Başta gerçek anlamda bilinçli aydın inançlı samimi
insanları tenzih ederek sözlerime başlıyorum. Toplumun bütün manevi inanç
değerlerinin sömürülmesi halkı dejenere edici,
en kabul edilemezliğinden,
pespaye liklerin, çirkinliklerin, halka
dayatılması, yaşatılması, sağlıklı bir yaşamı ve bir an önce mutlak bir değişimi elzem
kılmıştır. Kıymetli dostlar, İnsanlık
tarihinde toplumların tecrübesi sonucu oluşmuş güçlü kurumlar ve yapılar var
olmuştur. Din, aile, ekonomi ve siyaset alanlarında toplumlar, kendi
ihtiyaçları ve tecrübeleri ışığında değişik inançlar, siyasal düzenler ve
ekonomik sistemler inşa etmişlerdir. Din, soyut bir inançlar bütünü olmaktan
ziyade toplumlarda kurumlarıyla,
ekonomik ve siyasal ağlarıyla, eğitim
sistemiyle ve adamlarıyla var olmuştur. Ekonomik, siyasal ve sosyal
kazançlar elde etmek için dinin araç olarak kullanılması, din ticareti kavramıyla ifade edilmesi, Din ticareti
kavramı, dinin insani bir olgu olarak
insanlar tarafından kullanıldığını
anlatmak ta büyük önem arz etmektedir. İnsan, kutsal olarak konumlandırdığı,
dinin gereklerine imanı değil, dini kendine uydurmada temel birtakım doğmalara hurafelere insanların iman
etmelerini istemiştir. Lakin dinin
iman etme zorunluluğuna insanlar,
çıkarlarını imanın üstüne çıkarma
şeklinde bir karşılıkta bulunabilmektedirler. Dini imanı para olmuş
ifadesi, ekonomik kazanç için din dahil
her şeyi harcama tutumunu çarpıcı bir gerçeklik olarak ifade etmektedir. Ahlak
ve maneviyat olamayan din ve imanın yerine para geçmektedir. Din adına
ibadethaneler de farklı kurum dernek ve kuruluşlarda insanlardan büyük paralar
toplanarak insanları dolandıran büyük şirketler ve holdingler ve din adına
ayrılıklar ortaya çıkmaktadır. Buda toplumu bölüyor kutuplaştırıyor. Yalnız din ticareti, kişilerle sınırlı bir hırsızlık, yolsuzluk ve ahlaksızlık
faaliyetinden çok kurumsal düzeyde sistematik bir şekilde yürütülen bir soygun,
aldatma ve yağma çalışmasıdır. Dini yalanlarla insanların emeklerini ve sermayelerini
çalan din mafyaları, din ticareti yapan
karanlık yapılardır. Din ticareti her zaman yaşanmasına rağmen, din ticaretinin
karanlık ve kirli yüzüyle sahici bir
şekilde hesaplaşılmış değildir. Din
ticareti denilen karanlık ve kirli gerçeklikle yüzleşmeden ve din ticareti
çürümüşlüğünden arınmadan ahlaklı adil
ve inançlı olmak sağlıklı bir yaşam
yaşamak sağlıklı bir seçim yapmak mümkün değildir. Toplum üzerinde
ekonomik, sosyal, siyasal ve zihinsel tahakküm ve zorbalık kurmak isteyen
güçler hep var olmuştur. “Dünyadaki en kârlı ticaretin din ticareti
olduğunu çok iyi bilirler. Sermayesi de yalan, müşterisi de cahillerdir.”
Sevgili okur, din ticaretinin arkasında dini cehalet vardır. Cehaletin din ve
kutsal haline getirilmesi, insanları sömürülecek ve kullanılacak aptallar
haline getirmektir. Dejenere olmuş bir toplumdan her fenalığı ve azgınlıkları
beklemek mümkündür. Yalan üzerine bina
edilen inançlara akıldan, ahlaktan ve
adaletten uzak bir şekilde iman ve itaat
etmek, dini cehaleti ve ticareti
doğurmaktadır. Din adına insanlar üzerinde tahakküm ve zorbalık yapanların din
ticareti yapmalarının sancılarını her yünüyle toplum fazlasıyla
çekmektedir. Şu gerçeği
ifade etmeliyim ki "Bir
şeyin ticaretini yapan onu satar, sattığı ise artık kendisinin değildir… Kim din ticareti yaparsa onun dini
yoktur." Din ticareti, dini, insani ve ilahi olan her şeyin inkarı
anlamına gelmektedir. Günümüzde gelinen
durum inkarda insanın geldiği en çukur ve yoz durumu ifade etmektedir. Özel
kazanç ya da siyasal güç elde etme ereğiyle, özellikle yığın bildirişim
araçlarından yararlanarak, insanların dinsel inançlarını kötüye kullanma işini
çok iyi yaptılar. Toplum üzerinde ekonomik, sosyal, siyasal ve zihinsel
tahakküm ve zorbalık kurma da Emevi
mevaliler bile bu din istismarcılığının yanında sınıfta kaldı. Ortaçağ
karanlığında bile dine bu kadar zarar
verilmedi. Ülkemizin karanlıktan aydınlığa çıkması gerekiyor. Ülkemizin Feodal,
dere beyci, Emperyalist, Kapital Neo liberal, Faşist düğümlerden kurtulması
gerekiyor. İsyanların çoğunda
halkın ne olursa olsun aslında hep hukuk
ve eşitlik adalet talebi var. Çok açık
bir taraftan mevcut konumunu güçlendirmek ve kendisini tahkim için dini
kullanan toplumu yozlaştıran, din taşeronluğu yapan dine kılıf yapma gayreti ve
din istismarcılığı yapanlar. Diğer taraftan ise dini araç
sallaştırma tutumuna karşı ahlaka insanın temel
hak ve özgürlüklere önem veren, çok az sayıda insanlar. Halk her şeyi
görüyor ve sorgulamalı. Buda ancak
sistemin tamamen değiştirilmesi ve yaraların iyileştirilmesi ile mümkün ve o
zaman. Burada asıl sorulması gereken sınıfsal temel ekseninde soruda sorulmalı
“kimin dini, ezilenlerin mi yoksa ezenlerin mi?” sorusudur. Aklın, İlimsel,
bilimsel, hakikat temeline, dayanmayan hiç bir sorgusu sağlıklı değildir. Dinin
gereklerine inanmayan ve dini kendine uyduran, kendini zehirleyen, zehirlenme
yaşayan bir dini anlayışla ancak durum dahada kötü bir hal almıştır. Din ne iktidarların tekeline bırakılmalı ne
de tamamen toplumsal hayattan dışlanmalı. Ancak İnsanların din ve vicdan
hürriyetine karışılmamalı. Dini kullanmaya karşı sosyolojik eğitimsel tedbirler
alınmalıdır. Dini ve inancı bütünüyle
kullanmak isteyen birileri her dönemde her zaman oldu, ancak hepsi de halkın
toplumsal gücü karşısında yıkıldılar. Din istismarına bir gem vurulabilir. Bu
Ülkede adalete ihtiyacının doruk noktasına çıktığı bu dönemde, Gerek sosyal
medyada en değerlere karşı kitlesel dini
bir saldırı dili kullanıldı. Meseleye din-devlet ilişkileri açısından da
bakılmalı özellikle seküler yaşam tarzını benimsemiş kişilerin meseleyi mezkûr
baş açısından ele alması da kısmen normal karşılanabilir ama adaletin en temel
ilkelerinin ayaklar altına alındığı, hukukun paspas edildiği, insanların evine
ekmek götüremediği annelerin insanların adalet nöbeti beklediği, bir süreç her
şeyi açıklıyor. Yapılması gereken, insanların adalete susadığı bu dönemde
Yargıtay binası yapmak dışında yargıyı iyileştirmek için hiçbir şey
yapılmaması, yargı bağımsızlığının sistematik ihlali, hukukun üstünlüğünün
ayaklar altına alınmasını göstermektedir. Bütün bunlar dururken salt duaya
takılmak, bana Bizans düşerken meleklerin cinsiyetini tartışan Hıristiyan din
adamlarını anımsatıyor. Kıymetli halkım, bilinçli, aydın, ülkemin aydın, güzel
insanları, adaleti sağlamaya dönük topyekûn bir mücadele ve hukuk devrimi
gerçekleştiremezsek, gelecek nesillere
aktaracağımız sorun, her türlü
fenalık ve azgınlıkların bulunduğu ve din istismarından çok karanlık bir çağ olacaktır. Bilinmeli ki,
din ticareti boşlukta gerçekleşen bir
durum değildir. Din ticaretini besleyen ve doğuran güç, din siyasetidir.
Din adına siyaset yapmak ve dini kural ve kaidelerini başka bir sistemle
karıştırmak, kaçınılmaz olarak din ticareti dediğimiz durumu doğurmaktadır.
Buda dinden uzak dine zarar veren dini
bir cehaleti, dini ticareti siyaseti doğurmaktadır. Türkiye’de din ve İslam adına büyük
ölçüde dindışılık sergileniyor. Özünde çok iyi feodal, emperyalist,
kapitalist, faşist, liberal olan Bu maskeli dindışılığın baş tahrikçileri,
hatta bir anlamda koruyucuları ne yazık ki, ‘dindar, muhafazakâr,
sağcı, mukaddesatçı, maneviyatçı’ yaftalarıyla halkı kandıran
siyasetçilerdir.’’ Sevgili okur,
bugün normal bir alış verişe gittiğimizde bile, kendi malını pazarlamak satmak
için en kutsallık ların adına yemin edenler görüyoruz, bu en alt tabakalara
kadar yozlaşmanın rezaletin an beyan ortada olması demektir. Sevgili halkım,
Tanrı ve ecdat diye söze başlayanların kirli tuzakları konusunda dikkatli
olun:“Sık sık Tanrı’dan ve atalardan söz edilmeye başlanmışsa, biliniz ki, ya
canınız ya da paranız isteniyor demektir.” Din ticareti ve din siyaseti
yapanlar, insanların aklını, hayatını ve malını
birlikte istemektedir. Din ticaretini ve din siyasetini birbirinden
ayrılmaz ikizler olarak görmek lazımdır. Din ticaretinin ve din siyasetinin
birbirinden ayrı olduğunu sanmak büyük
bir yanılgıdır. Dini olarak nitelenebilecek hiçbir mal yoktur. Dini alışveriş adı altında
birtakım malları ve ürünleri satan
üçkağıtçılar bulunmaktadır. TV lerde açıkça görmekteyiz dini değerler
kullanarak mal satanlar, ne büyük yolsuzluk lar yaptığına şahit
olmuşsunuzdur. Dini alışveriş adı
altında yapay bir dini ürünler sektörü oluşturulmuş ve insanların bu ürünleri
alması sağlanmaktadır. “Hayat boyunca bütün sektörleri tetkik etmek gerek, en
kârlısının ‘din ticareti’ olduğunu göreceksiniz.” Bireyin iç dünyasından kaynaklanan bir
maneviyat ve ahlak eksikliği olduğu
sürece tüm değerler, sömürülecek ürünler pazarında en ucuz işporta malı olmaya devam edecektir. Din ticareti, dine şirket olarak bakmaktadır.
Din ticaretinde dinin en büyük şürekası, yani ortakları dindar olmayıp, kendini
dindar dinin temsilcileri olarak gösteren dinci adamlardır. Bu dinci adamlar,
dini bir şirket olarak görür, din şirketinden en büyük hisseyi kapmak için her
türlü yalanı hileyi ilahi emir olarak
uydurmaktadırlar. Din adına
siyasete, ticarete, iktisada, akla ve eğitime hükmetmek isteyen din
despotları, Allah adını kullanarak herkesi susturmaya ve herkesi kendilerine mahkum etmeye
çalışmaktadırlar.
Türkiye ’dede bazı kesiminsanlar farklı bir yaşam biçiminde yaşayıp yaşamaya çalışıp, adını inançlı dindar olarak koymaya çalışmakta. Bu kendine zarar verici yozlaşmacı bir tutumdur.Bu din ve vicdan hürriyetinden uzak bir tutumdur. İnsanlarımız her şeyi karıştırmakta sonra buna din diyorlar. Efendi bu din değil. Dini farklı bir yaşam biçiminde, siyasete alet etmek dine zarar vermekten öteye gitmez. Ve Din ticaretinden Dejenere olmuş kültür biçimleri ortaya çıkıyor. Bu Senin kendine göre yaptığın din. Yani Bu olmaz, bu yanlış, hani bir söz vardır. Ak ile kara bir birine karışmış. dolayısıyla böyle bir birine karıştırılınca karman çorman iş, içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Allah adına başka bir yönetim biçiminde siyasette konuştuğunu iddia eden herkes yalan söylemektedir. Hiç kimsenin kimseyi Allah adını kullanarak susturmaya ve kandırmaya hakkı yoktur. Herkes, kendi siyasal, ekonomik, ticari, sosyal ve ideolojik çıkarı adına konuşmaktadır. Bakın hatırlayın, unutkanlık alışkanlığımız olmasın tarih artık tekerrür etmesin bakın tarihsel olarak çok uzağa gidip uzatmakta istemiyorum. Hangi iktidar din sömürüsüne dayandı, mutlaka yıkıldı. 1957’de Ne oldu? Yıkıldı. 1960’ların ortası Ne oldu? Yıkıldı. 22 yıldır din adı altında ülkeyi yönetenlere ne oluyor, belki son demleri artık, bakın o onu, bu onu suçluyor. sizler 2023 te bu gün, yada yarın, yine bir iktidarın yıkılışına tanık olacaksınız. Lakin şu iyice Bilinmeli ki, Her kim ki din sömürüsünü kullanır, bir süre yararlı olur belki, ama sonunda mutlaka seçim sandığında yenilgiye uğrar. Mutlak a yıkılır. Hak, Halk affetmiyor, din sömürüsünü affetmiyor affetmemeli. Bu son derece önemli bir sonuç, olgu ve gerçektir." Ülkemin insanları bizlere haksızlık yapılmasın, maddi manevi değerlerimiz sömürülmesin, umut ile aydın Sağlıklı yarınları, şiar edinmiş, inançlı, kararlı yurtsever genç nesiller yetişişsin topraklarımızda, gayemiz aydınlık olsun, aşk olsun, güzel aydın kültür sanat sağ salim ilim ve bilime dayalı bilinçli yarınlar olsun....
Selamlar, Saygılar Sevgiler....
RECEP FIRAT / Araştırmacı Yazar / Halk Şairi
YORUMLAR