Ludditler, İngiltere’de 1811 ve 1813 yılları arasında yayılan iyi örgütlenmiş, bir makine kırıcı hareketidir. Luddite sözcüğü, İngilizce dilinde yeni teknolojilere karşı çıkmak gibi terimlere karşılık olarak gelse de aslında Ludditler teknolojinin kendisine karşı olmayıp, teknolojinin toplumsal egemenlik aracı olarak kullanılmasına karşı çıkmışlardır. Zaten Ludditlerin birçoğu dokuma tezgahlarında çalışmışlardır. Onların karşı çıktıkları şey genel olarak kamuya zararlı makinelerdir. Ayrıca onların makinelere karşı kızgınlıkları hiçbir şekilde körü körüne bir öfke değildi. Onlar, geleneksel çalışma ve istihdam tarzlarını tehdit eden/edebilecek teknolojiye karşı çıkmışlarıdır. Aynı zaman da aile, toplum ve pazar yeri ile bağlarını koparacağını düşündükleri teknolojiye karşı şiddet göstermişlerdir. Ludditler yalnızca işçilerin ücretlerini indirenlerin dokuma makinelerini kırdılar. Ücretleri azaltmayan makinelere saldırmadılar. Bu da onların salt körü körüne teknoloji karşıtı olmadıklarını göstermektedir. Hatta Ludditler, bir atölyede gecenin birinde altı makinenin dördünü kırıp diğer ikisini de bırakmışlardır. Bunun da nedeni diğer iki makinenin ücretleri indirmeyen ustalara ait olmasıydı. Ludditler kendilerini sömüren gücün makineler oluğunu düşünüyorlardı. Onlara göre fabrikalar, kiralanan işçilerin katı düzen ve disipline tabi olduğu “sömürü merkezleri, korkunç hapishaneler” şeklinde tanımlamaktadırlar. Fakat hiçbir zaman salt makine/teknoloji karşıtı ya da makine/teknoloji düşmanlığı faaliyetler gütmemektedirler. Onların amaçları daha çok makinelerin topluma karşı (özellikle işçilere ve zanaatlara) oluşturduğu tehlikelere bir karşı direniş göstermektir. Bunu da makinelere karşı şiddet eylemleri ile göstermektedirler. Ned Ludd tarafından imzalanan bir mektupta da yazıldığı üzere; “avam kamarası, (İngiltere’de halk tarafından seçilen milletvekillerinin oluşturduğu yasama meclisi) sıradan insanlara zararlı tüm makineleri durduracak bir yasa çıkarılana ve tezgah kırıcıların (Ludditler’in) asılması yasasını iptal edene kadar asla silah bırakmayacağız.” Sözleri de Ludditler’in amaçlarını açıkça belirtmektedir.
Sanayi devriminden beri insanoğlu ile bilim ve
teknoloji arasında sıkı ilişkiler kurulmaya başlanmıştır. Özellikle geride
bırakılan son 10-20 yılda teknolojik gelişmeler çok hızlı bir şekilde
hayatımıza girmiştir. Teknolojinin hızla gelişmesi toplumsal değişimleri de
hızlandırmıştır. Günümüzde yaşanan bu teknolojik gelişmeler, olumlu değişimler
yaratıp, bir çeşit sorunlar çözerken aynı zamanda da beraberinde yeni sorunlar
doğurmaktadır. Techologial fix (teknolojik düzeltme) kavramında da belirtildiği
gibi “her teknoloji kendinden önceki teknolojinin yarattığı sorunları çözümler”
Kitle iletişim araçlarının ve genetik mühendisliğinin
gelişmesiyle toplumsal yaşam riskli bir hale dönüşmüştür. Örneğin; Twitter’da
mülteciler hakkında yazılan bir yanlış haber dakikalar içerisinde milyonlarca
insana ulaşabilmektedir. Bu da toplum içerisinde mülteci nefreti ve birçok
başka sorunlar doğurabilmektedir. Aynı şekilde genetik mühendisleri tarafından zararlı
bitki ve böcekleri öldürmek için geliştirilen bazı maddeler, insanların aşırı
ve bilinçsiz kullanımıyla dünyayı tehdit etmektedir. Modern tıp alanındaki
gelişmeler de başta ailevi, yasal ve ahlaki sorunlar olmak üzere birçok
toplumsal olguyu kaşımaktadır. Bunlardan en yaygını, hamilelik konusudur.
Başkalarının yumurta hücresiyle çocuk doğuran kişiye ne diyeceğiz. Çocuğun
gerçek annesi o mu? Çocuk kim oğlu? Miras ve evlilik gibi birçok yasal ahlaki
ve dini konuların yeniden ele alınmasına yol açmaktadır.
Kaynakça
Özkalp, E. (1992). Teknoloji ve Çevre. Anadolu Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi , 381-417.
YORUMLAR