi çağımızda hem çağdaş ve modern hem de gelişmiş ve üstün hissediyoruz... Hissetmekle kalmayıp bunun üzerinden kendimizi özel ve seçkin görüyoruz...( Bazen de aynı kıstaslar üzerinden başkalarını kendimizden çok daha modern algılayınca da bu sefer aşağılık kompleksine de düşebiliyoruz!... Ne garip bir dilemmasın sen insanoğlu!)

Bu vesile ile de daha önceki çağları ve şimdilerde dünyalık imkânlar/materyal açısından eksik, geri ve yetersiz kalan toplum ve toplulukları da ilkel! olarak nitelendiriyoruz... Peki gerçekte de bu böyle midir?

Tam da materyalist ve kapitalistce bir bakışa sahibiz modern ve çağdaş! insanlar olarak...

Oysa insanın gelişim ve tekamülü materyal/meta üzerinden değil de insanî/ahlâkî özellikler ve değerler üzerinden olmalı değil miydi?

Bugün teknolojik ve fiziksel şartlar açısından modern toplumlar eskiye göre ilerleme kaydetmiş gibi görünse de ( ki bu fiziksel şartların geldiği seviye dahi tartışılabilir...) ahlâkî değerler açısından çok büyük bir eksiklik, kayıp ve çöküş içinde olduğumuz da aşikârdır.

Bir eğitimci ve didaktik mizacda bir insan olarak en çok dikkatimi çeken hususlar da elbette “insanın eğitimi” üzerine oluyor... 

Her sıkıntının altında yatan sebep eğitim/sizlik/dir!... Her kalkınma ve aydınlanmanın vesilesi de eğitim/dir!

Ruhun, duyguların, sezgilerin ve düşüncelerin yani iç alemimizin  eğitimi dış alemimizin eğitim ve öğretimi kadar önemli addedilmez ise bu sefer kavramların içeriği zıddına meyil gösterir; tıpkı günümüzde yaşadığımız gibi...

Çocukların eğitimi bir toplumun sağlıklı inşası demek ise tüm toplumun da tüm çocuklar üzerine eğilmesi, oraya yatırım yapması, hassasiyet göstermesi ve değer vermesi gerekir! Ama modern toplumlarda bırakın başkasının çocuklarını, insanlar kendi çocukları konusunda dahi duyarsız, bencil ve çıkarcı davranıyorlar... Oysa o çok ilkel! gördüğümüz yerli kabileler arasında ki örfî yasalarında bir çocuk bir toplumun çocuğudur ve dahi onun eğitiminden o toplum sorumludur! Zira o toplumun yasa, kural ve ilkeleri o çocuğun kaderini şekillendirir! Atasözlerine dahi yerleşmiştir:” Bir çocuk yetiştirmek bütün bir köyün işidir!” diye.

Hayatı o ilkel! yerli insanlar gibi okuyabilseydik belki de toplumun yetişkin kadın ve erkekleri, genç ve çocukları olarak bu kadar da bozulmamış, sorumsuzlaşmamış, bencilleşmemiş, bireyselleşmemiş, doyumsuz ve aç gözlü olmamış olurduk, ne dersiniz?...

Sosyologlar  ve psikologların söylemlerine göre her türlü şiddet davranış ve niyetleri eşitsizliğin ve statülerin yoğun olduğu, kutuplaşmaların/ ayrıştırmaların/ yargılamaların arttığı, materyalin değerli kılındığı toplumlar üzerinden diğer toplumlar için de birer tehlike olarak tıpkı bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor olduğu gerçeğidir... Bu gerçek de çok büyük ve tehlikeli bir sıkıntı olarak önümüzde durmaktadır... 

Aydınlanmak, değişmek, gelişmek ve hakikî bir medeniyet kurmak isteyen her kişi ve toplumlar eğitime yapılacak her türlü yatırımı öncellemeli ve tüm çocuklara kendi çocukları muamelesi yaparak doğru yetişmeleri için sahip çıkmalıdır...

Genç nesili bozulmuş toplumların yetişkinleri çürümüştür!!!...

“Şehri imâr ederken nesli ihyâ etmeyi ihmal ederseniz, ihmâl ettiğiniz nesil imâr ettiğiniz şehri imha eder...”
//Bilge Mimar Turgut Cansever

Sevgiyle kalın...
Peri’han Taşdemir Taylı...
...
..
.