İsrail Devleti ve Zulmü


Yeryüzünde fitne ve kan, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem’in çocukları ile başladı. Kabil, kardeşi Habil’i haksız yere sırf kıskançlık için öldürerek kanını dökmüştür. İşte o günden sonra yeryüzünün dengesi bozulmuştur diyebiliriz. Tarihte insanlık çok zulüm görmüştür. Bu zulümler hem ferdi hem toplu katliamlar şeklinde olmuştur. Toplu katliamlar genellikle güçlü ve zalim liderler/devletler tarafından yapılmıştır, yapılmaya devam etmektedir.
 
Bu insanlık zulmünü yapanlar arasında da, İslami kaynakları incelediğimizde, İsrail oğullarını görmekteyiz. İsrail oğulları, birçok peygamberleri öldürmüş, kitaplarını tahrif etmiş, faizi, rüşveti adam kayırmayı ve hileyi yaygın hale getirmiştir.
 
İsrail oğullarının torunları/aynı nesilden devam ederek gelen bugün ki, terör devleti olan İsrail terör devleti, sürekli Müslüman kanı dökmektedir. Ne yazık ki bütün dünya devletleri de buna seyirci kalmaktadır. Hatta barbar İngiliz devletleri buna açık ve gizli olarak desteklerini sürdürmektedirler.
 
Terör devleti olan İsrail diğer devletlerden aldığı güçle bölgede asıl hak sahibi olan Filistin halkına sistematik olarak zulmetmekte, çoluk çocuk demeden, kadın yaşlı demeden katletmekte ve zulümlerini artırarak devam etmektedir.
 
Bazı uzmanlar aşağıya aldığımız satırları yazarak, İsrail terör devletinin zulmünü hafifletmeye çalışsalar da, aslında olayın öyle olmadığını tarihi kronoljisini incelediğimizde ortaya çıkıyor.
 
Dünyanın pek çok ülkesine dağılmış bulunan Yahudilerin, göç ettikleri ülkelerde din ve ırk farklılıkları dolayısıyla, zulme, katliama uğramaları, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeleri Yahudi bilincinde ağır bir travma meydana getirmişti. Politik psikoloji üzerine çalışan psikanalistler bu travmayı “seçilmiş travmalar” olarak adlandırmaktadırlar. Onlara göre seçilmiş travmalar, tarihte yaşanmış bazı olayların toplumun bilincinde derin bir acı ve yas duygusunu uyandırması ve bu acının yasının tutulamaması dolayısıyla gelişen psikolojik bilinçaltı süreçlerdir. Bu bilinçaltı süreçler, yaşanan acı olaylara sebep olan kişiye ya da gruba karşı bir düşmanlık ve kin duygusu oluşmasına neden olmaktadır. Toplumlar da bireyler gibi, kendilerini psikolojik olarak korumak amacıyla, yansıtma ve mağduriyet duygusunu öne çıkarma biçiminde savunma mekanizması geliştirmektedirler. Yaşanmış olan travmalar, psiko-genetik olarak nesilden nesle aktarılır, toplumların geleceklerini etkileyebilecek psikolojik ve duygusal izler bırakırlar. Hatta toplumun bir ulus kimliği ya da etnik kimlik kazanmasına etki ederler. Zulme uğrayanların bu psikolojisi “mağduriyet psikolojisi” olarak adlandırılmaktadır.
 
Bu satırlar kesinlikle İsrail zulmünü meşru kılmaz. Çünkü İslami kaynaklara, Kur’an’a baktığımız zaman görüyoruz ki İsrail oğullarının zulmü çok eski tarihlere dayanmaktadır.
 
Dediğimiz gibi dünya devletleri de kimi menfaatleri icabı, kimi korkak olduğu için ses çıkarmadığı için orada her gün masum insan kanı dökülmektedir. Tıpkı dün sokak ortasında bir kadının katledildiği gibi... Ama Allah’ın adaleti tecelli edince, zalimlerin kaçacağı bir yer yoktur.