Reklam
Reklam
Recep Fırat

Recep Fırat

Din Ticareti

09 Nisan 2023 - 12:19

 Başta  gerçek anlamda bilinçli aydın inançlı samimi insanları tenzih ederek sözlerime başlıyorum. Toplumun bütün manevi inanç değerlerinin sömürülmesi halkı dejenere edici,  en  kabul edilemezliğinden, pespaye liklerin, çirkinliklerin, halka  dayatılması, yaşatılması, sağlıklı bir yaşamı ve  bir an önce mutlak bir değişimi elzem kılmıştır. Kıymetli dostlar,   İnsanlık tarihinde toplumların tecrübesi sonucu oluşmuş güçlü kurumlar ve yapılar var olmuştur. Din, aile, ekonomi ve siyaset alanlarında toplumlar, kendi ihtiyaçları ve tecrübeleri ışığında değişik inançlar, siyasal düzenler ve ekonomik sistemler inşa etmişlerdir. Din, soyut bir inançlar bütünü olmaktan ziyade toplumlarda  kurumlarıyla, ekonomik ve siyasal ağlarıyla, eğitim  sistemiyle ve adamlarıyla var olmuştur. Ekonomik, siyasal ve sosyal kazançlar elde etmek için dinin araç olarak kullanılması, din ticareti  kavramıyla ifade edilmesi, Din ticareti kavramı, dinin  insani bir olgu olarak insanlar tarafından   kullanıldığını anlatmak ta büyük önem arz etmektedir. İnsan, kutsal olarak konumlandırdığı, dinin gereklerine imanı değil, dini kendine uydurmada temel birtakım  doğmalara hurafelere insanların iman etmelerini  istemiştir. Lakin dinin iman  etme zorunluluğuna insanlar, çıkarlarını  imanın üstüne çıkarma şeklinde bir karşılıkta bulunabilmektedirler. Dini imanı para olmuş ifadesi,   ekonomik kazanç için din dahil her şeyi harcama tutumunu çarpıcı bir gerçeklik olarak ifade etmektedir. Ahlak ve maneviyat olamayan din ve imanın yerine para geçmektedir. Din adına ibadethaneler de farklı kurum dernek ve kuruluşlarda insanlardan büyük paralar toplanarak insanları dolandıran büyük şirketler ve holdingler ve din adına ayrılıklar ortaya çıkmaktadır. Buda toplumu bölüyor kutuplaştırıyor. Yalnız  din ticareti, kişilerle sınırlı bir  hırsızlık, yolsuzluk ve ahlaksızlık faaliyetinden çok kurumsal düzeyde sistematik bir şekilde yürütülen bir soygun, aldatma ve yağma çalışmasıdır. Dini yalanlarla insanların emeklerini ve sermayelerini çalan  din mafyaları, din ticareti yapan karanlık yapılardır. Din ticareti her zaman yaşanmasına rağmen, din ticaretinin karanlık ve kirli yüzüyle  sahici bir şekilde hesaplaşılmış değildir.  Din ticareti denilen karanlık ve kirli gerçeklikle yüzleşmeden ve din ticareti çürümüşlüğünden arınmadan  ahlaklı adil ve inançlı olmak sağlıklı bir yaşam  yaşamak sağlıklı bir seçim yapmak mümkün değildir. Toplum üzerinde ekonomik, sosyal, siyasal ve zihinsel tahakküm ve zorbalık kurmak isteyen güçler  hep var olmuştur.  “Dünyadaki en kârlı ticaretin din ticareti olduğunu çok iyi bilirler. Sermayesi de yalan, müşterisi de cahillerdir.” Sevgili okur, din ticaretinin arkasında dini cehalet vardır. Cehaletin din ve kutsal haline getirilmesi, insanları sömürülecek ve kullanılacak aptallar haline getirmektir. Dejenere olmuş bir toplumdan her fenalığı ve azgınlıkları beklemek mümkündür.  Yalan üzerine bina edilen inançlara  akıldan, ahlaktan ve adaletten uzak bir şekilde iman  ve itaat etmek, dini cehaleti ve  ticareti doğurmaktadır. Din adına insanlar üzerinde tahakküm ve zorbalık yapanların din ticareti yapmalarının sancılarını her yünüyle toplum fazlasıyla çekmektedir.  Şu  gerçeği  ifade etmeliyim ki  "Bir şeyin ticaretini yapan onu satar, sattığı ise artık kendisinin değildir…  Kim din ticareti yaparsa onun dini yoktur." Din ticareti, dini, insani ve ilahi olan her şeyin inkarı anlamına gelmektedir. Günümüzde  gelinen durum inkarda insanın geldiği en çukur ve yoz durumu ifade etmektedir. Özel kazanç ya da siyasal güç elde etme ereğiyle, özellikle yığın bildirişim araçlarından yararlanarak, insanların dinsel inançlarını kötüye kullanma işini çok iyi yaptılar. Toplum üzerinde ekonomik, sosyal, siyasal ve zihinsel tahakküm ve zorbalık kurma  da Emevi mevaliler bile bu din istismarcılığının yanında sınıfta kaldı. Ortaçağ karanlığında  bile dine bu kadar zarar verilmedi. Ülkemizin karanlıktan aydınlığa çıkması gerekiyor. Ülkemizin Feodal, dere beyci, Emperyalist, Kapital Neo liberal, Faşist düğümlerden kurtulması gerekiyor.  İsyanların çoğunda halkın  ne olursa olsun aslında hep hukuk ve eşitlik adalet talebi var.  Çok açık bir taraftan mevcut konumunu güçlendirmek ve kendisini tahkim için dini kullanan toplumu yozlaştıran,  din  taşeronluğu yapan dine kılıf yapma gayreti ve din  istismarcılığı  yapanlar. Diğer taraftan ise dini araç sallaştırma tutumuna karşı ahlaka insanın temel  hak ve özgürlüklere önem veren, çok az sayıda insanlar. Halk her şeyi görüyor ve sorgulamalı.  Buda ancak sistemin tamamen değiştirilmesi ve yaraların iyileştirilmesi ile mümkün ve o zaman. Burada asıl sorulması gereken sınıfsal temel ekseninde soruda sorulmalı “kimin dini, ezilenlerin mi yoksa ezenlerin mi?” sorusudur. Aklın, İlimsel, bilimsel, hakikat temeline, dayanmayan hiç bir sorgusu sağlıklı değildir. Dinin gereklerine inanmayan ve dini kendine uyduran, kendini zehirleyen, zehirlenme yaşayan bir dini anlayışla ancak durum dahada kötü bir hal almıştır.  Din ne iktidarların tekeline bırakılmalı ne de tamamen toplumsal hayattan dışlanmalı. Ancak İnsanların din ve vicdan hürriyetine karışılmamalı. Dini kullanmaya karşı sosyolojik eğitimsel tedbirler alınmalıdır.   Dini ve inancı bütünüyle kullanmak isteyen birileri her dönemde her zaman oldu, ancak hepsi de halkın toplumsal gücü karşısında yıkıldılar. Din istismarına bir gem vurulabilir. Bu Ülkede adalete ihtiyacının doruk noktasına çıktığı bu dönemde, Gerek sosyal medyada en  değerlere karşı kitlesel dini bir saldırı dili kullanıldı. Meseleye din-devlet ilişkileri açısından da bakılmalı özellikle seküler yaşam tarzını benimsemiş kişilerin meseleyi mezkûr baş açısından ele alması da kısmen normal karşılanabilir ama adaletin en temel ilkelerinin ayaklar altına alındığı, hukukun paspas edildiği, insanların evine ekmek götüremediği annelerin insanların adalet nöbeti beklediği, bir süreç her şeyi açıklıyor. Yapılması gereken, insanların adalete susadığı bu dönemde Yargıtay binası yapmak dışında yargıyı iyileştirmek için hiçbir şey yapılmaması, yargı bağımsızlığının sistematik ihlali, hukukun üstünlüğünün ayaklar altına alınmasını göstermektedir. Bütün bunlar dururken salt duaya takılmak, bana Bizans düşerken meleklerin cinsiyetini tartışan Hıristiyan din adamlarını anımsatıyor. Kıymetli halkım, bilinçli, aydın, ülkemin aydın, güzel insanları, adaleti sağlamaya dönük topyekûn bir mücadele ve hukuk devrimi gerçekleştiremezsek, gelecek nesillere  aktaracağımız  sorun, her türlü fenalık ve azgınlıkların bulunduğu ve din istismarından  çok karanlık bir çağ olacaktır. Bilinmeli ki, din ticareti boşlukta gerçekleşen bir  durum değildir. Din ticaretini besleyen ve doğuran güç, din siyasetidir. Din adına siyaset yapmak ve dini kural ve kaidelerini başka bir sistemle karıştırmak, kaçınılmaz olarak din ticareti dediğimiz durumu doğurmaktadır. Buda dinden uzak  dine zarar veren dini bir cehaleti, dini ticareti siyaseti doğurmaktadır.  Tür­ki­ye’de din ve İs­lam adı­na bü­yük öl­çü­de dindışılık ser­gi­len­iyor. Özünde çok iyi feodal, emperyalist, kapitalist, faşist, liberal  olan  Bu maskeli dindışılığın baş tah­rik­çi­le­ri, hat­ta bir an­lam­da ko­ru­yu­cu­la­rı ne ya­zık ki, ‘dindar, muhafazakâr, sağcı, mukaddesatçı, maneviyatçı’ yaftalarıyla halkı kandıran si­ya­set­çi­ler­dir.’’  Sevgili okur, bugün normal bir alış verişe gittiğimizde bile, kendi malını pazarlamak satmak için en kutsallık ların adına yemin edenler görüyoruz, bu en alt tabakalara kadar yozlaşmanın rezaletin an beyan ortada olması demektir. Sevgili halkım, Tanrı ve ecdat diye söze başlayanların kirli tuzakları konusunda dikkatli olun:“Sık sık Tanrı’dan ve atalardan söz edilmeye başlanmışsa, biliniz ki, ya canınız ya da paranız isteniyor demektir.” Din ticareti ve din siyaseti yapanlar, insanların aklını, hayatını ve malını  birlikte istemektedir. Din ticaretini ve din siyasetini birbirinden ayrılmaz ikizler olarak görmek lazımdır. Din ticaretinin ve din siyasetinin birbirinden ayrı olduğunu sanmak  büyük bir yanılgıdır. Dini olarak nitelenebilecek hiçbir  mal yoktur. Dini alışveriş adı altında birtakım malları ve ürünleri satan  üçkağıtçılar bulunmaktadır. TV lerde açıkça görmekteyiz dini değerler kullanarak mal satanlar, ne büyük yolsuzluk lar yaptığına şahit olmuşsunuzdur.   Dini alışveriş adı altında yapay bir dini ürünler sektörü oluşturulmuş ve insanların bu ürünleri alması sağlanmaktadır. “Hayat boyunca bütün sektörleri tetkik etmek gerek, en kârlısının ‘din ticareti’ olduğunu göreceksiniz.”   Bireyin iç dünyasından kaynaklanan bir maneviyat ve ahlak eksikliği olduğu  sürece tüm değerler, sömürülecek ürünler pazarında en ucuz işporta  malı olmaya devam edecektir.  Din ticareti, dine şirket olarak bakmaktadır. Din ticaretinde dinin en büyük şürekası, yani ortakları dindar olmayıp, kendini dindar dinin temsilcileri olarak gösteren dinci adamlardır. Bu dinci adamlar, dini bir şirket olarak görür, din şirketinden en büyük hisseyi kapmak için her türlü yalanı hileyi ilahi emir olarak  uydurmaktadırlar. Din adına  siyasete, ticarete, iktisada, akla ve eğitime hükmetmek isteyen din despotları, Allah adını kullanarak herkesi susturmaya ve  herkesi kendilerine mahkum etmeye çalışmaktadırlar.

Türkiye ’dede bazı kesiminsanlar farklı bir yaşam biçiminde yaşayıp yaşamaya çalışıp, adını inançlı dindar olarak koymaya çalışmakta. Bu kendine zarar verici yozlaşmacı bir tutumdur.Bu din ve vicdan hürriyetinden uzak bir tutumdur. İnsanlarımız her şeyi karıştırmakta sonra buna din diyorlar. Efendi bu din değil. Dini farklı bir yaşam biçiminde, siyasete alet etmek dine zarar vermekten öteye gitmez. Ve Din ticaretinden Dejenere olmuş kültür biçimleri ortaya çıkıyor.   Bu  Senin kendine göre yaptığın din. Yani Bu olmaz, bu yanlış, hani bir söz vardır. Ak ile kara bir birine karışmış. dolayısıyla böyle bir birine karıştırılınca karman çorman iş, içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Allah adına başka bir yönetim biçiminde siyasette konuştuğunu iddia eden herkes yalan söylemektedir. Hiç kimsenin kimseyi  Allah adını kullanarak susturmaya ve kandırmaya hakkı yoktur.  Herkes, kendi siyasal, ekonomik, ticari, sosyal ve ideolojik çıkarı adına konuşmaktadır. Bakın hatırlayın, unutkanlık alışkanlığımız olmasın tarih artık tekerrür etmesin bakın tarihsel olarak çok uzağa gidip uzatmakta istemiyorum.  Hangi iktidar din sömürüsüne dayandı, mutlaka yıkıldı. 1957’de Ne oldu? Yıkıldı. 1960’ların ortası Ne oldu? Yıkıldı.  22 yıldır din adı altında ülkeyi yönetenlere ne oluyor, belki son demleri artık, bakın o onu, bu onu suçluyor. sizler 2023 te bu gün, yada yarın, yine bir iktidarın yıkılışına tanık olacaksınız. Lakin şu iyice Bilinmeli ki, Her kim ki din sömürüsünü kullanır, bir süre yararlı olur belki, ama sonunda mutlaka seçim sandığında yenilgiye uğrar. Mutlak a  yıkılır. Hak, Halk affetmiyor, din sömürüsünü affetmiyor affetmemeli. Bu son derece önemli bir sonuç, olgu ve gerçektir." Ülkemin  insanları bizlere  haksızlık yapılmasın, maddi manevi değerlerimiz sömürülmesin, umut ile aydın Sağlıklı yarınları, şiar edinmiş, inançlı, kararlı yurtsever genç nesiller yetişişsin  topraklarımızda,  gayemiz aydınlık olsun, aşk olsun, güzel aydın kültür sanat sağ salim ilim ve bilime dayalı bilinçli yarınlar olsun....

 Selamlar, Saygılar Sevgiler....

RECEP FIRAT / Araştırmacı Yazar / Halk Şairi

 

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Abdullah Kaya
    1 yıl önce
    Doğru ve güzel ifade edebileceğin yazılar dilerim.
  • Abdullah Kara
    1 yıl önce
    Yazını okudum.Güzel bir konu ama ifade biçimin kötü.Dil bilgin çok zayıf,dili kullanma ve noktalama,anlaşılır olma adına çok okuma yapman lazım,yanlış anlama senin iyiliğin için halk şairi,araştırmacı demişsin kendine biraz hak etmek için gayret et,iyi bilmediğin konulara girme,bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma , cahil cesaretiyle her şeyde ortaya çıkma.vesselâm