Yüzyıllar boyunca tartışılan ve bu konu hakkında çok farklı fikirler ortaya atılan kadın,aile ve toplum başlıklarına az da olsa değinmek istedim.
Dünya tarihine bakıldığı zaman,kadına bakış açıları kıtalar,ülkeler ve şehirler arasında çok uçurum farkların olduğunu görmekteyiz.
Tabiî ki de toplumlar ve toplumların düşünce yapıları üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak bölgedeki dinler ve o topluma ait gelenek ve görenekler çok etkili bir nitelik taşımaktadır.
Bu konu hakkında çok görüşlere sahibiz ama ne yazık ki evrensel net bir duruşa sahip değiliz.
Kadın özgürlüğü önündeki engeller arasında ve kadınları kendi fikir yapılarına göre belirli kalıplara hapsetmeye çalışanların iki ortak özellikleri vardır;
Birincisi ben merkezci bir yaklaşım,ikincisi ise erkek egemen zihniyetinin bir ürünü olan iktidar çabası ve üstünlük hegemonyası.
Erk( veya erkil) zihniyetin tasarladığı dünyada tabii ki de bu durumu kabul etmeyenler olmuştur. Örneğin;
İngiltere’de kraliçe Victoria (1837-1901) dönemi kadının toplumsal cinsiyet rollerinin tartışıldığı bir dönem olmuştur.Sanayi toplumunun gelişme sürecinde “kadın,evinin alanında yaşamaya devam etmelidir” anlayışı kabul görülmüştür.kadın onuru ve haklarına vurulan bu zincirleri kırmak için rejim muhalifi hareketler başlamıştır. Oy hakkı başta olmak üzere kadınların sosyal haklarının elde edilmesi ve iyileştirilmesi için mücadele eden süfrajetler adında bir kadın hakları grubu oluşmuştur ve ilk modern feministler olarak da tanınmıştır.
İngiltere’de kadınlara oy hakkına kavuşması ise 1928 yılında mümkün olmuştur.
Hatta 16.yüzyıl Avrupasında ,kadınların ruhlarının olup olmadığı ve cennete gidip gidemeyecekleri hakkında çok ciddi tartışmalar olmuştur. Bu gibi onur kırıcı bir tartışmanın dahi yaşanması insanlık adına utanç verici ve kabul edilemez bir boyuta gelmiştir.
Günümüzde ise medeniyet ve gelişmişlik adı altında kadını bir vitrin süsü ve meta olarak gösterenler,kadın kimliğine ciddi zararlar vermektedir.
Kadını sanat,kültür,edebiyat,okuma,yazma vb. bir çok şeyden mahrum bırakan zihniyetin tek istediği onu evin derinliklerinde kendi isteklerine göre eritme çabasıdır.
Kadına ait resmi evrak ve kayıtlarda bulunduğu duruma göre yani evlenmeden önce kızlık soyadını taşıması ve evlendikten sonra eşinin soyadını taşıması aslında şunu söylemektedir; “kadın,ev(in) sahibi kimse onun malıdır” anlayışıdır ve bu bir kimlik değil, “kimliksizliktir”.
Görüldüğü gibi kadını toplumda itibarsızlaştırma bir çok farklı yollarla yapılmaktadır.
Bu karanlıklı bulutların dağılması ve erk zihniyetinin parçalanması için bütün insanların çok ciddi sorumlulukları üstlenmeleri gerekmektedir.
Herkes bu konuda özeleştirisini vermelidir.
Kadının özgürlük anlayışının; istediği her şeyi yapabilmesi değil ona dayatılan hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasıdır esasına dayanmalıdır.
Ve diyalektik olarak alternatif çözümü Ali şeriati’nin çözümlemesi benim için değerlidir.
Şöyle ki;
“…kadını her şeyden mahrum ettiler, hatta islam’dan ve dinden bile. Onu ,kendi dinini tanımaktan mahrum ettiler. Okuma yazması olmadığı için dedikodu yapmalıydı,yaptı da nitekim. İlmi ve fikri meşgaleleri olmadığı için oturup pirinç çorbası pişirmeliydi,parti tertip etmeliydi ve günlere gidebilmeliydi ancak. Okuma yazma,kitap okuma ,farklı ortam ve meclislerde bulunma imkanı olmadığı için ;doğal olarak tahsil görmüş ve her gün farklı oramlarda bulunma şansı olan erkeğin seviyesine ulaşamadı. Bu durum tıpkı şuna benzer: önce bir kişinin elini felç edersiniz, ardından eli felç diye onu herşeyen mahrum edersiniz. Ancak işin üzücü olan tarafı şu ki ;tüm hurafeler,problemler,cahillikler,gericilikler,kavmi gelenekler,erkek egemen,kölelik ve bedevilik sistemlerinden kalma adetler,psikolojik ve cinsel eksiklikler ; hepsi el ele vererek kadın için örümcek yuvası gibi bir ağ örmüşlerdir. Ve zavallı kadın bu ağ içerisinde debelenip durmaktadır. Din adına ,gelenek adına ve Fatıma’ya benzemek adına perdenin arkasına itilerek hayattan soyutlanmıştır. Bu bahanelerin hepsine de kılıf uydurulmuştur. İffet adına, namus adına ve “kadın çocuklarının eğitiminden sorumludur.” Bahanelerine sığınılarak yapılmıştır bütün bunlar..,”
YORUMLAR