Reklam
Reklam
Yarım Hurma Var, Torpil Yok
Erkan Furkanoğlu

Erkan Furkanoğlu

Yarım Hurma Var, Torpil Yok

17 Ağustos 2022 - 17:32

Ahirette El Hâkim Allah’ın adalet terazisinin kurulduğu hesap gününde:
 ‘’Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi, endişesi vardır.’’Abese33-37
 Mü’minûn 23/101 “O gün kan bağları bile işe yaramayacaktır”, Lokman 31/33 “Hiçbir anne-babanın çocuğuna yarar sağlayamayacağı ve hiçbir çocuğun da anne-babasına fayda veremeyeceği günden sakının!” 
Meryem 19/95 “Onların hepsi kıyamet günü O’na tek başına gelecektir”
Hesap gününde aralarında akrabalık bağı bulunanların birbirinden kaçışının sebebi de çeşitli şekillerde izah edilmiştir:
 a) Kıyamet olayları herkesi dehşete düşüreceği için o ortamda insanların birbirini düşünmeleri mümkün değildir; herkes kendi başının derdine düşer;
 b) Akrabalıktan doğan haklarını isteyecekleri endişesiyle insanlar birbirinden kaçarlar;
c) Kişi, akrabaları onun içinde bulunduğu sıkıntılı durumu görmesin diye onlardan kaçar;
 d) İnsan, akrabasının içinde bulunduğu kötü durumu görmesine rağmen onlara yardım edemeyeceğini ve başlarına gelenlere engel olamayacağını bildiği için kaçar.(Şevkânî, V, 446).
Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiç kimseden (azaptan kurtulmak için) herhangi bir şefaat (bedel ve karşılık) kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara yardım da edilmez. Bakara 48
Hiç kimsenin başkasına bir yararının olmayacağı, hiç kimseden hiçbir  fidye kabul edilmeyeceği, hiç kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve onların hiçbir yerden yardım görmeyeceği günden sakının! Bakara 123
Allah, kendisinden başka ilâh olmayan bir tek ilâh, kulluk ve itaate lâyık yegâne otoritedir. Hayy’dır, dâimâ diridir, hayatın biricik kaynağıdır; Kayyum’dur,  kâinâtın nizamını elinde bulunduran, bütün varlıkları koruyup gözeten, yöneten ve yönlendiren O’dur. Her şey, O’nun kudret ve irâdesiyle varlık ve intizâmını sürdürmektedir. O’nun kudret ve iradesi kesintisizdir; ne bir uyuklama tutar O’nu, ne de bir uyku hali. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun izni olmaksızın, huzurunda kim şefaat edebilir ki? Cezayı hak eden zalimleri azaptan kim kurtarabilir ki? O, kullarının önlerinde ve arkalarında olan her şeyi bilir. Onların yaptıkları ve yapacakları, bildikleri ve bilmedikleri, açıkladıkları ve gizledikleri, yapıp gönderdikleri ve geride bıraktıkları her şeyi bilir. Oysa onlar, Allah dilemedikçe, izin vermedikçe O’nun ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun sonsuz kudret ve hükümrânlığı, gökleri ve yeri kuşatmıştır. Bunların korunup gözetilmesi, O’na asla zor gelmez. Gerçek yücelik, gerçek büyüklük, sadece O’na aittir. Bakara 255
Kendileri için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rablerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar diye, bu (Kur'an ile) uyar! En’am 51
 Dünya hayatının servet, şöhret, makam, itibar gibi gelip geçici güzelliklerine, süs ve şâşaasına aldanarak, Kur’an’ın hükümlerini hafife alan, söz ve davranışlarıyla onlarla alay eden, böylece, dinlerini oyun ve eğlence hâline getirenleri, yaptıklarıyla baş başa bırak ve bu Kur’an ile onları uyar ki, ilâhî buyruklara başkaldıran insan, işlediği günahlar yüzünden Hesap Günü büyük bir felâkete sürüklenecektir ve o zaman, Allah’tan başka ne bir dost bulabilecektir kendine, ne de bir şefaatçi! Azaptan kurtulmak için yeryüzündeki her şeyi kurtuluş fidyesi olarak verse bile, bu asla ondan kabul edilmeyecektir!
İşte onlar, işledikleri günahlardan dolayı felâkete mahkûm edilen kimselerdir! Şöyle ki, Allah’ın ayetlerini inkâr etmeleri sebebiyle, onlar için boğazı yakıp parçalayan kızgın bir içecek ve iliklere kadar işleyen can yakıcı bir azap vardır! En’am 70
Sizin Rabb’iniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, fakat sonra mahlukâtı kendi kaderiyle baş başa bırakmayan, aksine, bütün işleri yönetmek ve yönlendirmek üzere, Egemenlik Tahtı olan Arş’ta bulunan Allah’tır. O’nun otorite ve hükmüne karışabilecek bir ortağı, eşi veya benzeri olmak şöyle dursun, O’nun izni olmadıkça —Allah katındaki derecesi ne kadar üstün olursa olsun— hiç kimse zâlimleri hak ettikleri cezadan kurtarmak için aracılık, yani şefaat edemeyecektir.
İşte sizin boyun eğmeniz gereken gerçek efendiniz, sahibiniz ve Rabb’iniz olan Allah, budur; Öyle olduğu için yalnızca O’na kulluk ve itaat edin! Hâlâ düşünüp aklınızı başınıza almayacak mısınız? Yunus 3
O gün hiç kimse, bir başkasının kurtuluşu için Allah katında aracılık edemeyecek, dolayısıyla hiç kimseye kayırmanın, arka çıkmanın ve şefaatin faydası olmayacaktır; ancak Rahmân’ın razı olup izin verdiği ve konuşmasına rıza gösterdiği kimseler —yine O’nun razı olup izin verdiği kimselere— şefaat edebilecektir. Tâ-Hâ Suresi 109. Ayet
 Rahmân'ın kendisinden razı olup izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseye şefaat/yardım edilecek. Diğer bir anlatımla; ayette, “şefaat edecek” kimselerden değil, kimlere “şefaat edileceğinden” söz edilmektedir. Şefaat edilecek, yani bağışlanacak olan kimseler, yüzlerce ayette de ifade edildiği gibi “iman eden ve salihatı yapan” kimseler olacaktır. Ayette sözü edilen, “Rahmân'ın kendisinden razıolup izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseler,” dünya hayatlarında inanan ve salihatı yapan kimselerden başkası değildir. Diğer bir ifade ile ayette, “torpilin” olacağından değil, olmayacağından söz edilmektedir. Bu ayete, çevirilerin büyük bir çoğunluğunda: “O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.” Şeklinde anlam verilmektedir. “Birilerinin şefaat edeceği” şeklinde verilen bu anlam kesinlikle bir ön yargının sonucudur. Lafız olarak da anlam olarak da birilerinin “şefaat edeceğinden” değil; Allah'ın kimlere şefaat edeceğinden, yani işlerini kolaylaştıracağından, yardım edeceğinden söz edilmektedir.
 “Rahman’ın hoşnut olduğu ve izin verdiği kimseye şefaat/yardım edilecek.” diyor. Diğer bir anlatımla şefaat edecek kimselerden değil, şefaate mazhar olacak, bağışlanacak kimselerden bahsediyor ki bunlar daha pek çok ayette de ifade edildiği gibi iman eden, imanın gereklerini yerinde getiren ve Allah’ın razı olduğu kimseler olacaktır. “Onlar, O'nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler.” (Enbiya 21/28) Özetle ifade etmek gerekirse; bu ayette Allah’ın kimlere yardım edeceğinden ve kimlerin işlerini kolaylaştıracağından söz ediliyor. Bu ve bunun gibi ayetlerle “birileri şefaat edecektir” düşüncesiyle kimse kendisini kandırarak başkalarına kulluk etmesin ve birilerine Allah’ın niteliklerini yükleyerek şirke bulaşmasın! Şefaat bütünüyle Allah’a aittir. (Zümer 39/44) Allah’a ait olan bir şeyi yine Allah’ın gönderdiği ayetleri çarpıtarak başkalarına transfer etmeye kalkmak hem şirktir hem de küfürdür.El Hafız  Allah hepimizi tüm kötülüklerden muhafaza eylesin.
Yoksa (onlar) Allah'tan başka hayali şefaatçiler (aracı kuvvetler, şahıslar, otoriteler) mi buldular? De ki: “Onların hiçbir yetkileri olmasa, akıl ve şuurdan mahrum olsalar da mı onlara kulluk ve ibadet (etmeye devam) edeceksiniz?”Zümer 43
De ki: “Şefaat, tümden ve sadece Allah'ındır. Gökler ve yer üzerindeki otorite (yalnız) O'nundur ve sonunda yalnız O'na döndürüleceksiniz.”Zümer 44
Allah, onların geçmişte ve gelecekte, gördükleri ve göremedikleri, bildikleri ve bilmedikleri, açıkladıkları ve gizledikleri, kısacası önlerindeki ve arkalarındaki her şeyi tam olarak bilmektedir. Fakat onların bilgisi çok sınırlıdır. Bu yüzden, Allah izin vermedikçe ve O’nun zaten hoşnut olduğu kimselerden başkasına şefaat edemezler. Yani, azâbı hak eden kimseleri kayırıp cehennemden kurtarmak için Allah katında aracılık edemezler. Çünkü onlar, O’nun heybetinden tir tir titrerler. Enbiya 28
Hesap Günü, Allah’ın huzurunda hiç kimse bir başkasını cezadan kurtarmak için aracılık edemeyecek, yani hiç kimseye kayırma, arka çıkma, arabuluculuk ve şefaat fayda vermeyecektir. Ancak O’nun razı olup izin verdiği kimseler, yine O’nun razı olup izin verdiği kimselere şefaat edebileceklerdir. Yeniden dirilişin ilk şoku atlatılıp da, nihâyet insanların korkuları yatışınca, şefaat bekleyenler, kurtulma ümidiyle meleklere, “Rabb’iniz şefaat konusunda size ne söyledi? Acaba kurtulabilecek miyiz?” diye soracaklar. Onlar da, “Rabb’imiz gerçeği söyledi: Sadece rızasını hak edenler, hak ve adâlet ölçülerine göre şefaatten faydalanacak. Hiç kuşkusuz O, yüceler yücesidir, azamet sahibidir!” diyecekler. Sebe 23
Ve öyle bir Günden sakının ki, o gün hiç kimse bir başkası adına bedel ödeyemeyecek, hiç kimsenin başkasının kurtuluşu için aracılık, yani şefaat etmesine izin verilmeyecek, Allah katında sözü geçtiği varsayılan hiçbir varlık, insanları hak ettikleri cezadan kurtaramayacak, hiç kimseden kurtuluş fidyesi kabul edilmeyecek ve ilâhî yardımı hak etmeyen hiç kimseye yardım edilmeyecektir. Bakara 48
 “Şefaat” terimi en yanlış anlaşılan Kur’an kavramlarından biridir. Aracılık, arabuluculuk, tavassut, iltimas gibi anlamlara gelen şefaat; insanların cennete gitmesi için peygamberlere, “Allah dostlarına”, Kur’an talebelerine ve şehitlere verilen bir yetki olarak yorumlanır. Bu yaygın inanç, insanlara ilahi buyruklarla hayatlarını inşa etmek yerine -sözde- ehil olan insanların şefaatine sığınarak kolay yoldan cennete girme rahatlığını verir. Oysa Kur’an iyi anlaşıldığı taktirde görülecektir ki; Allah’ın rahmetiyle muamelesi, bağışlamasının dışında kişinin şefaatçisi kendi amelleridir.
 “Hiç kimsenin başkasına bir yararının olmayacağı, hiç kimseden fidye kabul edilmeyeceği, hiç kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve onların hiçbir yerden yardım görmeyeceği günden sakının!” (Bakara 2/123) 
“Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rablerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye, bu (Kur’an ile) uyar!” (En’am 6/51) 
Bakara 2/254 ve 255’te “ahirette hiçbir şekilde şefaatin olmayacağı ve bütün yetkinin Allah’ın elinde olacağı” açıkça anlatılır.
 İnfitar 82/19 “O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır.”
 Secde 32/4 “Allah’tan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur.”
 Necm 53/39 “İnsan için ancak çalıştığı vardır”,
 “Onların hepsi kıyamet günü O’na tek başına gelecek.” Meryem, 19/95 öğretileriyle Kur’an, cennete gitmek için insanın şefaatçisinin kendi eylemlerinin olacağını açıkça belirtir. 
Ayrıca Şuara 26/86’da Hz. İbrahim’in babası için,
 Hud 11/45’te Hz. Nuh’un oğlu için yaptığı isteğin karşılık bulmaması da şefaat konusundaki yanlış algıyı ortadan kaldırmaktadır.
 “Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah’ın izniyle, (O’nun) dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar” (Necm 53/26). 
Bu ayetten de anlıyoruz ki şefaat; Allah’ın cennet ehline yapacağı yardımın melekler vasıtasıyla gerçekleştirilmesidir. 
Sahabeden Adiy İbn Hâtim radıyallahu anh anlatıyor: Rasulullah Hz.Muhammed asv buyurdular ki:
 Yüce Allah ahirette herkesle doğrudan doğruya hitap ederek tercümansız konuşacaktır. 

Kişi o zaman, ateşe karşı bir kurtuluş yolu bulmak üzere sağına bakar, hayatta iken gönderdiği (iyi) amellerden başka bir şey göremez. Soluna bakar, orada da hayatta iken işlediği (kötü) amellerden başka bir şey göremez. Ön cihetine bakar. Karşısında (kendini beklemekte olan) ateşi görür.

Ey bu dehşetli güne inanan müminler! Yarım hurma ile de olsa kendinizi ateşten koruyun. Bunu da bulamazsanız güzel bir sözle koruyun."
( Buhari, Edeb 34/Müslim, Zekat, 66.)

“Yarım hurmayla da olsa, kendinizi ateşten koruyun.”Arabistan coğrafyası için yarım hurma iken Manisa için yarım üzüm veya zeytin, Malatya için yarım kayısı, Ordu için yarım fındık, Gaziantep için yarım fıstık, Konya için yarım arpa veya buğday gibi düşünelim. Allahu Teala’nın rızası için iyiliğin, infakın, hayrın, paylaşmanın, yardımlaşmanın önemini vurguladığı gibi hesap gününde insanın yapıp ettiği en küçük şeylerin karşılığını da göreceğini  ve bu titizlikle hareket etmemiz gerektiğini kavratır.
Artık kim zerre kadar (ya bizzat) hayır yapmış (veya iyiliklere vesile ve sebep olmuş)sa, onun karşılığını mutlaka görecek (ve alacaktır). 
Ve kim de zerre miktarı şer işlemiş (veya kötülüğe sebebiyet vermiş)se, onun da cezasını mutlaka görecek (ve bulacaktır).Zilzal 7-8

Rasulullah Hz.Muhammed asv buyurdular ki:

"Ey kızım Fatıma! Babam Peygamber diye güvenme Rabbine karşı kulluk vazifeni yap, Eğer Allah'tan nefsini satın alamazsan vallahi ben bile senin namına hiçbir şey yapamam..."
Yüce Allah yolundan ve rızasında ayırmasın, yar ve yardımcımız olsun…

Selam, dua ve muhabbetlerimle

A.Erkan FURKANOĞLU
17.08.2022 
Manisa
Not: Yazılarımda istifade ettiğim Diyanet,Mahmut Kısa,Cemal Külünkoğlu,Erhan Aktaş Meal-Tefsir yazarlarına ve emeği geçen herkese teşekkürlerimi arz ederim.Allah yolunda gayret eden siz ve herkesten Rahman Allah ebeden razı olsun ve mükafatlandırsın…

YORUMLAR

  • 0 Yorum