Reklam
Reklam
Doğu Ve Batının Birikimini Harmanlayan Bilge Kral: Aliya...
Erkan Furkanoğlu

Erkan Furkanoğlu

Doğu Ve Batının Birikimini Harmanlayan Bilge Kral: Aliya İzzetbegoviç

20 Ekim 2022 - 17:36

 Doğu Ve Batının Birikimini Harmanlayan Bilge Kral: Aliya İzzetbegoviç
(8 Ağustos 1925-19 Ekim 2003)
 
          Kendi ifadesiyle Bilge Kral Aliyaİzzetbegoviç,“Beyan ederim ki: Ben, bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günlerime kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü İslam, benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adıdır. İslam, dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da umudunun onlar için onurlu ve özgür bir yaşamın, kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin
adıdır.” Diyerek kendisini, davasını, derdini,vizyonunu, misyonunu veciz bir şekilde ortaya koyuyor.
 
          “Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptı. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.”
Yüce Allah’ın  isterse Firavun sarayında  Musa alehisselamlar yetiştirilebileceği  örnekliğinin 20. yüzyılda  ete  kemiğe bürünmüş haliydi Aliyaİzzetbegoviç.
 
          8 Ağustos 1925 tarihinde BosanskiSamac kasabasında doğdu.Aliya, eşraf bir ailenin çocuğuydu. Ailesinden belediyebaşkanlığı yapanlar vardı. İki yaşındayken Saray Bosna’ya taşındılar. İlkokulu orada okudu. İlkokul öğretmenlerinin hemen hemen hepsi Sırp’tı. İlkokul öğretmenlerinin Sırp olması, Müslümanları Sırplaştırma projesinin bir ürünüydü.
(Sosyalist Yugoslavya, dünyadaki bütün sosyalist rejimler gibi, İslam’a karşı merhametsizdi; dinin şekil olarak yaşanmasına kısmî bir izin verse de gençlerin dindarlaşmasından ürküyordu; dindar gençlerin bir ideal etrafında buluşup İslami bir
mücadele vermelerini kendi varlığına karşı bir tehdit olarak görüyordu )
 
 
          Bilge Kral Aliyaİzzetbegoviç’in ailesi şuurluydu. Babası, on yılını yatakta geçirecek kadar hasta olduğundan annesi onun eğitimini üzerine aldı.
 
Kendisi ilk İslamî eğitimi için şöyle diyordu:
 
          “Rahmetli annem çok dindar bir kadındı ve dine olan bağlılığımı (en azından kısmen) ona borçluyum. Sabah namazlarına tam vaktinde kalkardı. Beni de kaldırırdı ki ben de Haciyska Camii’ne gidebileyim. 12-14 yaşlarındaki bir çocuk olarak tabiidir ki biraz
tereddüt ederdim kalkma konusunda. Ama eve daima mutlu dönerdim. Yaşlı İmam Mujezinoviç ikinci rekâtta daima, Kur’an’ın harika surelerinden Rahman Suresi’ni okurdu. Taze bahar sabahındaki o cami, sabah namazında okunan o Rahman Suresi…
Civardaki herkesin kendisine saygı duyduğu o âlim, uzun yıllar öncesinin sisleri arasında görebildiğim en güzel görüntüleri oluşturmaktadır.”
 
          Fıtratındaki üstün kabiliyetler lise çağındave İslamî konulara ilgisiyle öne çıktı. Aliya, gençlik döneminde, Bosna’nın ünlü Erkek Lisesine kaydoluyor. Orada komünistler örgütlüydü. Aliya ise henüz 15 yaşında ve komünist öğrenciler Müslüman genç avında… Eşitlikten, adaletten söz ediyorlar ve bu, baskı altındaki Müslümanlara çekici geliyor. Aliya, onlardan etkileniyor ama onların Allah hakkındaki düşünceleri ona doğru gelmiyor, ona göre Allah’a iman, halkı ezen değil, halkı kral ve imparatorlara karşı koruyan bir güçtür: “Tanrısız, bir kâinat, bana anlamdan yoksun görünmüştür her zaman. Bu nedenle inancım bir iki yıllık bir salınımdan sonra geri döndü ama farklı bir biçimde. O (İslam), artık sadece atalarımdan devraldığım bir din değildi, yeni baştan edinilmiş bir inançtı. Ve onu bir daha hiç yitirmedim.”
 
          Aliya,geleneksel ,hayata dokunmayan anlayıştan sıyrılarak bir ihya ve ıslah  hareketi olan  Genç Müslümanlar Cemaati içinde yer aldığı gibi aktif rol aldı. Genç Müslümanlar Cemaati hakkında “Onlar, dinimle ilgili duymak istediklerime paralel
bazı fikirlerin anahtarlarını oluşturdular. Bunlar, bizim mekteplerde (Kur’an Kurslarında) öğrendiklerimizden, okulda aldığımız dini eğitimden, katıldığımız konferanslardan ya da o günün dergilerinde okuduğumuz makalelerden çok farklıydılar. Bunu öz ile şekil arasındaki ilişkiye dair bir mesele olarak görüyorum.
 
          Bizim nazarımızda hocalar (medrese hocaları), yani İslam dinini öğreten öğretmenler, İslam’ın şekilsel ibadetlerini (amellerini) yorumlamaya ve özü göz ardı etmeye daha fazla eğilimliydiler.”
 
          Ümmetin durumunu ve bu zelil durumdan çıkış reçetesini şöyle ifade ediyordu. “Genç Müslümanlar’ın ortaya çıktığı 1940’lı yılların başında Müslüman dünyası çok kötü bir durumdaydı. Bağımsız olan sadece birkaç Müslüman ülke vardı. Biz, bunu kabul edilemez bir durum ve İslam’ı da özünü muhafaza ederek kendisini gençlere taşıyabilmesi gereken canlı bir fikir olarak görüyorduk.
Müslüman dünyada,olanlardan yabancıların (Batılı güçlerin) askerleri ya da sermayeleriyle kurduğu hâkimiyetten rahatsızdık.”
 
          O dönemde arkadaşlarıyla birlikte dinî konuları tartışmak, kendini geliştirmek ve ümmetin dertlerine çözüm üretmek  amacıyla Müslüman Gençler Kulübünü kurdu.
 
”Ya İslamî yenilenmeye doğru hareket veya pasiflik ve gerileme. Müslüman halklar için üçüncü bir ihtimal yoktur.”
 
           Dünya üzerindeki Müslümanların vaziyetini düşündüğümde ilk sorum hep şu olur:
Acaba hak ettiğimiz kaderi mi yaşıyoruz, acaba vaziyetimiz ve mağlubiyetlerimiz konusunda daima başkaları mı suçlu? Eğer biz suçluysak -ki ben böyle olduğu kanaatindeyim- yapmamız gereken neyi yapmadık yahut yapmamamız gereken neyi
yaptık? Bana göre bunlar, bizim imrenilmeyecek vaziyetimizle ilgili iki kaçınılmaz sorudur.
Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza, akılımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız?
 Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir. Gücümüz,
bilimimiz, edebiyatımız nerede?
 Nerede buluşlarımız, küllî iyiliğe katkılarımız?
 
 
          Aliya’nın Bosna toplumunu temsil konumuna yükseldiği günlerde Sırp General Vasilyeviç ona şöyle diyecekti:
 “Bay İzzetbegoviç, bizler silahlardan hiçbir zaman
korkmadık, bizi örgütlenen benzer zihniyetteki 20 insan endişelendirir, kesinlikle silahla dolu depolar değil.”
 
          Aliya’nın verdiği bilgiye göre Genç Müslümanlar hareketinin kaynağı İslam; muhalifi ise o günün dünya düzeniydi. “Hareketin genel odağını belirleyen İslam’a bağlılık ile
ona muhalif mahiyetteki iki referans noktası faşizm ve komünizme karşıtlıktı. Hitler ve Stalin’in şahsında cisimleşen iki sistem faşizm ve komünizm o günün dünya düzeninitemsil ediyorlardı”.
 
          İdeolojiler ve beşeri sistemler, geleneksel dindarlıktan korkmuyordu çünkü onun ruhu (özü) ölmüş, kalıbı, şekli kalmıştı, o kalıp da genç nesillere uymayacağından er geç
ölürdü. Hâlbuki ihya ve ıslah hareketleri öze yöneliyor, din için yeni bir hayat alanı oluşturuyordu.
 
Aliya, Yugoslav devletinin bu endişesinin farkındaydı ancak o, düşmanlarının endişesine göre değil, İslam’dan aldığı ışıkla yolunu belirledi, onun bedelini ödedi ve bu ödeyişin ağırlığı karşısında hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadı.
Kulüp kısa sürede büyüyerek bir yardım derneğine dönüştü. Özellikle 2. Dünya Savaşı zamanında ihtiyaç sahiplerine büyük yardımlar yapıldı.Bu da İslam tarihinde müstesna bir yeri olan ve Allah RasuluHz.Muhammeda.s.v’ın  peygamber olmadan önce Abdullah bin Cud’an ‘ın evinde kuralan ve mazlumların haklarını korumayı misyon belleyen hatta  Allah RasuluHz.Muhammeda.s.v’ın bugün de olsa katılırım dediği HılfulFudul(Faziletliler/Erdemliler) teşkilatının günümüze yakın yansımasıydı.
 
           İslam’ın tevhid,adalat, hürriyet, meşveret, barış,kardeşlik  vehuzur mesajının düşmanı olan İslam dışı her sistem gibi  insanlığında düşmanıdır.
 
          Komünist rejimin ülke yönetimini ele geçirmesiyle birlikte dinlerin toplumsal hayattaki varlığı giderek azaltıldı. İzetbegoviç,İslami görüşü savunduğundan ve ateizme karşı
olduğundan mevcut yönetimin hedefi haline geldi. Bu sebeple beş yıl hapis cezasına çarptırıldı. Tevhide,adalete, barışa çağırmanın sonucunda tecritemahkum edilmesiyle
birlikte Hz.YusufAlehisselam’ın medresesinde eğitimine, kendini yetiştirmeye,fikirlerini olgunlaştırmaya  daha fazla imkan,zaman buldu.
 
          Aliyaİzzetbegoviç’iyalnızlaşsın diye 400 km. uzaktaki bir yere sevk ediyorlar, orada bir mahkûm olarak ağaç kesme işinde çalıştırıyorlar, gün boyu ağaç kütüklerini kesip taşıyor. Büyük bir işkence! Ama Aliya, bardağın dolu tarafına bakıyor. “Orada spor yaparak  bedenimi güçlendirmeyi ve  hayatımı kazanmayı öğrendim; bana ne zaman bir iş lâzım olsa orada kazandığım güç ve yetenekle geçinmeyi öğrendim” diyor. Nitekim hapisten çıktığında bir orman şantiyesine şef olarak işe girecektir.
 
Aliyaİzzetbegoviç, hapisteyken katillerin arasına konuyor; bunu da umursamıyor, “Katilleri dinledim, çoğunun bir mazereti vardı; belki ben de onların yaşadığını yaşasaydım onların durumuna düşebilirdim. Hem böyle ağır suçlular benim için  dahaiyi. Hırsız ve soyguncuların arasına düşseydim çok daha kötü olurdu”.
 
          Hayat imtihanının olumsuzluklarıyla kendisini karamsarlık çukuruna düşmekten koruyor, hayatın merdivenlerini tırmanmak için enerji topluyor.
 
Aliyaİzzetbegoviç, kayıplarını hep kazanca dönüştürmeye çalışmış bir Müslümandır. Ziraat Mektebi’ndeki dersler, ona Batı bilimiyle İslam bilimi arasındakarşılaştırma yapmasını sağlar. O ortam içinde muhteşem eseri “Doğu ile BatıArasındaİslam”ı yazar ancak yayımlama imkânı bulmadan tutuklanır, 20 yıl o eseri bekletir, sonunda fırsat bulunca yayımlar; hem Doğu hem Batı onu bu eserle büyük bir düşünür olarak kabul eder
 
          Aliyaİzzetbegoviç’in sıkıntıları 1953 yılında iktidara gelen Tito zamanında katlanarak arttı. Ancak 1974te hazırlanan yeni bir anayasayla bazı geleneksel İslami kurumların yeniden işlev kazanmasına imkan sağladı. Bu olayın üzerine bazı camiler
ve medreseler yeniden hizmete açıldı.
 
                      1980de Devlet Başkanı Tito’nun ölümüyle federasyon Cumhurbaşkanlığı konusunda bir anlaşmazlık ortaya çıktı. Bunun üzerine altı federal eyaletin her birinin
Cumhurbaşkanının sırayla bir yıl federasyon Cumhurbaşkanlığı yapması üzere anlaşma sağlandı. Bu gelişmeyle birlikte ülkede kısmen bir demokratikleşme sürecine girilmiş oldu.Bu durum Müslümanların rahatlamasına, dava ve davetlerini biraz daha
rahat yaymasına , İslam’ın inkişafı için bir fırsat doğurdu.
 
           Bilge Kral Aliyaİzzetbegoviç’in oğlu bu kısmi rahat ortamdan yararlanarak babasının makalelerini bir kitapta toparlayıp, 1983teİslam Manifestosu adıyla yayımladı. Kitabın yayımlanması geniş çapta bir yankı uyandırdı. Mevcut rejim bu
gelişmeye tahammül edemeyerekAliyaİzetbegoviç’i Avrupa’nın ortasında bir İslam Cumhuriyeti kurmak istemesini suç  sayarak on dört yıl hapis cezasına mahkum etti.
Daha sonra Yargıtay kararıyla hapis cezası on bir yıla indirildi. 1988 de çıkarılan bir afla da serbest bırakıldı.
 
          Aliyaİzzetbegoviç tahliye olduğu dönemde dünyada bulunan komünist rejimler çöküş içerisine girmişti. Bu dönemde Demokratik Eylem Partisi’ni kurdu. Parti, 5 Aralık 1990 tarihinde Bosna’da gerçekleştirilen genel seçimleri kazandı ve Aliyaİzzetbegoviç ülkenin Cumhurbaşkanı oldu. Ancak 14 Mart 1996 da hastalığı sebebiyle görevini bırakmak zorunda kaldı.
 
          1990lı yıllarda Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti içinde bir bağımsızlık hareketi içerisine girdi. Bosna-Hersek de 1 Mart 1992de gerçekleştirdiği referandum sonrasında bağımsızlığını ilan etti. Fakat Sırplar hemen arkasından Bosna yönetiminde söz sahibi olan Müslümanlara karşı savaş açarak katliama başladılar.
Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlık mücadelesine destek veren Avrupa Birliği ve ABD, Bosna-Hersek’i Sırp saldırıları karşısında yalnız bıraktılar.Müslümanlar bu savaşta askeri açıdan oldukça zayıf bir konumdaydılar. Bu yüzden Sırplar Bosna’nın önemli şehirlerini işgal ettiler. Ayrıca Sırplar ele geçirdikleri bölgelerde büyük
katliamlar gerçekleştiriyorlardı. Öte yandan özellikle camileri ve İslamî izler taşıyan tarihî eserleri tahrip ediyorlardı.
          1995 yılında ABD’nin zoruyla imzalatılan Dayton Anlaşması’yla savaş sona erdi.
Savaşın sonucunda iki yüz elli  bin insan hayatını kaybetmiş, bir milyondan fazla insan da mülteci konumuna düştü.
 
          Bosna-Hersek topraklarının  % 51i Müslümanlara ve Hristiyan Hırvatlara, % 49 u da Sırplara verildi. Ülkenin yönetimi de bu üç halk arasında paylaştırıldı. Bunun yanında Amerika Birleşik Devletleri, Müslümanlara ellerindeki silahları imha
etmelerini ve ABD patentli silahları, yedek parçasız bir şekilde satın almalarını şart koştu. Aliyaİzzetbegoviç bu olaydan ülkesini en az zararla kurtarmaya çalıştı.Biz kin gütmeyeceğiz ama asla yapılanları unutmayacağız ve her şey bittiğinde
hatırlatacağımız şey düşmanlarımızın sözleri değil dostlarımızın sessizliği olacaktır.
Biz ölüyoruz ama onlarda kazanmıyorlar.
 
 
          Aliya, gerçek bir Müslümandı. O, İslam’dan başka hiçbir çıkar yol tanımıyordu. Bosna içindeki itirazlara rağmen İslam’da ısrar etti ve kendi kuşağının büyük Müslüman önderlerinin bulduğu çözümü uyguladı:
 
Biz, Boşnak’ız ama kimliğimiz Boşnaklık değil, İslam’dır. Boşnaklığımız, gerçeğimizdir ama Boşnaklık kimliğimiz olamaz, kimliğimiz İslam’dır, dedi.
Barış anlaşması imzalanırken ABD ve diğerleri, metne ısrarla “Boşnaklar” diye yazıyorlar; İzzetbegoviç, ısrarla bu ifadeyi reddediyor, onun yerine “Bosna Müslümanları”yazdırıyor.
Bu, ilahi bir çözümdü. Allah Rasulua.s.v’ın uluslarabakışının bu çağda ihya edilmesiydi. İzzetbegoviç’in bu mutedil duruşu kimlik sorunu yaşayan dünya Müslümanları için büyük bir referanstır. İslam üst kimliğini ve gerçekliğini yitirmeden var olma hakikat ve çözümdür.
 
 
          Aliyaİzzetbegoviç’inİslamî anlayışını özetleyen İslamîDeklerasyonadlı eserinde fikirlerini kısaca şöyle ifade ediyor:
 
-İslam, hayatın bütün alanlarını kapsar.          
 
-İslamî hareket, din ve siyasetin ahenkli bir bütünüdür.
 
-Müslümanlar kardeştirler. (İslam âlemi bir bütündür.)
 
-İslamî hareket, manevi ve siyasal bakımdan yeterince güçlendiğinde sadece mevcut gayri İslamî yönetimleri yerinden etmek için değil, aynı zamanda yeni bir İslamîyönetim oluşturmak için, iktidarı ele geçirme çabasına girişebilir ve girişmelidir.
 
-Müslümanların kurtuluşu, İslam’ın ihyasıyla tarihlerine yeniden hâkim olmalarına bağlıdır. Batılı fikirler, onları kurtarmaya muktedir değildir.
 
-Diktatör rejimler lanetlidir.
 
-Eğitime daha fazla yatırım yapalım, kadın haklarını yeniden konuşalım, şiddetten (terörden) kaçınalım, azınlık haklarına önem verelim.
 
İzzetbegoviç, bu şuur üzerinde Bosna savaşında lider olarak yer aldı. Liderler, dönüm noktaları için vardır. Dönüm noktalarında iş görmeyenler lider değildir.
 
Bosna, Müslümanları o imha savaşı karşısında iki yolu tercih edebilirlerdi: İslam ya da Batıcı milliyetçilik.
 
              Bosna, Batı’daydı ve ikinci yolu tercih, Batılıların öfkesini azaltacağından ve ideolojik açıdan onlar katında bir meşruiyet kazandıracağından zahiri bir bakışla
“çıkar yoldu”.
 
O, bu yol üzerinde başarıya ulaşmaya çalıştı. Yolumuz aşk yoludur, çok akıllılar bizi anlamaz, hepimiz yarı deliyiz, diyen İzzetbegoviç büyük bir önderdi. Bosna savaşını
milliyetçilikten sonra bekleyen en büyük tehlike, dışarıdan cihada katılanların uzun yıllar küfrün hâkimiyetinde kalmış Bosna halkının anlayamayacağı bir keskinlikti.
Aliya, onları da kontrol altına aldı, halkla temas ettirmemek için azami gayret gösterdi ve cihad bittiğinde derhal dışarı çıkardı. Bosna’yı çok değişik anlayışlardan gelen bir problemler yığınından korudu.
 
          Bosna’da belki İslamî bir yönetim kurma zaferini elde edemedi. Ama İslam’dan uzaklaştırılmak istenen Bosna halkını yeniden İslam kimliğine kavuşturdu. Bugün Bosna medreseleri harıl harılişliyor, o medreseler etrafına da ışık veriyor, Arnavut uyanışına da vesile oluyor.
 
          Aliya, arkasından nice sadaka-ı cariye bırakarak 19 Ekim 2003’te Allah’ın rahmetine
kavuştu; bugün Bosna’nın binlerce Müslüman çocuğu medresede Kur’an-ı Kerim’i
hatmederken onun ruhuna Fatihalar okuyor.
 
Onların Fatihalarına, ümmetten kardeşleri olarak bir Fatiha da biz ekliyoruz.
 
İla Ruhi Aliyaİzzetbegoviç El Fatiha...
 
19 Ekim 2003 tarihinde de Saraybosna'da vefat etti. Ayrıca yaşamı boyunca da pek çok eser yazdı.
 
ESERLERİ
 
- İslam Manifestosu
- İslam Deklarasyonu ve İslamî Yeniden Doğuşun Sorunları
- Doğu ve Batı Arasında İslam
- Tarihe Tanıklığım
 
Bilge Lider Aliyaİzzetbegoviç’in zamana meydan okuyan ve İslam eczanesinin eşsiz reçeteleri niteliğindeki tespit ve çözümlerini içeren vecizelerini istifadenize bırakıyorum:
 
Din ahlaktır; onu hayata geçirmek ise terbiyedir.
 
“Kur’an ve İslam, sadece hocalara bırakılmayacak kadar önemlidir.”
 
- Olduğunuz gibi kalın. Dininizi, milliyetinizi koruyun. Kimliğinizi kaybetmenin bedeli köleliktir.
 
 “İlimle din, birbirinden ayrıldığı takdirde, din insanları geri kafalılığa, ilim ise ateizme sürükler.”
 
 “Yeryüzünün öğretmeni olmak için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım!
 “İyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız.”
 
 “Bütün yücelik ve şükran Allah’a aittir ve insanların gerçek kalitesini ancak Allah tespit eder!”
- Ben Müslümanım ve Müslüman olarak kalmaya kararlıyım. Bu hayatımın sonuna kadar böyle devam edecek. Çünkü İslam benim için iyi ve asil olmanın en doğru ifadesidir.
 
 “Bir şahsın yüceltilmesi hadisesi, geçmişte ve bugün var ama İslam’a kesinlikle yabancıdır! Çünkü bu bir çeşit putçuluktur!”
 
 “Sanat için soyunana alkış tutanlar Allah için giyinene neden zulmeder?”
 
 “Hayvanlar açken tehlikeli olur. İnsanlarsa tokken tehlikeli oluyorlar.”
 
 “Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz. Kitaba uyacağız.”
 
- Bazıları dini bağlılıklarının kendilerini tefekkürden azade kıldığına inanırlar.
 
 “Düşmanına benzediğin zaman, savaşmanın anlamı kalmaz.”
 
İslam korkakların değil, cesur ve atıl Müslümanların omuzlarında yükselecektir!
 
Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın.
 
 Kuran edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla Ona bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.
 
Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler.
 
”Uygarlık, kadını hayranlık veya kullanım objesi yapmış; fakat takdir ve saygıya layık tek şey olan şahsiyeti ondan almıştır.”
 
 ”Gerçek inanan bir nesil, sadece şuursuz bir dini aidiyet içinde bulunan düzinelerce nesilden çok daha fazla şey yapabilir.”
 
 ”Anlayış eksikliğinden saldırganlığa sadece bir adım vardır.”
 
”En kötü kombinasyon, boş bir ruh ile dolu bir midededir.”
 
 ”Evet, ben de korkuyorum ama yürümemi gerektiren sebepler, korkmamı gerektiren sebeplerden daha fazla.”
 
 
 ”İslam halifeyi yarattı ve o krallardan da üstün olan bir krala dönüştü.”
 
 ”İnsanlara hayat bahşetmek, ölü ruhları diriltmek maksadıyla indirilmiş bulunan Kur’an-ı Kerim, ne yazık ki bu gün insanlar kolay can versinler, diye başlarında okunmaktadır.”
 ”Karizması olan bir şey varsa, o da; ızdıraptır.
 
 ”Kendilerine delilik bulaşmış insanlar mutludurlar, ben de onlardan biri olduğuma inanıyorum.”
 
 ”Biz koyun olduğumuz için onlar kurt oldular.”
 
 ”Acılar ve ızdıraplar içinde doğan dinler ve devrimler rahat ve konfora gömülünce biter.”
 
 
 ”İslam güzel de, Müslüman bunun neresinde?”
 
 ”Tarih baştan aşağı, küçük fakat kararlı, cesur ve akıllı insan topluluklarının,hadiselerin seyrini değiştirdiklerini anlatan bir hikayedir.”
 
”Mehdi bizim tembelliğimizin adıdır.”
 
 ”Ahlaklı ateist olabilir, ama, ahlaklı ateizm olamaz.”
 ”İnanılan ve onun için çaba sarf edilen ütopya, ütopya olmaktan çıkar.”
 
Hayvanlar açken tehlikeli olur. İnsanlarsa tokken tehlikeli oluyorlar.
 
 Çok yaşadım ve çok yoruldum. Şimdi sevgilime kavuşmak istiyorum.
 
“Din, hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder.
 
”İnsan idealsiz yaşayamaz, en azından insan gibi yaşayamaz.”
 
”İslamiyet’in ilerlemesini sakin ve teslimiyetçi kimseler değil, cesur ve isyankar ruhlu kimseler gerçekleştirecektir.”
 
 Özgürlük verilmez, alınır.
 
 Kuran ve İslam sadece hocalara bırakılmayacak kadar önemlidir.
 
 Biz ölüyoruz ama onlar da kazanmıyorlar.
 
İlimle din, birbirinden ayrıldığı takdirde, din insanları geri kafalılığa, ilim ise ateizme sürükler.
 
Hayat kısa sözüne hiç itibar etmedim. Çünkü yeterince uzun yaşadığımı düşünüyorum.
 
 Bu adil bir barış olmayabilir; fakat süren bir savaştan daha iyidir.
 
 Müslümanlar, hayatta nasıl uygulanacak sorusundan kaçmak için Kuranın nasıl okunması gerektiği hususunda geniş bir ilim ürettiler.
 
Selam ,dua ve muhabbetlerimle…
 
 
Erkan FURKANOĞLU
19/10/2022 Manisa
 

YORUMLAR

  • 1 Yorum