Reklam
Reklam
Misaller, Meseller, Masallar
Perihan Taşdemir Taylı

Perihan Taşdemir Taylı

Misaller, Meseller, Masallar

12 Şubat 2021 - 00:38

Hepimize de hoş ve lezzetli, sıcak ve istekli gelen anlatım türü misallendirmelerle, benzetmelerle hikayeleyerek, mecaz ve diğer söz sanatlarının da katıldığı sunum şeklidir.Hep bir tatlılığı, çekiciliği vardır bu hikaye dilinin, nedense... İçinde bulunduğumuz hayatın da, dünyanın da bir hikaye oluşundan mıdır acaba?!... 

Hikayeler, öyküler, masallar, kıssadan hisseler, şiirler, efsaneler... Tam da bu söz sanatları ile derinleşir, çağlarını aşar ve hikmetlerini sunarlar... Ancak önemli olan, özüne sadık olmalarıdır...

Yaratıcımız  da ilahi kelamını, bizlere çağlar öncesinden ve dahi çağlar ötesine de ulaşacak olan  İlkesel mesajını izah ederken misallerle bizleri destekler... Daha da derinleştirir, misal  yaşanmışlıklar üzerinden ilkelerin anlamlandırılmasını ve hayata geçirilişini izah eder hem de en ince ayrıntıları ile...

Bu meyanda karşımıza çıkan Nur 35 ayetinde de yine böyle bir dil anlatım usulü kullanılmıştır ve de bizim için aydınlatıcı bilgiler de sunmaktadır... Bu ayette şöyle denilir : " Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunu misali içinde bir fitil/yakıcı bulunan lamba benzeridir ki bu lamba da bir faunus içerisindedir, sırça  faunus ise, sanki inci gibi parıldayan  bir yıldızdır ki doğuya da batıya da ait olmayan bir zeytin ağacından tutuşturulmuştur... Neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ona  ışık verir, nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi yoluna yöneltip, iletir. Allah insanlar için misaller verir, Allah herşeyi bilendir."

Ayetin sonunda da dediği gibi Allah insanlara misaller verir...  
Nur 35 .Ayet bize insanın nasıl bir donanıma sahip olduğunu, nasıl da muhteşem yaratıldığını ve emsalsiz bu kapasitesi ile çözüm yollarını misaller ile anlatmaktadır... Kuran insanı kendine tanıtır, izah eder.... Yani bizi bize anlatır... Okumasını bilebilirsek... 

Öncelikle ayette geçen "Sema" insanın kendi seması yani "ufku, algısı, vizyonu ", "vel ard" ise  kendisine arz edilendir, verilen, sunulandır...
Yıldız diye çevrilen "kevkebun" ise yıldız ya da parlayan bişey demek değildir.. Çünkü yıldız  "necm" demektir, 
parlayan kelimesi ise Nebe 13.ayet "vehhacen" demektir . Oysa ki " Kevkebun" kelimesi sürekli aktif halde olan,dinamik,devingen ve etken  demektir... 

Allah güzel bir sözü ağaca benzettiğinden bahseder Kuranın bazı yerlerinde...Örneğin, Musanın Tuva vadisinde görmüş olduğu ağaçtan çıkan ateş , ya da Yasin 80. ayetinde ki ağaçtan çıkan ateş gibi vs...
Dikkat edersek bu ayette de "ağaç ve ateşten"  bahseder..Onun aydınlığı bir "faunus" içindedir dediği yer ile , beynimizin  bulunduğu yeri anlatır...
Ve yine dikkat edersek " yağdan" bahseder, burada beynimizden bahsettiği aşikar değil midir!?... Bir korunaklı kafatası ve de belli belirsiz bir zar içinde muhafaza edilen Beynimiz, olduğu gibi yağdan ibarettir... Ve hemen sonrasında ona ateş dokunmasa bile ışık verir diyor.. Yani biz hiç bişey olmadan bile düşünerek bir bilgi sahibi oluruz, dışarıdan bir etken, uyaran olmasa da beynimiz sürekli çalışır, elektrik ve ışık üretir... Ve karanlıkta dahi görme yetisine sahiptir..Aydınlık üstüne aydınlık demesi de, sürekli var olan bilginin üzerine yeni bilgiler bırakarak  bir üst evreye/boyuta  varmayı ve aklımızın, dimağımızın, iç( 3.) gözümüzün... sürekli aktif olduğunu anlatıyor olabilir... 
Batı ve doğu dediğinde de Bakara 177 deki
" Yüzünüzü/hedefinizi doğu ya da batı tarafına çevirmeniz, sizin iyi birey/İyi toplum olduğunuzu göstermez.Ama iyi birey, iyi toplum olmanın, inanç olarak Allah'a yönelmesi gerektiği olarak" anlatır...
 Yani berrak, diri, duru ve saf bir beyin, bilgiyle hareket etmesi gerekirken, doğuya ve batıya yönelerek gerçek dışı bilgiler ile mayalanmaz/mayalanmamalıdır...  Üst bilinç ,yani nuru olan Allah'a yönelir/yönelmelidir!...

Ve Ayet "Allah dileyen kimseyi aydınlığa iletir" diyerek bitiyor..Yani insan dilerse kendi ufkunu genişletebilecek donanıma sahiptir.Yeter ki Öğreticisine yönelsin, karanlıktan aydınlığa çıkacaktır... Zira O safi Nur'dur. 

Allah'ın nuru, insan ufkuna/algısına  arz edilir...O'nun aydınlığı, lambanın ışığına benzer..Cam gibi şeffaf görünümlüdür, berraktır, durudur...
Bir oyuk içinde sürekli aktiftir, etkendir ... Doğudan ve batıdan istifade etmeden kendi yağında kavrulur. Onun yağı (beyin), kendisine (ateş) yol gösteren olmasa da ışık verir...Bilgisi üstüne bilgi katar, düşüncesine düşünceler ekler, aydınlanma üzerine aydınlanma yaşar...

Allah, dileyen kimseyi aydınlığına iletir. Allah, insanlara misaller verir. Allah, her şeyi bütün ayrıntılarıyla bilendir.

Aslında Nur 35. ayeti ile hemen sonraki ayeti birlikte okursak konu daha güzel açıklanacaktır...  Nur 36 .ayette Allahın (ismi) öğretisiyle hareket eden evler yani beytler (KALP), sabah akşam yani aktif bir halde/sürekli/etken olarak  Allahı tesbih ederler, yani Allahın işleyişinin,yönetişinin,yaratışının  dışına çıkmazlar ...

Burada şunu anlayabiliriz ki  Nur 35.ayette BEYİN, Nur 36 .ayette KALP, yapacağımız her eylem için KALP ve BEYİN işleyişini EZVAC  ettirirsek, yani eş ettirirsek / birlikte /aynı anda çalıştırırsak, eylemlerimiz faydaya/hayra/iyiliğe /adalete dönüşür ... 

Velhasılı, insan aklederek misalleri okuduğu zaman, hikmetleri görmeyi ve anlamayı ilke edindiği zaman, insanın en büyük ve kuvvetli destekçisi Yaratıcı'sının Nur'udur... O her şeyi bilen iken bizlere de misallerle bildirendir...
...
Vesselam...

Selametle

YORUMLAR

  • 0 Yorum