Reklam
Reklam
Üç Mesele: Bahçe Sahipleri-Tefecilik-Urfa Lanetlik Mi?
Mustafa Tosun

Mustafa Tosun

Üç Mesele: Bahçe Sahipleri-Tefecilik-Urfa Lanetlik Mi?

02 Ocak 2021 - 14:55

        Bir mecliste konuşurken gündeme, Kur'an'da ilk inen kıssa olan "Bahçe Sahipleri Kıssası"nı getirdim, bahçe ortağı olan üç kişinin mülk üzerinden ver(eme)dikleri imtihanı anlattım. (kalem suresinde, merak eden Kur'an mealinden okuyabilir), dinleyici kardeşler şaşırarak dinledi. 

        Zira kendilerine din anlatanlar direk Kurandan mesaj vermemişler hep bilmem kaçıncı derece geride kıssalar anlatmışlar, çoğu da yanlış bilgi içerikli. 

        Kur'an'da inen bu ilk kıssanın şahsiyete katmak istediği erdemlerden biri olan "paylaşmak" ve "Allah yokmuş gibi hareket etmemek"tir, dedim. 

        Kıssayı anlattıkça dinleyicilerin şaşkınlığı daha da artıyor.  Adeta "Neden bizim bu kıssadan haberimiz yok" dercesine dinliyorlardı. Pür dikkat dinlediler bu nedenle. 

        Davet ve tebliğde Kuran mesajını geride bırakarak direk hocalarımızın kitaplarındaki görüş ve yorumlarını dikte ettirircesine anlatmak, ilk doğru buymuş gibi lanse etmek kanaatimce vebaldir. 

*

        Ardından konu Urfa'da kısmi yaygın olan tefeciliğe geldi. Bu meselede de bu cürmün "Allah'a ve Rasulü'ne harb ilan etmek olduğunu" hatırlatıp onun üzerinden konuştuk. Tabi ki bu ifade Kur'an'da geçen bir ifade. Yani konuyu ilk olarak Kurani dayanaklarla anlatma çabasında oldum. Nebevi davet biçimi böyle olması gerekir. Zira Nebi ne öğrenmişse Kur'an'dan öğrendi. Daha sonra hocaların (tek birinin değil) fikirlerinden istifade edilebilir elbet. 

        Yine tuhaf olan şuydu ki, dinleyiciler bu meseleyi de Kur'an içeriği üzerinden dinlememiş gibi pür dikkat dinliyorlardı. Örneğin, "faiz yiyen anası ile zina etmiş gibidir" sözü nerde, "Faiz yiyen Allaha ve Resulüne harb açmış gibidir" sözü nerde. İnsanlar ikincisinde çok ilkini biliyorlar. Neden önce ayet bilinmiyor? Ve ilk söz acaba gerçekten sahih mi? 

        Bu halka Kuranı tebliğ etmek gerek. Hem de direk. Tabi ki anlaşılması için bir tık açıklama gerektiren meseleleri ise tefsirler üzerinden öğrenmek şartıyla. Yoksa kuru/akılcı/modernist mealcilerin okumalarını kastetmiyorum. Ama onlar var diye Kur'an'ı ilk sıradan çıkarıp taa son sıralara koymak asla caiz olamaz. Özellikle gelenekçi, medreseli, tek hocalı, cemaati kardeşlerime bunu da ifade etmek isterim. 

*

        Diğer bir konu ise "İbrahim peygambere odun taşıdığı için bu toprağın o zaman ki insanlar yüzünden lanetlenmiş" mealinde iddiaların ifade edildiği bir soru soruldu. Yine Kur'an'dan hareketle  "Asla!" cevabını verdim. 

        Kur'an da iki büyük kural (ayet) var, dedim. Biri: "Kimse kimsenin günahını çekmez" (fatır:18), diğeri "Onlar bir ümmetti geldi geçti." (Bakara:134) 

        Bu iki kural üzerinden ise bu konuyu izah edince saf dimağlar kabul etti. İtiraz etmedi. Ayetlerin mubin olması işte burada tecelli ediyor. Elhamdülillah. 

*

        Islah ve davet çalışmaları Kur'an bilgisi ve bilinci üzerinden yapılmalıdır. İkinci ve üçüncü dereceden sıhhati zayıf bilgilerin milletin zihnine ayet gibi yerleşmiş görüyoruz bunu. İnanın bu vebaldir. Ayetler üzerinden bilinç inşa etmek nebevi sünnettir. Rabbim sonumuzu hayr eylesin.


        Kuran merkezli sahih sünnet eksenli bir ümmet zemini ve İslam kardeşliğini Rabbim nasib eylesin.


        [email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum