Reklam
Reklam
Hz.Aişe ve İslam'da Evlenme Yaşı-2
Erkan Furkanoğlu

Erkan Furkanoğlu

Hz.Aişe ve İslam'da Evlenme Yaşı-2

14 Kasım 2022 - 15:20

Bu yazının amacı ‘’Müminlerin  Annesi, Allah Rasulü ( asv) ‘in sevip razı olduğu, Sıddîka (es-Sâdıka) binti’s-Sıddîk’’Hz. Aişe(ra) validemizin yaşını bahane ederek Rasulullah (asv)’a, Allah’ın dini İslam’a  saldıran ahmaklara, cahillere ve kendi heva ve hevesleriyle sınır tanımaz şehvetlerine  kurban olup buradan bir kılıf bulmaya çalışanlara cevap verme gayretidir.
Allah Rasulü Hz.Muhammed asv)’ın risâletinin  ilk günlerinde Müslüman olanların isimleri sıralanırken, ablası Esmâ ra Vâlidemiz’le birlikte Âişe ra Vâlidemiz’in adı da zikredilmektedir. Dikkat çekici olan bu zikrin, Hz. Osmân, Zübeyr ibn Avvâm, Abdurrahmân ibn Avf, Sa’d ibn Ebî Vakkâs, Talha ibn Ubeydullah, Ebû Ubeyde ibn Cerrâh ve Erkam ibn Ebi’l-Erkam gibi ‘Sâbikûn-u Evvelûn’ tabir edilen en öndekilerin hemen arkasından; Abdullah ibn Mes’ûd, Ca’fer ibn Ebî Tâlib, Abdullah ibn Cahş, Ebû Huzeyfe, Suhayb ibn Sinân, Ammâr ibn Yâsir ve Habbâb ibn Erett gibi isimlerden de önce gerçekleşiyor olmasıdır. (Bkz.: İbn Hişâm, Sîre, 1/271; İbn İshâk, Sîre, Konya, 1981, 124) Demek ki Âişe ra Vâlidemiz, o gün küçük de olsa ‘irade’ beyanında bulunabilecek bir çağda ve ilk Müslümanlar arasında yer alabilecek bir durumdadır. Söz konusu bilgilerde ondan bahsedilirken, ‘O gün o küçüktü.’ şeklinde bir kaydın konulmuş olması, bu manayı ayrıca teyit etmektedir. (Bkz.: İbn Hişâm, Sîre, 1/271; İbn İshâk, Sîre, 124.)
Hz.Aişe ra’ın   ablası Esmâ ra Vâlidemiz’in konumu da bu kanaati güçlendirmektedir; zira onun, on beş yaşında iken Müslüman olduğu bilinmektedir. (Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597; Hakim, Müstedrek 3/635.)Bilinen bir gerçek de onun, 595 yılında dünyaya gelmiş olduğudur. (Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597; Hakim, Müstedrek 3/635.) Bütün bunlar, risâletin ilk yılı olan 610 tarihini göstermektedir. Demek ki Âişe Vâlidemiz, yaşı küçük olmasına rağmen 610 yılında Müslüman olmuştur. Bunun için o gün onun, en azından beş, altı veya yedi yaşlarında olması gerekir ki, on üç yıllık Mekke hayatıyla en az yedi aylık Medine günleri de bu tarihe ilave edildiğinde onun, Allah Resûlü ile evlendiği gün –risâletten beş yıl önce dünyaya gelmiş olma ihtimalini esas alacak olursak- en azından on sekiz yaşında olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Allah Rasulü Hz.Muhammed asv)’ın Hz. Aişe ra ile evliliğinin söz konusu olduğu günlerde Âişe Vâlidemiz’in, Mut’im ibn Adiyy’in oğlu Cübeyr ile sözlü oluşu da bu kanaati güçlendirmektedir. Burada ayrıca dikkat çeken husus, söz konusu teklifin, Havle binti Hakîm gibi aile dışından birisi tarafından gündeme getirilmiş olmasıdır. Açıkça bu onun, o gün evlilik çağına gelmiş ve evlendirilebilecek genç bir kız olduğunu ifade etmektedir.
Söz konusu ‘sözlülük hali’nin, İbn Adiyy ailesi tarafından ve oğullarının dini,hayatı, anlayışı değişir gerekçesiyle feshedildiği de bilinen bir gerçektir. (Buhârî, Nikâh 11; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 6/210; Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, 9/225; Beyhakî, Sünen, 7/129; Taberî, Târih, 3/161-163.) Burada akla, İbn Adiyy ailesinin, oğullarının anlayışını değiştireceklerinden endişe ettikleri Ebû Bekir ailesiyle böyle bir akdi niye ve ne zaman yaptıkları sorusu gelmektedir. Bunun en makul cevabı söz konusu akdin, ya risâletten önce veya İslâm’ın açıktan tebliğinin başlamadığı dönemde gerçekleşmiş olduğu şeklindedir ki her iki durumda da onun, bi’setin dördüncü yılında dünyaya gelmiş olma ihtimali söz konusu olamaz; hatta bu, sanıldığından da erken yıllarda dünyaya gelmiş olabileceğini düşündürmektedir.
Bu kararın, açıktan tebliğin başlandığı dönemde alınmış olma ihtimali nazara alınacak olursa bu tarihin, İbn Erkam’ın evinden çıkış günleri olan 613-614 yıllarını ifade ettiği görülecektir ki bu, sözlendiği dönem itibariyle onun henüz dünyaya gelmediğini kabullenmek demektir. Bu durumda, söz konusu akitten bahsetmenin de imkânı yoktur. Öyleyse bu sözün bozulduğu tarihlerde onun, en azından yedi veya sekiz yaşında olduğunu kabullenmemiz gerekir ki bu da onun, takriben 605 tarihinde dünyaya gelmiş olduğunu göstermektedir. (Bkz.: Berki, Ali Hikmet, Osman Eskioğlu, Hatemü’l-Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı, 210.)
Konuya ışık tutması bakımından Âişe ra Vâlidemiz’le diğer kardeşlerinin arasındaki yaş farkı da dikkat çekicidir. Bilindiği gibi Hz. Ebû Bekir (radıyallahü anh)’ın altı çocuğu vardır; bunlardan Hz. Esmâ ve Hz. Abdullah, Kuteyle binti Ümeys’ten; Hz. Âişe Vâlidemiz’le Hz. Abdurrahman, Ümmü Rûmân (r.anha)’dan; Muhammed, Esmâ binti Ümeys’ten ve Ümmü Gülsüm de Habîbe binti Hârice’den dünyaya gelmiştir. Bu durumda Esmâ Vâlidemiz’le Hz. Abdullah; Abdurrahmân ile de Âişe Vâlidemiz anabir kardeşlerdir ve bu her iki anabir kardeşlerin arasındaki yaş farkları konumuza ışık tutacak mahiyettedir; şöyle ki:
Hz. Ebû Bekir’in ilk kızı olan Esmâ Vâlidemiz, hicretten yirmi yedi yıl önce 595 tarihinde dünyaya gelmiştir. (Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597.) Allah Resûlü’nün hicreti esnasında Zübeyr ibn Avvâm ile evli ve o gün altı aylık hamiledir. Bir diğer ifadeyle o gün yirmi yedi yaşındadır. (Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597.) Üç ay sonra Medine’ye hicret ederken Kuba’da oğlu Abdullah’ı dünyaya getirecektir. Yetmiş üç yılında ve yüz yaşındayken vefat etmiştir.
Âişe ra Annemiz ile ablası Esmâ ra Vâlidemiz’in arasındaki yaş farkı ondur. (Beyhakî, Sünen, 6/204; İbn Mende, Ma’rifetü’s-Sahâbe, Köprülü Kütüphanesi, No: 242, Varak: 195 b; İbn Asâkir, Târîhu Dımeşk, Terâcimü’n-Nisâ, Dımeşk, 1982, s. 9, 10, 28; Mes’ûdî, Mürûcu’z-Zeheb, 2, 39; İbn Sa’d, Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrût, 1968, 8/58.) Buna göre (595+ 10=605) Âişe Vâlidemiz’in doğumunun 605; hicretteki yaşının da (27-10=17) olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Evlilik hicretten yedi ay sonra gerçekleştiğine göre demek ki, bu sıralarda Âişe Vâlidemiz’in yaşı, on yedi’yi aşmış, on sekiz yaşına yaklaşmış demektir. Bedir’in hemen akabindeki Şevvâl ayında evlendiği bilgisini esas aldığımızda ise onun, evlendiği gün on sekiz yaşını aşıp on dokuza adım attığını kabullenmemiz gerekmektedir.
    Âişe ra Vâlidemiz’in vefat tarihi konusunda gelen rivayetler de bu kanaati güçlendirmektedir. Zira onun vefat ettiği yıl ve o günkü yaşıyla ilgili olarak hicrî 55, 56, 57, 58 veya 59;29 yaşıyla alakalı olarak da altmış beş, altmış altı, altmış yedi veya yetmiş dört (Bkz.: İbn Sa’d, Tabakât, 8/75; Nedvî, Sîretü’s-Seyyideti Âişe, 202.) gibi farklı tarih ve rakamdan bahsedilmektedir. Bu ise, doğum tarihinde olduğu gibi onun vefat tarihiyle ilgili de kesin bir kabulün olmadığını göstermektedir.
Özellikle 58. yılında ve 74 yaşında iken vefat ettiğini ifade eden rivayette, onun vefat ettiği günün çarşamba olduğu, vefat tarihinin, Ramazan ayının on yedinci gecesine denk geldiği, vasiyeti üzerine Vitir namazından sonra Cennetü’l-Bakî’ye geceleyin defnedildiği, yine vasiyeti gereği namazını, Hz. Ebû Hüreyre’nin kıldırdığı, mezarına da, ablası Hz. Esmâ’nın iki oğlu Abdullah ile Urve, kardeşi Muhammed’in iki oğlu Kâsım ve Abdullah ile diğer kardeşi Abdurrahman’ın oğlu Abdullah gibi isimlerin indirdiği gibi detayların bulunması,( İbn Abdilberr, İstîâb, 2/108; Doğrul, Asr-ı Saadet, 2/142) diğerlerine nispetle bu bilginin daha güçlü olduğu izlenimi vermektedir. Öyleyse bu tarihi esas alarak bir hesaplama yapacak olursak onun, Efendimiz’in irtihalinden sonra kırk sekiz yıl daha yaşadığını (48+10=58+13=71+3=74) görmekteyiz ki bu hesaba göre o, risâletten üç yıl önce dünyaya gelmiş demektir.
Bu durumda evlendiği gün onun, (74–48=26–9=17+7 ay) on yedi yılını yedi ay geçtiği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki bilgilere ilave olarak, erkek çocukların bile yoldan geri çevrildiği Uhud günü onun da cephede oluşu, (Bkz.: Buhârî, Cihâd, 65.) ilmî meselelerdeki derinliği, İfk Hadisesi karşısında ortaya koymuş olduğu olgun tavır ve beyanları, Fâtıma Vâlidemiz’le arasındaki yaş farkı, hicret ve sonrasında yaşanan gelişmelere detaylarıyla birlikte vukûfiyeti, Medine’ye intikal ettikten sonra evlilik işinin, bizzat babası Hz. Ebû Bekir’in gündeme getirmesiyle ve mehir takdirinden sonra gerçekleşmiş olması, (Bkz.: Taberânî, Kebîr, 23/25; İbn Abdilberr, İstîâb, 4/1937; İbn Sa’d, Tabakât, 8/63.) model bir şahsiyet olarak Allah Rasulu asv’ın toplum önündeki rehberlik konumu, peygamberlik hassasiyeti ve baba şefkati, gelen ayetlerde evlilik yaşıyla ilgili olarak rüşd şartının getirilmiş olması, (Bkz.: Nisâ sûresi, 6.) 
(‘’Evlenme çağına gelene kadar yetimleri (gözetip) deneyin. Eğer reşit olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin. (Yetimler) büyüyecek (ve bu mallar elimizden çıkacak) diye onları(n mallarını) savurganca tüketmeye kalkmayın! Eğer (yetimlere bakmakla yükümlü) kişi zenginse bu mallara hiç el sürmesin. Fakat fakirse (yetimin malını koruduğu için) bu mallardan geleneklere uygun düşecek ölçüde (ihtiyacı kadar) yararlansın. Mallarını kendilerine teslim ederken yanlarında şahit bulundurun. Hesap sorucu olarak Allah yeter. ‘’Nisa 6
“Gözetip deneyin” yani kendi başlarına ayakta durabilecek ve işlerini idare edebilecek olgunluğa ulaşıp ulaşmadıklarını belirlemek amacıyla, önemli sorumluluklar yükleyerek ara sıra onları test edin.
Kur’an-ı Kerim’de evliliğin gerçekleşmesi 3 koşula bağlanıyor. 
1. Evlenme (Nikah) çağına gelmek.
2. Gözetip eğitmek(sorumluluklar vererek deneme sonucu başarılı olduklarını görmek)
3. Reşit olduklarını görmek (Fiziki ve akli olgunluğa erişme). 

Buradan anlaşılıyor ki Kur’an evlilik çağı olarak kişilere büluğ ile; fiziksel gelişim ile beraber rüşdün de kazanılmasını zorunlu tutuyor. Ancak rüşdünü kazanmış birey; mal, mülk, paranın tasarrufunu yapabilecek veya kurduğu evlilik müessesinin sorumluluğunu alabilecektir. )
Hz.Aişe ra validemizin yaşı ve evliliğiyle ilgili rivayetlerin farklılık arz etmesi yönüyle kesinlik ifade etmiyor oluşu, o günkü yaşını ifade ederken bizzat Âişe ra Vâlidemiz’in, şüphe ifade eden "altı veya yedi" tabirini kullanması, o günün toplumlarında doğum ve ölüm tarihlerinin bugünkü kadar net tespit edilmiyor oluşu gibi bilgiler üzerinde de durulabilir. Ancak netice değişmemekte ve bunların hepsi, onun risâletten önce dünyaya geldiği, on dört veya on beş yaşlarındayken nişanlandığı ve on yedi veya on sekiz yaşlarındayken de Allah Rasûlü (asv) ile evlendiği şeklindeki kanaati kuvvetlendirmektedir.
Nişanlandığında 6 veya 7, evlendiğinde ise 9 yaşlarında olduğu şeklindeki rivayetleri, ‘O görünümde(minyon) birisi idim.’ manasına hamledip te’lif etmek düşecektir.( Hatta konuyla ilgili değerlendirmelere tepkiyle yaklaşan bazıları, "altı veya yedi yaşlarında idim" ifadesini ravinin bir hatası olarak görüp bu cümlenin, "risâlet geldiğinde altı veya yedi yaşlarında idim" şeklinde olması gerektiğini söylemektedirler.)
Hz. Âişe ra Annemiz’in, fizikî durumu itibariyle zayıf bir bünyeye,minyon bir görüntüye sahip olduğu bilgisi de bu yorumu güçlendirmektedir. Zira o, fizikî şartlardan çabuk etkilenen ve yaşıtlarına göre kendini daha küçük gösteren bir beden taşıyordu; Medine’ye hicret sırasında hastalanması, (Bkz.: Buhârî, Menâkıbü’l-ensar 43, 44; Müslim, Nikâh 69; İbn Mâce, Nikâh 13.)annesi tarafından özel ilgi gösterilerek iyileştirilmeye çalışılması,( Buhârî, Menâkıbü’l-ensar 44; Müslim, Nikâh 69; Ebû Dâvûd, Edeb 55; İbn Mâce, Nikâh 13; Dârimî, Nikâh 56; Taberânî, Kebîr, 23/25; İbn Abdilberr, İstîâb, 4/1938; İbn Sa’d, Tabakât, 8/63; İbn İshâk, Sîre, Konya, 1981, 239) Benî Mustalık Gazvesi dönüşünde, içinde sanılarak hevdecinin deve üzerine yerleştirilmesi ve bu sırada onun hevdeç içinde olup olmadığının bile anlaşılamamış olması (Bkz.: Buhârî, Şehâdât 15; Megâzî, 34; Tefsîr, (24) 6; Müslim, Tevbe 56; Tirmizî, Tefsîr, (63) 4; İbn Sa’d, Tabakât, 2/65; İbn Hişâm, Sîre, 3/310.) gibi hadiseler de bu durumu desteklemektedir.
Allah Rasulü Hz.Muhammed asv ‘in Hz.Aişe ra validemizle evliliği konusunda ne Ebû Cehil gibi her fırsatı aleyhte değerlendiren muannit bir firavundan ne de Abdullah ibn Übeyy ibn Selûl gibi olmadık yerden fitne ve iftira üreten nifakın adresi olmuş birisinden bu evliliğe herhangi bir itiraz söz konusu olmamış, olamamıştır. Çünkü ortada itiraz edilecek herhangi bir durum yoktur.

Selam, dua ve muhabbetlerimle…
A.Erkan FURKANOĞLU
Manisa 10.11.2022   / 22.04

YORUMLAR

  • 0 Yorum