Günümüz dünyasında adını sıkça duyduğumuz intihar haberlerini televizyonlarda ve sosyal medyalarda görüyor ve izliyoruz.
DSÖ istatistiklerine göre 100 bin nüfus başına intihar edenlerin sayısı dünyada ortalama 10.5 kişi. Yüksek gelirli ülkelerde bu sayı 11.5’e yükseliyor. Türkiye ise 100 bin kişi başına ortalama 7.2dir. Türkiye istatistik kurumu’nun(TÜİK) en son yayımladığı veriler 2018 yılına ait. Buna göre 2018’de toplam 3 bin 161 kişi intihar ederek yaşamına son verdi. Bu sayı son 3 yılda yaklaşık %30 artış gösterdi.
Peki bu insanları ölüme iten sebepler nelerdir?
Hangi neden insanları en değer verdikleri canından bile vazgeçme noktasına getirebiliyor?
Hangi sorunlar insanı bu hayattaki en korkutucu olan ölümün kucağına gitme cesareti verebilir?
Bu soruları cevaplamadan önce bazı kelimeleri doğru tanımlamak gerekiyor. İntihar kısaca bireyin kendi yaşamına son vermesi şeklinde tanımlanabilir. Cinayet ise; bir kimsenin başka bir kimseyi bilerek öldürmesi eylemidir. Peki bu iki ayrım nasıl yapılıyor? Aslında her intihar bir cinayettir. Failleri belli olmayan bir cinayet…
Ölüm sebepleri çoğunlukla raporlanmadığı için Türkiye’de intiharların “görünen” sebepleri dahi çoğu zaman istatistiklere geçmiyor. Psikiyatrist hekimler ancak Kriminal bir şüphe oluşursa, ya da bilimsel araştırmalar gerektirirse “psikiyatrik otopsi” denen bir süreç işliyor ve sebep raporlanıyor.
Olayı daha iyi anlayabilmemiz için birkaç örnek vermemiz bahsi geçen konuya netlik kazandıracaktır.
Yakın süreçte 45 yaşındaki işsiz olduğu söylenen bir vatandaşın bir eline “İş-Aş” yazarak lise duvarına kendini astığını duyduk.
Denizli’de bir sağlık merkezinde çalışırken işten atılan 26 yaşındaki şahıs, işsizlik nedeniyle girdiği bunalımın ardından hayatına son verdi.
Uzun süredir işsiz olduğu öğrenilen bir kişi hatay valiliği önünde “çocuklarım aç” diyerek kendini yakmıştı. İntihara kalkışan vatandaşa yangın tüpleriyle müdahale edilmişti fakat hastaneye götürürken hayatını kaybetti
Bunlar gibi binlerce örnek verilebilir. İnsanları karanlığa ve bunalıma sürükleyen sebeplerin özünde psikolojik şiddet ve ekonomik geçimsizlik yer alıyor. Bu sebeplerden dolayı yüzbinlerce aile görmüş ve yaşamış oldukları problemlerden dolayı kalıcı hasarlar ve ağır travmalar geçirmiştir. Ne yazık ki hiçbir çözüm yoluna başvurulmamıştır.
Ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesini tetikleyen tek bir gerçek var; kendimizi ifade edebileceğimiz çok az sayıda mercilerin olması.
İntihar ve kriz müdahale birimlerinin çok yönlü detaylı araştırmaları sonucunda görecekler ki insanlar sadece nefes alamamaktan ve hastalıktan dolayı ölmüyorlar; işsizlik, geçimsizlik ve her gün maruz kaldıkları sayısız psikolojik şiddetten dolayı öldüklerini görüp teyit edeceklerinden hiç şüphem yoktur.
YORUMLAR