Reklam
Reklam
Rahmân (Allah)'ın Has Kulları ve Özellikleri -4 (Son)
Erkan Furkanoğlu

Erkan Furkanoğlu

Rahmân (Allah)'ın Has Kulları ve Özellikleri -4 (Son)

12 Mayıs 2022 - 14:13

Rahman (Allah)’ın has kulu olma şerefi, özelliği, izzeti hiç kimsenin tekelinde olmadığı gibi iltimasla kişilere, gruplara, zümrelere, soylara, yapılara, mezheplere, meşreplere, ırklara, cinsiyetlere, sosyal sınıflara tahsis edilmiş bir özellik de değildir. Herkes Rahman (Allah)’ın has kulu olabilir. Allahu Teâlâ’nın emir ve yasaklarına uyarak rızasını kazanan, belirttiği örnek, öncü, seçkin, özel kullar bu şerefli yüce makama imanları, ahlakları, salih amelleri ve nitelikleriyle müstahak olmuşlar. Yaptıkları iyi, güzel, hayırlı işlere karşılık olarak üstün ve has kul olma payesine yükseltilmiş oldukları gibi, kavuşacakları mükâfatla da üstün olacaklar. Rabbimizin razı olduğu ve cennetin yüksek dereceleriyle razı edeceği bu güzel insanları, hepimize örnek olsun ve rehberlik etsin diye Kelamullah’tan alarak maddeler halinde  dördüncü  yazımıza şöyle devam edebiliriz.
 
(Rahmân (Allah)’ın kulları), yalana şahitlik etmez; boş şeylerle karşılaştıklarında onurlu bir şekilde geçip giderler. Furkan 72
 
Yalan ve yalancı şahitlik, İslâm’ın büyük günahlardan saydığı ve kesinlikle yasakladığı fenalıklardandır. Nitekim Allah Rasulu  (asv) yanındakilere, “Büyük günahların da en büyüğü olan günahların ne olduğunu size söyleyeyim mi?”  diye sormuş;  “Buyurun yâRasûlallah” demeleri üzerine bunları, “Allah’a ortak koşmak, ana babaya âsi olmak ve yalancı şahitlik yapmak” şeklinde sıralamış; özellikle sonuncusunu birkaç defa tekrar ederek bu hususta yanındakileri uyarmıştır (Buhârî, “Şehâdât”, 10; Müslim, “Îmân”, 143).
 
O Rahmân (Allah)’ın has kulları, yakın dost ve akrabalarının cezalandırılması söz konusu olsa bile, asla hem yalana şahit olmazlar hem de yalancı şahitlik yapmazlar; Onlar, iftiranın yapıldığı ve yalan sözlerin konuşulduğu yerde durmazlar, öyle işlere katılmazlar. Boş ve yararsız işlerle uğraşan kimselerle karşılaştıklarında, onları yararlı işlere yönlendirmeye çalışırlar; bunu yapamadıkları takdirde, Müslümana yakışan edepli ve onurlu bir tavırla oradan uzaklaşırlar.
 
O Rahmân (Allah)’ın has kulları, yalancıların ve günahkârların meclislerinde durmazlar, bu tür kötülüklerin, tertiplerin içinde yer almazlar
 
14. Rahmân (Allah)’ın has kulları yalan  söylemez, yalana,iftiraya şahit olmaz ve yalancı şahitlik yapmaz,
 
15. Rahmân (Allah)’ın has kulları hayırsız, boş şeylerle uğraşmaz, sınırlı ve emanet ömür sermayelerini israf etmezler,
 
16.Rahmân (Allah)’ın has kulları kötü yer,kişi ve olayların içinde olmazlar,terk ederler
Onlar, kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onlara sağır ve kör kesilmezler. Furkan 73
Rahmân (Allah)’ın has kulları, lanetlenmiş şeytan ve şeytani her şeyden rahmet ve merhamet kaynağı AllahuTeala’ya sığınıp güvenerek bâtıl önyargıları, anlamsız gurur ve kibirleri terk ederek Kur’an’ı Kerim’i doğru okuma, anlama, değerlendirme, yaşama ve hayata hâkim kılma gayretinde olur. Allahu Teâlâ’nın ayetlerini okurken veya bir başkasından dinlerken onu gayretle anlamaya, kavramaya çalışır, üzerinde düşünüp öğüt ve ibretler alırlar. Kör veya sağırmış gibi, ayetlerin anlamı üzerinde hiç durmadan, içselleştirme ve yaşama niyeti ile gayreti olmadan öylesine okuyup geçmezler.
 
 
17.Rahmân (Allah)’ın has kulları, Rabbinin emir ,yasak ve tavsiyelerini duymazlıktan ve görmezlikten gelmezler, onlara ilgisiz kalmazlar.
 
18. Rahmân (Allah)’ın has kulları, ilahi mesajları doğru okuma, anlama ,değerlendirme,yaşama ve hayata hakim kılma gayretinde olur.
 
Ve onlar derler ki: “Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olacak eşler ve nesiller ver ve bizi muttakilere önder eyle!” Furkan 74
 
O Rahmân (Allah)’ın has kulları, Yüce Allah’tan kendilerine hayırlı,uyumlu, temiz, salih/a eş ve çocuklar nasip etmesi için dua ettiklerinden bahsedilmektedir. Çünkü salih/a eş, insanın her şeyini etkileyen hem dünyada mutlu olması hem de ahiretteki ebedi saadeti kazanması için en önemli vesiledir. Hayırlı ve huzurlu  bir ailede yetişecek çocuklar,  gönül neşesi  olmanın yanında aile, toplum için hatta insanlık için büyük bir kazançtır.
 
İnsan neslinin devamı, nesebin muhafazası, toplumu meydana getiren ve toplumun temel taşı olan aile müessesesinin kurulması  meşru evlilikle mümkün olur. İslam dini aile yuvasını sağlam temellere oturtmak, faziletli nesiller yetişmesine zemin hazırlamak için meşru ölçüler içinde evlenmeyi hem emretmiş, hem de bir takım müeyyidelerle onu cazip hale getirmiştir. Allah Teala ayette şöyle buyurmuştur:
 
Allah, sizin gibi insan olan (ferahlanıp rahatlayacağınız karşı cinsten ) eşler yarattı ve size eşlerinizden de çocuklar ve torunlar var edip (çoğalttı) ve sizi en temiz ve en güzel şeylerden rızıklandırdı. Bütün bunlara rağmen, kaderlerini belirleme, duâlarına cevap verme, hayatlarında kanun ve kurallar koyma gibi güç ve yetkilere sahip Allah’tan başka varlıklar bulunduğuna dâir asılsız bir inanç besleyerek, hâlâ bâtıla inanıp, Allah’ın bunca nîmetlerine karşı nankörlük mü edecekler? Nahl 72
 İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav) de gençleri evliliğe teşvik ederek şöyle buyurmuştur:
 
“Ey Gençler! Sizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlilik gözü harama bakmaktan korur. Tenasül uzvunu zinadan alıkoyar. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti kıran bir gücü vardır."
 
 “Evleniniz, nikâh benim sünnetimdir; Sünnetimi terk eden benden değildir. Sâliha kadını, dünyanın en güzel nimeti sayan Allah Rasulusallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
 
"Dünya bir meta'dır. Dünya metaının en hayırlısı saliha kadındır."
 
 “Mü’min, Allah korkusundan ve O’na itaatten sonra, sâliha bir kadından yararlandığı kadar hiçbir şeyden yararlanmamıştır. Çünkü, ona emretse sözünü dinler, yüzüne baksa kendisini sevindirir, üzerine yemin etse yeminini doğru çıkarır, başka tarafa gitse kendisinin gıyabında namusunu ve malını korur.” Allah Rasulu Muhammed (asv):
Evlilik, kişinin kendisini ve eşini harama düşmekten korur, insan neslini son bulmaktan, yok olmaktan kurtarır. Doğurma ve çoğalma yoluyla neslin devamını sağlar. Zira toplum nizamının tamamlayıcı bir unsuru olan ailenin kurulması, nesebin muhafazası, neslin bekası ve bireyler arasında yardımlaşma ruhunun geliştirilmesi evlilikle mümkün olur. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim, insanları evlenmeye teşvik etmiştir.
 
19. Rahmân (Allah)’ın has kulları,muttakilere(saygı ve itaatte kararlı) öncü ve örnek olmayı ister, duayla Hz. Allah’ın yardımını diler.
 
20.Eşlerinin,çocuk ve nesillerinin mutluluk kaynağı olmasını Hz.Allah’tan ister.
 
Allah’ın has kullarının  hedefi, öncelikle ruh dünyasını Hz.Allah’ın iradesine uygun inançlarla, doğru düşünceler ve güzel duygularla, ahlâkî erdemlerle donatmaktır. Bu şekilde iç dünyasını zenginleştiren insan, eylemlerini de Hz. Allah’a saygı ve O’nun huzurunda bulunduğu bilinci ve sorumluluğu içinde gerçekleştirme çabası içinde olur. Asıl dindarlık ihsan şuuru, sorumluluk bilinci, sağduyu ve hüsnü niyetle Allahu Teâlâ’yı razı etmek için her an saygı ve itaatte karlı olma halidir.Bunun dışındaki dindarlık gösterileri ise nifaktır, riyâdır veya boş slogandır. İşte bu belirtilen anlamdaki gerçek dindarlığın Kur’an’daki adı takvâdır. Buna göre âyet, her müminin önüne takvâda, yani gerçek anlamdaki tevhidi ve samimi dindarlıkta en ileride, önde ve örnek olma şeklinde yüksek bir hedef koymaktadır.
 
İşte bu Allah’ın has kulları, sabretmelerine karşılık (cennette) yüksek bir makamla ödüllendirilecekler, orada esenlik ve selam ile karşılanacaklardır. Furkan 75
 
21.Allah için, hak yolda sabrın karşılığını cennet ve yüce makamlar olacak,
 
22.Cennetin gözde konaklarında saygınlık, esenlik, hürmet ve selamla karşılanacak,
 
Orada ebedî kalacaklar, orası ne güzel bir konak ve ne güzel bir makamdır. Furkan 76
 
23. İman, takva, güzel ahlak ve salih ameller gibi güzellikler, sahibini ahirette sonsuz güzelliklere kavuşturacak.
 
 24.Dünyada insanlar, varlıklar arasında selamın(barış, esenlik, merhamet) karşılığı, ahirette Allah’ın selamı(rahmet, bereket) ile karşılanıp ödüllendirme olacak.
 
Müminlere de ki: “Duanız olmazsa Rabbim size ne diye değer versin ki? Şayet başkalarını kulluk etmezseniz Rabbim size ne diye azap etsin ki!
 
Ama siz, ey inkârcılar! Siz tebliğ edilen Kurân'ı ve Rasulullah'ı yalanlarken, itaate yanaşmazken size de değer vermez. Bu sebeple dünyada ceza, âhirette azap yakanızı bırakmayacaktır. Furkan 77
 
25.Rahmân (Allah)’ın has kulları itikadı gereği insanın değeri Allaha dua,ibadet ve kulluktadır;Duası,ibadeti,kulluğu olmayanın değeri de olmaz.
 
26.İnsan zulme,şirke,küfre bulaşmazsa cezalandırılmaz,
 
27. Hz.Allah’ın emir, yasak ve ilkelerini yalanlayanların, dünyada cezası ahirette de azabı olur.
 
Selam, dua ve muhabbetlerimle…
 
12 Mayıs 2022  05.41 Manisa
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum