Reklam
Reklam
Demokrasi Kavramına Müslümanca Bakış Denemesi
Mustafa Tosun

Mustafa Tosun

Demokrasi Kavramına Müslümanca Bakış Denemesi

18 Şubat 2021 - 18:18

   Düşünce dünyamızda 'Demokrasi'den bahsedeceksek, bundan da "halk"ı anlayacaksak ve bir sıralama yaparsak sıralamada "halk" 3 veya 4. sırada yer alır.  

   İlk sırada Yüce Rabbimizin mutlak emirleri ve yasakları vardır. 

   İkinci sırada Son Nebi'mizin mütevatir sünneti -ki mütevatir sünnet ise vahiyle uyumlu olur, aykırı olmaz-

"Bir mümin erkek veya bir mümin kadının, Allah ve resulü bir emir ve hüküm verdiklerinde artık işlerinde bundan başkasını seçme hakları olamaz. Allah’ın ve resulünün emrine itaat etmeyenler doğru yoldan açıkça sapmışlardır." (Ahzab:36)

   Bu iki önemli değerden sonra halk ile biatlaşmak, halkın yönetim üzerindeki kararını sormak, yönetime gelecek olan kişi ve kabineleri halka sormak son derece doğaldır, gereklidir, normaldir. Bu anlamda demokrasi geçerli olabilir müslüman vatandaşın zihninde. Zira saltanat asla kabul edilemez. 

**

   Günümüzde ise seküler (dinsiz, din karşıtı) sistem, kendi sistemini zorbaca veya aldatarak kurduktan sonra halka soruyor ve ardından buna "demokrasi" diyor. Burada Müslüman ferasetinin yakaladığı bir hile var gibi. Halkın talebiyle başa gelen yönetim, sistem değişikliği yapamıyor. İdeolojik bir sınırlama var. Müslüman şahsiyet için bir sınırlamadan bahsedilecekse Allah ve Resulü bu sınırlamayı koyabilir ancak. Müslüman şahsiyetin hayatındaki sistemin temelini Allah ve Resulü belirler. Müslümanlar kitle olmaktan çıkıp aktif bir toplum oldukları zaman siyasette kendini göstermelidir bu düşünceleri.

   Kur'an bilinci ile donanan müslüman siyasetin önemini zalim yönetici Firavun'un şu ifadesiyle farkına varır: "Fe kale ene rabbukumu'l a'la: Ben sizin en yüce Rabbiniz değil miyim?" (Naziat:24).  Eğer bizler Tevhid-i bilincimizi siyasete yansıtmaz isek zalimlerin boyunduruğuna duçar oluruz. Firavunlar türer ve onlar bizi yönetir tabi kendilerini kul olmaya zorlayarak. Günümüz firavunlarının ise farklı versiyonlarla tezahür ettiği gerçeğini ıskalamayalım tabi... 

   Bu analizlerimiz "Müslümanın Düşünce Dünyası"dır. Müslüman olmayana İslam dayatılamaz elbette. Ancak tarihi bir realite olan yönetim ve hakimiyet kavgası olacaksa şayet, Müslüman Yüce Rabbimiz Allah'ın ilahi mesajlarının ve Resulünün örnekliğinin hakim olmasını ister, savunur ve bunun mücadelesini verir. 

   Hasılı, biz hali hazırda tedavülde olan ve zalimlerin "sahte gülümseme" maskesi olan demokrasilerinden beriyiz, uzağız. Biz Allah'ın ve Elçi'sinin hayatın tamamına yönelik olan, "Hayat Veren Bir Ruh" taşıyan mesajını kendimize seçtik, kimseye dayatacak kadar da izzetsiz kılmayız bu mesajı ve bu tercihimize karşı çıkıp bize zorbalık yapanlara karşı mücadelemizi veririz, tercihimize saygı duyup önümüzü açacak olanları ise kayıtlı ve şartlı destekleriz. 

"Ey iman edenler! Sizi hayat verecek şeylere çağırdıklarında Allah ve resulünün çağrısına uyun ve şüphesiz bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Unutmayın ki, O’nun huzuruna götürüleceksiniz." (Enfal:24)

   Peygamberimizin as Medine örnekliğinde ve müslümanların tarihinde gayr-i müslimlerle ortak yaşam pratiği sergilendiği için müslümanların başka din ve ideolojiden olanlarla -yeter ki saldırganlık ve ihanet olmasın- birlikte yaşamaları soyut bir durum değildir. 

   Güç kuvvet her daim Yüce Allah'tadır. Mesele bizim imtihan olma meselemizdir. Müslümanlar bu konuda ihtilafta iseler bile birbirleriyle konuşabilecek genişlikte olmaları gerekiyor. Birbirlerinin yöntem farklılığına İslam kardeşliğini bozmadan tahammül etmeleri gerekiyor. Tabi ki tekfirci hastalıkan da beri olarak.

    Müslümanlar şunu da unutmamalılar ki; mezhepçilik ve milliyetçilik sarmalından kurtulmadıkça etkin bir toplum olamazlar. Bunu bilmeleri gerekiyor. Bu anlamda vebal yüklenenler Allah'a hesap vermekte zorlanacaklardır. 

  "Dert çok, hemdert yok, düşman kavi, talih zebun"

  Her şeyin en doğrusunu Alim olan Yüce Allah bilir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum