Özellikle pandemi süreciyle başlayan ve halen devam eden etrafımızda o kadar çok vefat haberleri duyar olduk ki. Kimisi Covid'19’dan, kimisi hastalıktan, kimisi trafik kazasından, kimisi eceliyle, kimisi farklı sebeplerle. Yaşlı ya da genç o kadar çok ki. Hepsine bir bahane buluyoruz. Asıl olan şudur ki Allah’ın emri olmadan hiçbir canlı ölmez, ölemez… Lakin ölüm acıdır ağız tadını bozar hüzün verir. İnsanın sevdiklerini geri dönüşü olmayan bir yolculuğa göndermesi çok ağırdır, ama İlahi emir böyle boyun bükmekten başka çaremiz yoktur. Sıra hepimize gelecek hiç kuşkunuz olmasın. "Ölüm susan vaiz, Kur'an ise konuşan vaiz!” demiş peygamberimiz(sav). İbret alıyor muyuz bütün bu ölümlerden?Hazırlık yapıyor muyuz ya da ölümle ne kadar barışık yaşıyoruz? Bir saniye sonrasına bile hükmedemediğimiz bu hayatın neresini dolu dolu, anlamlı, kulluk bilinciyle geçiriyoruz hiç düşünüyor muyuz? Duvarlarda boy boy yazar ya "İbret almak istersen ölüm yeter!" diye.
Ne dersiniz ibret alabiliyor muyuz tüm bu olup
bitenlerden? Dün küstüğümüzle bugün barışabiliyor muyuz mesela? Dün duvarlar
ördüğümüz dostlarla aramızdaki sınırları bugün kaldırdık mı acaba? Dün tavan
yapan egolarımızı bugün yerle bir edecek bir çabamız oldu mu acaba? Dün cimri
iken bugün cömert, dün bencil iken bugün paylaşımcı, dün kaba iken bugün kibar
olabildik mi muhataplarımıza mesela? Neyin çetelesini tutuyoruz mesela?
Tatillerin, düğünlerin, alışverişlerin, gezmelerin, yatırımların,
biriktirmelerin mi? Kinimiz, öfkemiz, hırsımız, düşmanlığımız, garezimiz galebe
mi çalıyor sevgiye, ilgiye, muhabbete, kardeşliğe...?
Kurbanı olduğumuz izimler, tutkular, ihtiraslar,
vazgeçilmezler, tabularımız, önceliklerimiz bizi bizden ediyorsa bizi
ötekileştirmeye itiyorsa, bizi kibir abidesi kılıyorsa, enelerimizi
kabartıyorsa "Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin!" emri ilahisine
kulak vermek vakti gelmedi mi hala? “Yaklaşıyor yaklaşmakta olan!” (Necm
Sur, 53/57) Yani son saat, dehşet anı, kıyamet saati yaklaşıyor. O halde dünya
ve ahiret mutluluğumuzu sağlamak için Rabbimizin sesine, sözüne kulak vermekten
başka çaremiz yoktur.
Bakınız Rabbimiz diğer ayetlerde ne buyuruyor; “Ey
İnsanlar! Yeryüzünde meşru ve iyi ne varsa ondan nasibinizi alın ve Şeytanın
izinden gitmeyin: Zira o sizin apaçık düşmanınızdır. Sizi yalnız kötülük
işlemeye, iğrenç ve çirkin işler yapmaya ve hakkında bilgi sahibi olmadığınız
şeyleri Allah´a isnat etmeye çağırır!” (Bakara Sur, 2/168-169) “Siz ey
iman edenler! Size rızık olarak bahşettiğimiz şeylerin temiz olanlarından yiyin
ve Allah’a şükredin; gerçekten O’na kulluk ediyorsanız eğer.”(Bakara Sur,
2/172) “O halde, Allah'ın rızık olarak size bağışladığı meşru güzelliklerden
yararlanın ve iman ettiğiniz Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun!” (Maide
Sur, 5/88) “Bunun içindir ki, Allah'ın size rızık olarak bahşettiği temiz ve
meşru şeylerden payınızı alın ve eğer yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, o zaman
nimetinden ötürü Allah'a şükrünüzü gösterin!”(Nahl Sur, 16/114) O halde
kullukta kalite vakti, Allah’a karşı sorumluluk kuşanma vakti, şeytanın
tuzaklarını alt üst etme vakti şimdi değilse ne zaman dostlar...?
Selamla Kalın Selamette Kalın.
YORUMLAR