Cin İnsan ve Şeytan İlişkisi


İnsanlar genel olarak hayali varlıklara, efsanelere, mitolojik hikâye ve olağanüstü olaylara inanırlar. Çoğu zaman uyduruk/hayali şeyleri kulak kabartarak ve keyifle dinlerler. Bu maneviyatı ve bilgisi yüksek insanlar hariç insanların ortak noktalarından biridir. Hemen hemen her coğrafya da ve tüm toplumlarda farklı yansımaları olsa da temelde aynıdır.
Bu kısa girişten sonra, bu günkü yazımda varlıkları Kur’an-i Kerim ile sabit olan ve inkârı küfrü gerektiren “Cinler” hakkında durmak istiyorum.
Cin veya Cinler; Cinlere gizlendikleri için cin adı verilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de cinn, cann ve cinnet adlarıyla anılmışlardır. Erkeklerine cinni, dişilerine ise cinniye adı verilir.
Cinlerin varlığı Kur’an ve sünnet ile sabittir. Hatta cinler hakkında başlı başına bir sure mevcuttur. Hayat sahibi olan yaratıklar sadece insanlar ve hayvanlarla sınırlı değildir. Bir de ancak Peygamberlerin ve Allah’ın hikmet sahibi ettiği, dinde yüksek mertebe sahibi kimselerin gördüğü varlıklar vardır ki; bunlar, Melekler ve cinlerdir.
Bunlar çeşitli şekillere girecek vaziyette yaratılmışlardır. Melekler Allah-u Teâlâ’ya itaatten asla kaçmazlar/ayrılmazlar. Göklerde bulunurlar, ancak Allah-u Teâlâ’nın emriyle yeryüzüne iner, tekrar göklere yükselirler. Cinler ise, insanlar gibi yeryüzünde bulunurlar. Cinlerin Müminleri ve kâfirleri vardır. Meleklerin ve cinlerin varlığı, Kur’an ve sünnet ile sabit olduğundan bunları inkâr etmek, İslam akidesini zedeler.
Cinlerle ilgili bazı ayetler:
“Ben cinleri ve insanları sadece bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat: 56)
“Hani cinlerden bir grubu Kur’an-ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik.” (Ahkaf:29)
Cinlerin Özellikleri:
Cinler insanlar gibi mükellef ve akıllı yaratıklardır. Fakat insan yapısından farklıdırlar. Duyu organları ile anlaşılmazlar. Tabiatları üzere ve gerçek şekilleriyle görünmezler. İstedikleri şekle bürünürler. Fakat girdikleri şekil onları bağlar, yani; bir cin, insan veya kuş suretine girse, biri de ona oku yöneltse ok atsa, o eziyet görür yaralanır. Suretine girdiği canlı bundan etkilenmez. Fakat melekler böyle değildirler.
Cinlerin insanlardan önce ve zehirli bir ateşten yaratıldıkları şu ayetle sabittir:
“Cannı da daha önce çok zehirli ateşten yarattık.” (Hicr:27)
Cinlerin de erkek ve dişileri olduğu gibi, onlar da insanlar gibi evlenirler, çoğalırlar, zürriyetleri de olur, yerler içerler. İhtiyarı genci vardır. Cinler de mükellef olup insanlar gibi Allah’ın emir ve yasaklarına uymak zorundadırlar:
“Ben Cinleri ve insanları ancak bana ibadet/kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat:56)
Cinlerin yaratılışları türlü şekillere girmeye, ağır işler görmeye elverişlidir. Nitekim Kur’an da ifade olduğuna göre (Neml suresi, 39. Ayet) Hz. Süleyman Belkıs’ın tahtını Yemen’den getirmek isteyince, bir cin, daha sen makamından kalkmadan ben sana onu getiririm, benim herhalde buna yetecek gücüm var demiştir. Süleyman (a.s.) Kudüs’te, getirilecek taht Yemen’deydi. Onu bir saniyede getirmek büyük bir hız ve güce sahip olmak demekti.
Aynı zaman da Şeytan da cinlerdendir. Çünkü cinler ateşten olduğu gibi, şeytan da ateştendir. Bazılarının yanlış bildiği gibi şeytan bir melek değildir. Yada daha önce melekti şeytan oldu görüşü yanlış bir kanattır. Çünkü melekler nur’dan, insanlar topraktan, cinler ise ateşten yaratılmışlardır. Bunlar ayet ve hadislerde açıkça zikredilmiştir. Şeytanın meleklerle beraber kaldığı ve hatta onlardan bir kısmına başkanlık ettiği de rivayet edilir, ancak bu onun melek olduğunu göstermez. Çünkü şeytanın ateşten yaratıldığı ve cinlerden olduğu ayetlerle sabittir. Ayette:
“Hani Biz meleklere, ‘Âdem’e secde edin’ demiştik de, İblis’ten başkası hemen secde etmişti. O, cin’den idi. Rabbinin emrine karşı gelmişti. Kehf; 50, Bakara 34)
Yanlış bilinen başka bir husus daha var ki o da şudur: bazı kimseler şu adam yada şu çocuk küçükken cinler tarafından değiştirilmiş derler. Oysa insanlarla cinlerin yer değişmesi mümkün değildir. Çünkü bu tabiat/yaratılışlarına aykırıdır. Biri ateşten, diğeri topraktan yaratılmışlardır. Biri sabit canlı, diğeri istediğinde başka şekillere bürünür. Her ikisinin de yiyecek ve davranışları tamamen farklıdır. Yer değişmeleri katiyen mümkün değildir.
Cinlerin Müslüman olanları ve kafir olanları var demiştik. Bu yüzden Müslüman olanlar insanlara zarar vermez, ancak kafir olanlar bazen insanlara zarar verebilirler.
Cinler gaybı bilmezler fakat çok hızlı oldukları için, bir yerden bir yere gidip gelmek onlar için çok ani, hızlı ve kolay olduğu için bazı bilgilere ulaşmak daha kolay olur onlar için. Cinlerin gaybı bilmediklerini açıklayan bir ayet:
“Şüphe yok ki onlar/cinler meleklerin sözünü işitmekten kat’i surette azledilmişlerdir.” (Şuara: 212)
Cinler birkaç tayfadırlar. Kimisi çok iyidir, kimisi biraz, kimisi kafir, kimi de Mümindir. Ayette:
“Gerçekten biz kimimiz Salih kişiler, kimimiz ise bunlardan aşağı da türlü türlü yollar tutmuştuk.” (Cinn: 11)
“İçimizde Allah’a teslimiyet gösterenlerde var. (Allah’a) teslimiyet gösterenler doğru yolu arayanlardır. Hak yoldan sapanlara gelince odun olurlar.” (Cinn: 15)
Cinler de insanlar gibi peygamberimize iman etmekle ve onu sevmekle mükelleftirler. Çünkü peygamberimiz onlara da gönderilmiştir. Ona iman edenler, binaenaleyh müminlerle cennete girerler, iman etmeyenler de cehenneme giderler.
Allah-u Teala hazretleri bizi cinlerin ve insanların mümin olanlarıyla buluştursun. Hiçbir yardıma ihtiyaç duymadan ve bir örneğe bakmadan çeşitli suret ve özellikte farklı kullar ve canlılar yaratan Rabbimizin şanı pek yücedir. Tüm övgüler O’nun zatına layıktır. Selam ve dua ile...