Reklam
Reklam
Başa Taç Secdeyle, Namazla Olur
Erkan Furkanoğlu

Erkan Furkanoğlu

Başa Taç Secdeyle, Namazla Olur

31 Ağustos 2022 - 15:53

Namaz: Kulluğu sadece Yüce Allah'a yapmanın, iyiliği yapma ve teşvik etmekle beraber  her türlü kötülükten sakınma ve sakındırmanın fiili sözleşmesidir.
Namaz, öneminden, önceliğinden, kaynaklık ettiği iyilik, güzellik ve hayırlar ile  engel olduğu yanlış, haram ve  kötülükler açısından bakıldığına  muazzam ve muhteşem bir kulluk ve tevhid eylemidir.
 Rahman Allah’ın eşsiz rahmetinin bir tecellisi olarak birçok ayeti kerime ve âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasulullah Hz. Muhammed asv’ ın hayatı ile  hadis-i şeriflerinde ısrar edilen konulardan biri de namazdır.
Kur’an-ı Kerim'in ve örnek tebliğcisinin, müjdeleyici ve uyarıcı olan Rasulullah asv ‘ın üzerinde en çok durdukları hususlardan olması göstermiştir ki namaz, hassasiyetle riayet edilmesi,  ruhuna uygun yerine getirilmesi, bireysel ve toplumsal olarak ifa edilmekle beraber şahsi ve sosyal amaçlarının gerçekleştirilmesinde çokça hayırlar bulunan bir hazinedir.
 Kur’an-ı Kerim’de çokça İsrailoğullarından bahsedilir. Muhakkak ki tarihsel bilgiler için değil, insanlık için çok önemli dersler barındırdığından, aynı hataları tekrar edip aynı durumlara bizler de düşmeyelim diye ve bilemediğimiz daha nice hikmetleri sebebiyle bazı konular üzerinde ısrarla durulur.Namaz konusunda da hassasiyet sahibi olup bilincimizi her an canlı tutalım, o bilinci sürekli taşıyalım diye farklı ayetlerde ve farklı surelerde, Kur’an-ı Kerim’de mücadelesi geçen  peygamberlerin hayatlarında namazın müstesna bir yeri mevcuttur. 
 
Mü’minun Suresi’nde kurtuluşa eren hakiki müminlerin nitelikleri ve alacakları ödül sıralanırken en başta namaz yer alır.

Hakiki mü'minler, gerçekten kurtuluşa ereceklerdir. Mü’minûn Suresi 1
Onlar, namazlarında derin bir saygı, huşu ve alçakgönüllülük içindedirler. Mü’minûn Suresi 2
Onlar, boş, anlamsız ve yararsız şeylerden uzak dururlar. Mü’minûn Suresi 3
Onlar ki, hem kendilerini, hem de başkalarını arındırmak üzere, İslâm toplumunun sosyal güvencesi olan zekâtı bir kurum hâlinde yaşatma ve yaygınlaştırma görevini yerine getirir ve ayrıca, zekât verecek bir duruma gelmek için meşrû çerçevede çalışır, gayret gösterirler. Mü’minûn Suresi 4
Onlar ki, —gerek kadın gerek erkek olsun— iffet ve namuslarını titizlikle korurlar. Mü’minûn Suresi 5
Ancak eşleri, yani (nikâh) akdiyle sorumluluklarını üzerlerine aldıkları/sağ ellerinin altındakiler/hariç². Çünkü onlar kınanamazlar. Mü’minûn Suresi  6
(*1“Mâ meleket eymânukum” (sağ ellerinin altında bulunanlar) demektir. Buradan kasıt da bu ayette evlilik akdiyle sorumluluklarını üzerlerine aldıkları kimselerdir. Çünkü eymân kelimesi hem sağ hem de “yemin”in çoğuludur. Akitlerin birer yemin olduğu, sağ elin de sorumluluk ifade ettiği dikkate alınırsa, bunların nikâhlı eşler olarak anlaşılması hususunda M. Esed ile hemfikiriz. Bu konuda ciddi bir çalışma yapan Muhammed Esed’in yorumunu şöyle özetleyebiliriz: Çoğu müfessirler bu ibarenin “kadın köleler ile ilgili olduğunu ve “ev” takısının da “yahut/ veya” anlamında olduğunu, meşru seçeneklerden birine işaret için kullanıldığını ileri sürmüşlerdir. Bu geleneksel yorum, bize kadın kölelerle evlilik dışı cinsel ilişkinin meşruiyetini öngördüğü sürece doğru ve kabul edilebilir gözükmemektedir. Çünkü böyle bir öngörü Kur’an’ın kendisiyle çelişmektedir. (Bkz. Nisâ, 4/3, 24, 25; Nur, 24/32). Ayrıca “mü’minler” terimiyle, hem erkek hem kadın mü’min kastedilmektedir. “Ezvâc” (eşler) kelimesinden de hem erkek hem kadın eşlere işaret edilmektedir. Şu hâlde “sağ ellerinizin altındakiler” tabiri hiçbir şekilde “kadın köleler”le yorumlanamaz. Burada kadın ve erkek kölelerin de birlikte zikredilmesi söz konusu olamaz. Şu halde bu ibare kadın köleler/cariyelerle ilgili değildir. Nisâ 4/24’de belirtildiği gibi: “nikâh yoluyla meşru olarak sahip oldukları kimseler” anlamına geldiği âşikârdır. Şu hâlde birbirlerine meşru olarak helal olan hem erkek hem de kadın eşlere işaret etmektedir. Cümlenin başındaki “ev” takısı, genel olarak kullanılan “yahut/veya” gibi bir seçenek bildirmeyip, “yani”, “bir başka deyişle” açıklayıcı bir ifade işlevi görmektedir. Bu durumda ayetin anlamı: “eşleri, yani, (evlilik yoluyla) sahip oldukları kimseler hariç” demektir. M. Esed, Kur’an Mesajı, Tefsir Yorum, s. 689-690 ilgili notlar,
*1Prof.Dr.İsmail YAKIT Hoca’nın Meal ve dipnotundan alınmıştır.)
(*2Yeminle hak sahibi olduğunuz anlamına gelen “Ma melaket eymanukum” deyimine “sağ elinin” sahip olduğu anlamı da verilmektedir. Bu deyim, “antlaşma yoluyla sahip olunan” demektir. El, deyim olarak “güç” demektir; güç yolu ile “üzerinde yetkili olma hakkına” sahip olduğunuz, antlaşma yoluyla sahip olunanlar, sorumluluğu üstlenilenler, bakmakla yükümlü olunanlar, meşru şekilde sahip olunanlar, himayeniz altında olan, sorumluluğunu üstlendiğiniz gibi anlamlara gelmektedir. Bu deyimle, esas olarak kast edilen şey, bakımları ve sorumlulukları üstlenilerek, sahip olunan savaş esirleri ve o günün cahiliye döneminin bakayası/kalıntısı olarak kalan cariyeler ile ancak nikâh yapılarak (evlenilerek) ilişkiye girile bilineceğidir. Kur'an; kim olursa olsun, nikâh yapmaksızın ilişkiye girmeyi zina olarak tanımlamaktadır. Diğer bir deyimle “nikâhsız her birliktelik” zinadır. “Sağ elin sahip olduğu” veya “antlaşma yoluyla sahip olunan” deyimi ile ifade edilen şey, elinde nikâh sözleşmesini bulundurmak, nikâh sözleşmesine sahip olmak demektir. Bu deyimle vurgusu yapılan husus, ilişkide nikâhın şart görülmesidir. Toplumsal gerçekliğin verili kalıntısı olan kölelik ve cariyelik olgusu, İslam'ın kabul ettiği veya ön gördüğü bir durum değildir. İslam, kölelik ve cariyeliği; cariye ve köle edinme yollarını ortadan kaldırarak kesinlikle yasaklamıştır. Aslında mevcudun tasfiye edilmesi süreci olan uygulamaları ileri sürerek cariyelik ve kölelik kalıntısını İslam'a yamamak, İslam'a atılan büyük bir iftiradır.
(*2 Erhan AKTAŞ Hoca’nın Dipnot ve açıklamasıdır.)

Ama her kim de evlilik dışı veya sapıkça ilişkilere yönelerek Allah’ın çizdiği bu sınırları aşmaya kalkışırsa, işte onlar, sınırı aşmış olanlardır! Mü’minûn Suresi  7
Ve o müminler ki, kendilerine gerek Allah’ın, gerekse insanların verdiği emânetleri en güzel şekilde korur, verdikleri sözü de mutlaka yerine getirirler. Mü’minûn Suresi 8
Onlar ki,  namazlarını mekanik hareketlere dönüştürmeden, okuduklarını anlayıp özümsemeye çalışarak vaktinde ve gereği gibi, dikkatle ve özenle, mümkün mertebe cemaatle birlikte kılarlar; beş vakit namazı hayatın merkezine yerleştirerek, onun temel özellikleri ve ana görevini her türlü aşınmaya, pörsümeye karşı titizlikle korur ve böylece, Allah ile aralarındaki gönül bağını sürekli canlı tutar. Hakk'tan yana duruşlarının devamlı korunmasını sağlayan namazlarına ehemmiyet verirler. Mü’minûn Suresi 9
İşte onlar, temelli kalacakları Firdevs cennetlerine varis olanlardır. Mü’minûn Suresi 10-11

Yüce Allah yolundan ve rızasında ayırmasın, yar ve yardımcımız olsun…
Selam, dua ve muhabbetlerimle...
A.Erkan FURKANOĞLU
31.08.2022 
Manisa

YORUMLAR

  • 1 Yorum