Suriyeliler Meselesi


İnsanlar ne zanneder anlamış değilim. Gelin beraber bir portre çizelim ve bu olayı beraber inceleyelim. Bizim bir evimiz var, çocuklarımız var ve bir hayat idame etmeye çalışıyoruz. Doğal olarak komşularımız var. Mahallede alışveriş yaptığımız bakkalımız, kasabımız ve berberimiz var. Çalıştığımız bir iş ve iş arkadaşlarımız var. Belki de patronumuz veya müdürümüz var. Mesele bu ya bir hayat idame ediyoruz. Bu yaşam döngüsünde herkesin biri yeri ve duruşu var. Bazı kavramlar yükleriz kendimizce. Bana göre iyi olan komşu diğerine göre iyi değildir mesela. Çok dürüst bulduğum veya çok sevdiğim bakkalım, diğer komşuma göre iyi değildir. Mesele bu ya her mahallede iyi çocuklar ve kötü çocuklar, iyi adamlar ve kötü adamlar vardır. Ekmeğini taştan çıkaran emekçisi de var, faizcisi de, tefecisi de ve fırsatçısı da var. Devlet memuru olan da var. Fabrikada veya belediyede taşeron çalışanı da var.

Demem o ki her kesin kendine göre bir dünyası ve çevresi var. Kim diyebilir ki benim etrafımda, benim mahallemde veya benim ilçemde yaşan herkese kefil olurum diye. İşte bunu kimse diyemez. Dün Afganistan’da, Rusya’da ve Bulgaristan da bazı olaylar oldu ve ülkemize insanlar geldi. Bugünde Suriyeliler geldi. Belki de yarın bir başkası gelecektir. Gelenin azlığına veya çokluğuna göre insanları değerlendiremeyiz. İç ve dış politikadan dolayı yapılan işlere girmeden sözlerime devam etmek istiyorum. Ben bir işe girmek istersem veya bir işyeri açmak istersem bunun bir kuralı var. İzni var veya bazı şartları var. Kafama göre parkta oturanları rahatsız edemem, benim bir kültürüm var polisim var hâkimim var. Kafam estiği gibi davranamam yaşadığım yerin ilin veya devletin kuralları ve düzeni var. İşte her ne sebeple gelirse gelsin, gelenler uzaydan gelmedi ya, onlarında bizim gibi komşuları, işleri ve geldikleri yerlerde bir düzeni vardı. Bugün karşımıza çıkan ve sorguladığımız şey her ne kadar da Suriyeliler gibi görünse de bunun altında liyakat ve adalet özlemi var.

Devlet politikası gereği veya bizim insanlık adına misafir demekle bu işler yürümez. Tamam, bu vatan benim lakin dedemin de vatanıydı burası, nerede şimdi dedem yok rahmete kavuştu. Demek ki neymiş kardeşim bu dünyada herkes misafir.  Misafir diyerek yapılan haksızlıkları kimse meşru gösteremez. Gösterenler ya misafirin ne olduğunu bilmiyor ya da hiç misafir ağırlamamış veya misafirliğe gitmemiştir. Belki de meşrebi fazla geniştir kim bilir. Ülkemizde gelinen son durum hiç de iç açıcı değildir. Suriyelilere karşı negatif bir algı başladı gibi. Her yerde iyi ve kötü insanlar var. Her memleketin dilencisi, ışıkların da peçete satan çocukları, öğretmeni, çokbilmişi, hırsızı ve katili var. İnsanların ne olduğunu yüzüne bakarak anlayacak değiliz herhalde. Adil bir düzende insanların meşrebine, ırkına, rengine, boyuna, dinine ve diline bakarak karar veremezsiniz. Davranışlarına ve fiillerine göre karar vermek zorundasınız.

Eğer bugün yöneticiler adil olsaydı bugün bunları konuşmuş olmayacaktık. Adalet ve liyakat herkese lazım. Maalesef insanların doğduğu yerler onların kaderleri olduğu bu zaman da temel dayanağımız insan odaklı olmak zorundadır. Empati kurarak hareket etmekte fayda var. Suçlu kim olurda olsun cezasını çekmeli, her vatandaşa eşit haklar kâğıt üstünde değil realitede gösterilmelidir. Suçlar ve haklar herkes için eşit olmalı topluca bir linç kampanyasına dönüşmemelidir. Sen kalkıp bütün Araplar böyledir, bütün Suriyeliler şöyledir diye bir genelleme yaparsan, daha dün yaptığın bütün Kürtler böyledir, Aleviler şöyledir ’in memlekete verdiği zararı anlamamış olur, bu gibi görüşlerin altında kalır ve insanlık dersinden sınıfta kalırsın.

Unutmayın bu coğrafyanın babası Türkiye’dir. Her başı sıkışan buraya gelir ve bizde babaya yakışır şekilde adil davranırsak bir sorunumuz kalmaz. Allah bizim başımıza böyle şeyler getirmesin. Biz hiç böyle düşünmeyiz. Gidecek bir yer yok hatta hiç düşünmedik bile, baba dedik ya bu toprakların üstünde olmasa altında yatarız ama yine de bir yere gitmeyiz evallah…