Reklam
Reklam
Bu Bir "Mevlid Kandili" Uyarısıdır
Mustafa Tosun

Mustafa Tosun

Bu Bir "Mevlid Kandili" Uyarısıdır

08 Kasım 2019 - 12:06

Bu Bir “Mevlid Kandili” Uyarısıdır!

Peygambere olan sevgi, saygı ve ilgimizi Kur'ani sınırlar çerçevesi içinde oluşturmalıyız. Aksi halde biz de hıristiyanların düştüğü hataya düşeriz. Onlar ne yapmıştı? Hz. İsa'ya olan sevgileri onu Allah'ın oğlu olarak görmeye sevk etmişti. (biraz da putperest roma'dan etkilendiler)
Bu nedenle bazı uydurma ve aşırı rivayetlerle Peygamberimizi aşırı ululaştırıcı, yüceleştirici duygular beslemek hafizanallah insanı şirke düşürebilir. Bize düşen tebliğdir, hatırlatmadır.

Günümüzde bazı gruplar da peygamberi aşırı yüceltmeye karşı, aşırı indirgemeci bir yaklaşım sergiliyor. Yani onun bugüne olan etkisini kabul etmek istemiyor. Kısacası sünneti değersizleştiriyor.

Aşırı yüceltme nasıl yanlışsa, aşırı indirgeme de yanlış. Ancak tarih boyu bize gelen yanlış, aşırı yüceltmeci yanlıştır. Bizler bu iki yanlıştan özellikle aşırı yüceltmeden korunmak istiyorsak, evvela Kuran meali okuyarak Kurani mantığı içselleştirmeliyiz. Daha sonra da tefsir okuyarak ve çaprazlama okumalar yaparak… 

Peki mevlid kandili gibi günlere bakış açımız nasıl olmalı?

Hz. Muhammed'in yüce bir ahlak üzere olduğunu Kur'an'dan öğreniyoruz. O, peygamber olmadan önce de Muhammed'ul Emin idi. Vahiy onu daha da aktifleştirmek ve güçlendirmek için geldi. Ona sorumluluk yükledi. Allah'ın davasını ahlak ve tevhid zemini üzerinden hayata aktarma sorumluluğu. Kainatın ve insanın yaratılış gayesini öğretti vahiy, peygambere. Hesap gününün olacağını öğretti. Ahlaklı bir yaşamdan taviz vermemeyi. Allah'a özgürce kulluk edebilmek için müslümanların güçlü olmaları gerektiği. Zalimlere karşı caydırıcı olmayı. Adaletli olmayı. Geçmiş peygamberlerin mücadelelerinden örnekler vererek peygambere tarih boyu devam edegelen hak-batıl mücadelesini tanıttı. Tek ilahın ancak Allah olduğunu. Bugünki kelimelerle söylersek, ne peygamberin, ne bir salih insanın ne bir şeyhin ve ne de ulu önder’in asla ilah görülmemesi gerektiğini öğretti.

İşte Müslümanım diyen herkes peygambere öğretilen Tevhidi bilinci tüm hayatında kuşanırsa ve ahlaklı duruşunu her daim sergilerse,  son nefesine kadar zalimlerle mücadele için çalışırsa, yerinde oturup, konformist olmazsa. Her açıdan güçlenip Müslüman kardeşleriyle birlikte güç oluşturup hakkı üstün tutarsa işte o zaman kandil mesajı anlamını bulur ve içi dolmuş olur. Gördünüz mü, altı üstü bir kandil mesajı atmanın bile ne kadar sorumluluk gerektirdiğini. Aksi halde sırıtır. Günümüzde daha net görülmüyor mu sırıttığı? 

Bizlere düşen bu gibi günlerde özetini verdiğimiz İslami şuuru daha pekiştirmek, perçinlemek, güçlendirmektir ve asıl günümüzün belirgin problemi olan ahlak ve adalet problemlerini çözmektir. Ahlak ve adalet olmadan çekilen zikirlerin, kılınan nafilelerin bir anlamı olmayacağını bilelim. Bu gibi günleri duygusal deşarj aracı olarak görmeyelim. Bilakis diğer günlere de yansıyacak İslami yaşam biçimine dönüştürmeliyiz. “Her şeyi var ama motoru olmayan” araba durumuna düşeriz aksi halde.

Eğer bir kandil kutlanacaksa, arka planında bu bilinç olmalı.

Öyle uzaktan sevmelerle geçiştirilmemeli. Ya da severim ama kafama, çağa, ulu önderime, şeyhime göre yaşarım, şeklinde değil. Daha gerçekçi, daha ayakları yere basan, daha bedel ödemeye hazır, daha hayatı kuşatan bir sevgi ve bağlılık olmalı.
Bize hayat veren Allah ise hayatımızdaki ilke ve inkılaplar da O’nun ve elçisinin dediği gibi olmalı. Tümüyle.

YORUMLAR

  • 0 Yorum