Geçenlerde geçirdiğim bir kaza nedeniyle, hali vakti yerinde bir misafirim geldi. Konusu maddeden gayrı içinde mana bulundurmayan sözde sohbette; Alıp satılanlardan, yiyip içilenlere, kullanılan ev eşyalarından ne giydiklerine kadar bilmem daha onlarca malayani şeyden bahsettiler ve gittiler … Egoizmin doruklarında, her sözün sonucunun paraya çıktığı, haz duyulmamış konuşmaya binaen, bir şeyler yazma ihtiyacı hissettim kendimce;
Bir kumarbaz kadar cömert değilim, bir tüccar kadar bonkör… Riske girecek takatim, kaybedince sırtımı dayayacak mecalim kalmadı, hâkir görme bu yüzden, mutasarrıfım ben...
Ellerimde nasır, alnımda terden nakış çizildi, yalınayak basarak desteksiz çıktım merdivenleri… Hazırlamadan, hazır görmedim hiçbir şeyi. Saçlarımdaki akları çoğaltma pahasına tutturmadım kimseye elimi… Geçici gördüm makam mevkiyi, kişiliğimi feda etmedim ihtiraslarıma… Geçmişimden bağımsız değil şimdiki yaşamım…. En büyük kârım, ödün vermemek adına ödünç almadım hiçbir şeyi…
Sonradan parçalanmasın yüreğim diye, gönül alemimde dağıtığım sevgim bile ölçülü, niteliğini fikir etmeden serpemiyorum birden… Doğrudur, umulandan azdır sunduklarım ve sevdiklerim, lakin göstermelik değildir…
İlkel gelebilir sana ilkelerim; Standarttır iktisatlıdır, denktir gelirim giderime, ışıltılı, cafcaflı günler vaat etmedim kimseye, çılgınlıklara yer yok mukayyed hayatımda, şuur ile yoğrulmuş kolay eskimiyor düşüncelerim…
Dedim ya kumarbaz kadar müsrif değilim, bol keseden atamam, incitemem yalanlarla seni… Ey sevgili, kaderimin bir cilvesi, ufak bir serzenişti mazur gör bu halimi...
YORUMLAR