Şehit Metin YÜKSEL: Ümmet Ruhuyla Coşan Şehid



        Kovulmuş Şeytanın Şerrinden Allah’a sığınıyorum
        Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla Başlıyorum

        Bizi yaratan ve yaşatan Yüce Rabbimize hamd olsun. Bizim için örnek olan Hz. Rasul’e salat ve selam olsun. Rasulün izinden giden mü’minlere de selam olsun.

        Şehadet bilinci üzerinde durmamız gerekiyor. İslam toplumunun üzerinde ölü toprağı olmasını engelleyecek olan şehadet bilincidir. Yani Allah’a imanı için şahit tutacağı bir ömür inşa etmek. Bu ufuk olmadığı zaman insanı salih amel işlemeye sevk edecek güç ne olabilir ki? Bu bilinç olmadan kimseyi bir milim hareket ettiremezsiniz.

        Şubat ayı şehitlerimizin fazlaca olduğu bir aydır. İslam uğrunda feda ettikleri hayatlarının zalimler tarafından katledilerek sonlandırılmaları çoğunlukla bu ayda olmuştur. Elbette ki bu ayın diğer aylardan bir farkı yok. Şehitlerimizin varlığı bu ayı bizim için anlamlı hale getiriyor.

        Şehit Metin Yüksel’in tanımak istersek;
        
        17 Temmuz 1958'de Bitlis'e bağlı Kolongo Yaylası'nda dünyaya geldi. Babası bölgenin tanınmış alimlerinden olan Molla Sadrettin Yüksel’dir. Annesi de yine bölgenin tanınmış kişilerinden olan Şeyh Masum Efendi’nin kızıdır. Şehit Metin doğal olarak İslami bir atmosferde büyümüş ve İslami bilincin tohumları bu şekilde ekilmiştir. 9 yaşında iken ailesi İstanbul’a göç ederek Fatih semtine yerleşmişler. Ortaokul ikiye kadar okuduktan sonra okulu terk ederek İslami çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Yanlarına gittiği büyükleriyle daha çok zaman geçirme ve olgunlaşma fırsatı bulmuş oldu böylece. Ancak MTTB içinde olan Metin bu topluluktan pek tatmin olmaz. 

        O dönemde var olan ve ümmetçi bir bilince sahip olan Akıncılar Teşkilatı’nın Fatih şubesini açmaya karar verir ve 17 yaşında Akıncılar Fatih şubesini açar. İslami bilincinin getirdiği hareket alanı böylece oluşmuş olur. Daha bağımsız bir şekilde iç dünyasındaki imanının inşa ettiği salih ameller tek tek ortaya çıkar. Teşkilatın bir odasında Salı ve Perşembe günleri ücretsiz sağlık hizmetleri veren küçük bir klinik açar. Tanıdığı doktorları ısrarla buna ikna eder ve başarır. Özellikle fakir olan insanların burada tedavi olmasını sağlar. Ayrıca ücretsiz ilaç imkanı da sağlar. Bununla birlikte kaos ve kargaşanın hakim olduğu o dönemde (70’li yıllar) Şehit Metin, İslami hassasiyeti olan öğrencileri ülkücülerin ve solcuların saldırılarından koruyan bir kalkan olur. Onları tehdit edenleri püskürtür ve onlar için güvenlikli bir ortam oluşturur. Dönemin önemli faaliyetlerinden biri olan miting ve protesto gösterileri de Şehit Metin’in en önemli işleri arasındaydı. Mitinglerde en önde yürür ve katılım gösterenleri organize ederdi. Erbakan hocanın boy gösterdiği mitinglerde de Metin öndeydi. Bununla birlikte Müslümanların gündemini oluşturan bir çok meselede yapılan mitinglerde Metin aktifliğini ortaya koyuyordu, üzerine ölü toprağı serpilmiş olanları uyandırıyordu. Metin bu hareketliliği ile Anadolu’daki Akıncılar Teşkilatlarına örnek oluyordu. Onları da canlandırıyordu. Şehit Metin dünya müslümalarıyla da ilgileniyordu. İran’da meydana gelecek olan devrimi fokurdama aşamasındayken o da İran’ı takip ediyordu. Filipinler’deki mücadele ile ilgileniyordu ve bizzat kendi elleriyle çizdiği afişlerle Filipinli Müslümanları dayanışma geceleri tertip ediyordu. Afgan cihadı da Metin’in gündemindeydi.  Bu kadar aktiflik içerisinde olan Müslüman bir genç elbetteki şer güçleri rahatsız etmiş olacaktı. Nitekim ilk başta solcular tarafından canına kast edildi. 1977 yılında henüz 19 yaşındayken solcular tarafından kurşunlandı. Ancak ameliyatlar sonucunda bir hafta içerisinde ayağa kalktı. 

        Bu olaydan sonra Metin artık Müslümanların kahramanıydı ve İslami çalışmalarını böylelikle daha da fazla arttırdı. “O inananlar ki başka insanlar tarafından, “Bakın, size karşı bir ordu toplanmış, onlardan kendinizi koruyun!” şeklinde uyarılmışlardı, 131 ama bu, onların sadece imanını arttırdı ve “Allah bize kafidir; O, ne mükemmel bir koruyucudur!” diye cevap verdiler” (Ali İmran:173) ayetin işaret ettiği gibi kafirlerin güç toplaması ve saldırıya geçmesi müminlerin ancak ve ancak imanını arttırabilirdi. Metin için de aynen öyle oldu. Şehit Metin il il dolaşıp Müslümanlara tecrübelerini aktarıyor ve onlara cesaret veriyordu. Şehit edilmeden önce İzmir mitingi için İzmir’e gitmişti. Konya’daki bir tanıdığından maddi bir destek alıp Filipinlerdeki Müslüman kardeşlerinin yanına gitmeyi planlıyordu. Ancak son olarak İstanbul’u görmek için ve cumasını da orada kılmak için İzmir’den İstanbul’a doğru hareket etti. Fatih semtinde Müslümanların etkinliği ülkücüleri de rahatsız etmişti. Bu arada Metin’in şehadetinde bir gün önce Müslümanların sıklıkla uğradıkları bir çayocağını basıp ordaki Müslüman gençleri darp etmişti ülkcüler, darp ettikleri arasında Metin’in kardeşi Müfit de vardı. Böylece ülkücüler de Metin’i hedeflerine koymuşlardı. Akıncılar teşkilatı ümmetçi bir çizgideydi, Metin de kürttü. Muhtemelen ırkçı ülkücüleri Metin’in bu özelliği de rahatsız  etmişti. Metin duvarlara yazdığı yazıları sadece Türkçe yazmıyordu, aynı zamanda Kürtçe, farsça ve Arapça yazıyordu. Türkiye’de hala ittihat ve terakki’den beri devam ede gelen pantürkist bir çizgi vardı ve bu çizgide olanlar da Metin’in faaliyetlerinden rahatsız oluyorlardı. Oysa Metin bazı ülkücüleri solcuların elinden kurtarmıştı hatta kendisine ateş edip katleden katili de. Onlar Metin’i tanıyamamışlardı. Metin Yüksel toplumun ıslahı uğrunda çaba sarfediyordu. Yoksa onun düşüncesinde katletme gibi  bir şey yoktu. Solculara nasihat eden o’ydu. Ülkücülere “gelin konuşalım” diyen de o’ydu. Ancak vahiyden nasiplenmemiş canavarlar Metin’e kıymakta gözlerini bile kırpmadılar. Onu acımasızca şehit ettiler. Cuma namazı çıkışında her tarafın karla beyazlandığı bir ortamda katiller sürüsü caminin avlusunda dolaşıyorlardı. Namaz çıkışı karların üzerinde yürüyen Metin’e doğru yönelen caniler Metin’e durmaları için seslendiler, Metin de üçüncü seslenişlerinde durup sağ elini paltosunun cebinden çıkarıp kaldırarak “Gelin konuşalım” diyerek döndü onlara doğru, döner dönmez ateş etmeye başladılar Metin’e ve oracıkta yere düştü Metin. Bembeyaz kar, kızıla döndü. Allah yolunda çaba gösteren bir yiğidi vurdular. Kabullenemediler onun cesaretini, hareketini ve aktifliğini. Metin’in arkadaşlarının hastaneye götürme çabaları da bir sonuç vermedi. Başından kurşun yiyen Metin şehit olmuştu.

        Böylece zalimlerin karşısında duramadığı yiğitler kahpece vuruluyordu. Hasan El Bennalar, Malcolm X’ler de bu şekilde vurulmamış mıydı? Allah’tan korkmayanlar için canileşmekten başka bir yöntem olabilir mi? Kafir, aktif olan müslümandan rahatsız olur. Ondan korkar. Onun yok etmek ister. Ancak Allah da tam aksine bu şekilde olan müslümanı sever. Kurşun gibi saf bağlayıp kendi yolunda savaşanları sever. İslam davası için Ensarullah olanı sever. Malını ve canını bu uğurda feda edeni sever. Ömrünün sonunda hesabın olduğuna inanan bir dakikasını bile anlamsız geçirmek istemez. Metin gibileri toplumların vahye göre inşa olması için gecelerini gündüzlerine kattılar ve kimileri yatağında şehit oldu kimileri de Yahya gibi Zekeriyya gibi katledilerek şehit oldu. Ancak bu uğurda kanı dökülenlerin sürekli özel yeri olmuştur ümmetin kalbinde. Çünkü can tatlıdır ve onların canı bu yolda alınmıştır. Bizlere de düşen onların bu durumuna saygı duyup onları hak ettiği şekilde anmak ve anlamaktır.

        Genç nesillerimize şehitlerimizi tanıtmalıyız. Gençler hareketi sever, o halde mutedil olan şehitlerimizi de tanımalılar. Adanmışlığın ruhunu kavrasınlar. Şehitlerimizin hiçbiri insanları öldürme, yok etme peşinde değildi. Tam aksine onları vahiyle diriltmeydi onların dertleri. Ama insanlar bunu  anlamadı ve bu kahramanlarımızı acımasızca katlettiler. Allah o zalimlerden bunun hesabını soracağına tüm yüreğimizle iman ediyoruz. Bizlere düşen ise şehitlerimizin fedakarlıklarını, adanmışlıklarını örnek alıp çağımıza taşımaktır.

        “Şehadet Bir Çağrıdır; Tüm Nesillere ve Çağlara”