Ahlak Ve Vicdan Mecburiyeti


Toplumları ayakta tutan; ahlak, vicdan, maneviyat, karşılıklı sevgi saygı ve inançtır. Bunlar insanlık için vazgeçilmez unsurlardır. Fakirlik ve yoksulluk içinde yaşayan toplumlar huzurlu olabilir. Ancak bu saydığımız unsurlardan uzaklaşanlar, hiçbir şekilde huzurlu yaşayamazlar.
  Ahlak ve vicdan vazgeçilebilecek şeyler değildir. İstenildiğinde alınan, isteyenin alacağı, istemeyenin almayacağı keyfi bir hareket değildir. Tüm insanlar ve insanlık için bir mecburiyettir, ahlak ve vicdan.
  Bugün olayların derinine ve arka planına baktığımız zaman, yaşanan sıkıntıların çoğunun kötü ahlak ve maneviyattan uzaklaşmaktan kaynaklandığını görüyoruz.
  Esasen ahlak; toplumların dinamiğidir. Ahlaksız toplumlar uzun süre ayakta kalamazlar. Hakeza ahlak ile vicdan arasında kuvvetli bir bağ vardır. Adeta ikiz gibidirler, birbirlerini tamamlayan iki parça gibi… Güzel ahlak sahibi bir insanın vicdansız olması düşünülemez ve bu mümkün değildir.
  Ailenin evde olmadığı sırada yatağın üzerinde yatan 10 aylık bebeği yastıkla döven bakıcının kamerayla görüntülenmesi hangi vicdana sığar. Küçücük bir bebeği dayakla öldürecek bir kadın da ahlak ve vicdan sorulur mu?
  Sağlıklı, sakin ve korkusuz yaşayan bir toplum için ‘temiz’ yürekli insanlar lazım. Toplumun her bir ferdi temiz ahlaklı olmadan tüm toplum rahat ve güven içinde yaşayamaz. Temiz demek, üstü başı temiz olan, güzel kokular, parfümler sürmüş olanlar demek değildir.
  Temiz olmak; ahlaklı, vicdanlı, yalan söylemeyen, dürüst anlamı taşır. Buna kötülükten arınmış olma da diyebiliriz. Bazen hamilelik döneminde annelere sorulur: “Kız mı, erkek mi istiyorsun?” diye. Verilen cevap genellikle şöyledir: “Sağlıklı, iyi huylu, ahlaklı, hayırlı bir evlat olsun yeter.” Yani güzel ahlak sahibi ve vicdanlı olması kast edilir.
  Zira ahlak, kişinin vicdanı ile hesaplaşmasını, toplumsal vicdan ise toplumun kendisi ile hesaplaşmasını gerekli kılar. Ki vicdanı ile hesaplaşan kişi ve dolayısıyla toplum, daha az hata yapar ve suç işler. Ve o zaman daha çok huzur ve güven olur.
  Toplumun huzur ve güven için de yaşaması ahlaklı ve vicdanlı fertlerle mümkündür demiştik. Ahlaklı ve vicdanlı fert ve toplumların yetişmesi için de ahlaka, vicdana, etik kurallara ve hukuka önem veren ve bunların tesis edilmesi için ne gerekiyorsa yapan bir sisteme ihtiyaç vardır. Çünkü toplumlara yön veren, şekil veren en güçlü mekanizma sistemdir.
  Bir sistem her şeyden çok hak-hukuk, ahlaki değerler ve vicdan gibi toplumsal bağlantıları yücelten ve vazgeçilmesi mümkün olmayan dinamikleri her şeyden -çok ama çok- önemsemiyorsa orada sorun var demektir. Sistem tüm enerjisini ve maddi gücünü bu değerlerin tesisi ve bu kavramların, doğru anlaşılması, yaşanması ve ayakta tutulması için harcamadıkça; toplumun tüm kesimlerinde ahlak ve vicdanın hâkim olması mümkün değildir.