Orta doğuda ve birçok ülkenin şuana kadar ki bütün tarihi olayları göz önünde bulundurarak değerlendirdiğimiz zaman, savaşsız ve kansız bir günleri dahi olmadıklarını görürüz. Birçok araştırmacı-yazar bu konularla ilişkili olarak on binlerce kitap ve makale yazdılar. Hâlâ da yazılmaya devam ediliyor. Şu ana kadar birçok doğru analizler ve çözümler üretilmiş olsa da pratikte maalesef bir karşılığı olmamıştır. Peki neden? sorusunu sormadan önce bazı ülkelerin içinde bulundukları durumlara bir göz gezdirmek bizlere daha net bir bakış açısı kazandıracaktır.
Suriye’nin 2011’deki toplam nüfusu 23 milyondu. Suriye; Ağustos 2011’in ortalarından bu yana kanlı bir iç savaşa tanık oluyor. Rejime karşı başlanan halk protestolarına rejim güçlerinin sert tepkisiyle başlamış ve yıkıcı bir savaşa dönüşmüştür. Yanı başımızda bulunan Suriye iç savaşında, 585 bin kişi öldü;2 milyon yaralı ve bir o kadar da savaş psikolojisi yüzünden hayatlarında kalıcı bir etki oluşan milyonlarca insan…
ve şuan Türkiye sınırından bakıldığında, Suriye toprakları üzerinde bulunan dumanlı ve sisli havanın dağılmadığını görebilirsiniz.
ABD öncülüğünde uluslararası güçlerin Taliban rejimini yıkmak için Afganistan’da operasyon başlattığı, Ekim 2001’den Amerikan askerlerinin Afganistan’dan ayrıldığı Nisan 2014’e kadar Afganistan’da yaklaşık 68 bin, Pakistan’da 82 bin, Irakta 204 bin kişi olmak üzere toplam 354 bin kişi çatışmalar ve şiddet olayları nedeniyle öldü.
1929 yılında Filistin ayaklanması ve 1947 yılında büyük bir sivil savaşa dönüşen ve 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasıyla bütün Arap birliği ülkelerine sıçrayan Arap başkaldırılarıyla ortaya çıktı. Son 30 yılın bilançosu ise çok korkutucu sayılara ulaştı. 7398 Filistinli ve 1483 İsrailli hayatlarını kaybetmiştir. Her iki tarafta çözüm masasına oturmak istemiyor.
Hindistan bağımsızlık hareketi olarak da bilinen İngiliz sömürgesi olan Hindistan, 1757’den 1947’ye kadar 190 yıl sürmüş ve 1920’lerden itibaren özgürlük mücadelesinin son dönemlerinde Kongre Gandi’nin sivil direniş politikasını benimsemişti. 1947’de Hindistan bağımsızlık yasası ilan edildi ve 1950’de anayasaları oluşturuldu. Yüzbinlerce insanın ölümüyle birlikte İngiliz sömürgesi kalktı. Aşiretvari bir şeklide alınan her karar büyük kayıplara yol açıyor. Gandi 1948’ de suikast sonucu öldürüldü. “Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.” Sözüyle bütün savaşı özetler nitelikte bir eleştiri yapmıştır.
Mısır’da 30 Haziran gösterileriyle başlayan, 3 Temmuz’da ordunun yönetime el koyması ve ülkenin ilk cumhurbaşkanı Mursi’nin görevinden uzaklaştırılması ile başlayan iç kargaşada 3 bin 533 insan öldü. Muhammet Mursi 17 Haziran 2019’da mahkeme salonunda hayatını kaybetti. Mahkemede özgürlüğünü arayan birinin yitip gitmesi çok üzücü bir durum. Mısırda şuan hayat devam ediyor, fakat yapılanlar tarihi bir leke olarak her zaman hatırlanacak.
Bu topraklarda petrol ve değerli maddelerden çok insan kanının olduğunu söyleyebiliriz. Eğitim olmadan hiçbir sorunun çözülemeyeceğini yüzyıllar boyunca bu coğrafyalarda yaşayanlar şahit olmuşlardır. Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, cehaletin bedelini hesaplayın diyen Sokrates’in sözüne kulak vermeliyiz, Çünkü mürekkebin akmadığı her yerde kan akıyor.
Her olaydan sonra KİM yaptı? Sorusunun cevabı her zaman kan ve göz yaşı olmuştur. Öyle ise asıl sorulması gereken soruyu sorarak bir özeleştiri yapalım;
BUNLAR NEDEN BAŞIMIZA GELDİ?
Serhataltandağ@hotmail.com
YORUMLAR