Orta doğunun liderlerini ve mevcut düzenini en saygıdeğer haliyle böyle anlatıla bilir;
Orta doğu insanlığa öncülük etmiş ve tarihin ilk tanıdığı insanlar olarak bugün onurdan ve tarihin huzurunda kendimizden bahsedecek sözlerden mahrumuz. Artık tarih bizi değil biz bile kendimizi tanımaz bir hal aldık.
Peki bunun sorumlusu kim?
Diye biliriz ki Orta doğu tarihinin en işe yaramaz yöneticileri ve yönetimleri yüzünden ve daha da ileriye gidip özelde iş birlikçilik yaparak halklarını tüm dünyaya köle ve tarih huzurunda rezil ettiler. Tarihin görmediği şekilde özgürken efendilerinin ayaklarına kapanan onursuz köleler yarattılar.
İşte bize ve tarihimize layık gördükleri şey cesetlerimizin sığındığımız Batının sınır tellerine takılmış bir bez parçası gibi dalgalanmasıdır. Keza Batının sınır sularında yüzen cesetlerin tarihe geçen hikayelerin de Batıya köle olmak istedikleri halde kabul edilmeyen bir halk olarak anlatılacaktır. Tarihe bu kara utancı miras bırakacak mevcut düzenin ve yöneticilerin boynunda sadece ölenlerin elleri olmayacak kuşkusuz insanlığa önderlik etmiş ve uygarlığı bu günlere taşıyan tarihimizin de vebali boynunda olacaktır.
Tarih bizi böyle tanıyordu; biz ki insanlığa ilkleri öğreten ve bugünkü uygarlığın, inancın ve kültürün asıl mimarı olanlar. Bizden kaç asır sonra insan olanların ellerinde onursuzca ölüyor, insanlık dışı muamelelerle örseleniyoruz.
Orta doğu ve mevcut yönetimi ve sözde liderleri uygarlığın başlangıcından beri taşıdığı saygıdeğer tacını Batının ayakları altına sunmuş. Ve bunun karşılığında sadece koltuklarını ve köhnemiş mevcut düzeni kuruma hesabı içindeler. İnsanlarımız ise bizi bu koltuk sevdalılarına zincirlemiş sözde ahlaka sığınıyorlar. Beklenilen kurtuluşu onlardan bekliyorlar. Artık bilinmeli ki asıl kurtuluş bir hayal olmaktan bile çıkmış, ruhumuzda ki kudret unutulmuş, bu köhnemiş ve hapsedilmiş düzene boyun eğerek fırsatını bulduğumuzda Nazi kamplarından kaçarca sına kaçıyoruz.
Modern zamanın Orta doğuyu mahkum ettiği bu akıl almaz intiharın bir kader olmadığını ne zaman fark edersek o zaman Batının kıyılarında ve sınırlarında bir hiç uğruna intihardan vaz geçip kurtuluşun topraklarımızda, özümüzde ve tarihimizde olduğunu göreceğiz.
Şüphesiz ki Batıya akın ettiğimiz gibi bunu Orta doğuya yaptığımızda o zaman gerçek kurtuluşa kavuşacağız.
O zaman geçmişin bize miras bıraktığı tüm kudreti sahiplenerek kendi sınırlarımızda başkaldırının ve yeni düzenin silsilesinde tekrardan insan olmanın duygusunu yaşayacağız. Şimdi diye biliriz ki yeniden kurtuluşun bizi parçalara bölen ulus sınırlarında değil bizi kendi sınırlarında istilacı gören farksız kimliğimizdir. Orta doğunun tüm uluslarından geldik ama onlar bizi bir gördü. İşte ölümün onursuzca tarifi olan bizler, başkalarının sınırlarında donarak, boğularak ve vurularak ölen bizler. Kendi içimizde başka ulusun çocuklarıyken yeri geldiğinde biz dahi cesaret edip kendimizi Orta doğuyu bir görmezken onlar bizi bir gördüler. Çok uzun zamandır kulaklarımızın unuttuğu busesi Batının sınırlarında tekrardan duyduk. Bu onursuzluk içiresinde bize ışık olan bu sözün kanlı ağızlarından döküldüğü için en içtenlikle teşekkür etmek gerekir. O zaman onurluca ölmenin, onurluca çarpışmanın ve gerçek kurtuluşun tekrardan özümüze Birleşik Orta Doğuya dönmekte olduğunu tekrardan göreçegiz. İşte o zaman duygusundan bir hayli mahrum kaldığımız insan olmanın ve insanca yaşamanın özlemini gidereceğiz.
YORUMLAR