Reklam
Reklam
Gündeme Dair- III
Şükran Taşdelen

Şükran Taşdelen

Gündeme Dair- III

09 Temmuz 2020 - 22:06

DİJİTAL ÇAĞ 
Korona pandemisinin getirdiği bir korku iklimi, nasıl bir fayda öngörülüyor bilmiyorum,  hâlâ ısrarla sürdürülmeye çalışılıyor.  Evet, tamam ister Allah’ın Dabbetül arz dediği ayeti olarak ceza olsun, ister laboratuvar ortamında üretilip dünyaya salınsın- ki bu da Allah’ın izni dahilindedir- ortada büyük bir gerçek var: Bir virüs alınan tüm tedbirlere rağmen hızla yayılıyor, ölümcül etkisi ise kesin. İki yıl içinde bu virüsü kapmayan kimse kalmayacak. Söylemler bunu gösteriyor, doğrusunu Allah bilir. Bu demektir ki iki yıl boyunca korku ve dehşet katsayısı gittikçe arttırılacak. Ya da bir azaltılıp bir çoğaltılacak. Toplumların kontrolü için hiçbir karşı koyuş olmadan sağlayacak şekilde bir kararda bırakılacak gibi... Bilim adamları korkuyla ikna edilebilen insanların fazlasıyla edilgen olduğunu tespit etmişler. Belki de devasa ölçekte küresel bir testten geçiyoruz. Sonuçları hayrımıza olur mu? Yaşayıp göreceğiz.

Aslında virüsle mücadelede diğer ülkelere baktığımızda, ülkemiz oldukça iyi bir yerde. Yeni vakalar artıyorsa da iyileşenler iki katı oranda artıyor. Ölüm sayısı da dikkat çekecek kadar az. Yine de tedbirli bir yaşam şimdilik akla ve sağlığa daha uygun. Tedbirleri küçümsemeden yaklaşık iki yıl süreceği söylenen salgın sonrası dünyada ne olacağımızla ilgili kafa yormamız gerekli. Birdenbire pandemi sona erdi denildiğinde hayata geçirilmeye hazır plan ve projelerimizin olması gerekli. Çünkü “Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!” sözü sadece kanıksanmış bir nakarat değil. Aynı zamanda çok önemli bir gerçeği vurguluyor. Küresel kontrol sisteminin etkinleştirilmeye çalışılması... Salgının iki yıl süreceği söylemiyle gerekli alt yapı kurulmuş olacak. “Biri bizi gözetliyor” programlarını aratmayacak şekilde insanların  mahremiyetleri çiğnenebilir. Zaten her yerde ve her şekilde cep telefonları sayesinde dinlendiğimiz ayan beyan ortada. Buna karşılık yasal korumalar olacak mı olmayacak mı? Bu kontrol sisteminde bireylerin hak ve hukuku devletlerin baskıcı gözetiminde nasıl korunacak? Umuyorum ki dijital kölelik çağına uyanmayız.

  Gerçekten dünya hızlı bir değişim ve dönüşümden geçiyor. Bu hızı yakalayabilen ülkeler ayakta kalabilecek. Yakalayamayanlar bilgi ekonomisini elinde tutan diğer ülkeler  tarafından köle durumuna düşürülecek. Dünyadaki sınıfsal ayrıcalıklar kast sisteminden daha sert bir şekilde yeniden tesis edilebilir. Belki birçok ülke yıkılabilir. Ulus devletler kaldırılabilir. Yerine bölgesel veya kıtasal siyasi birliktelikler getirilebilir. “Ulus devletlerin miadı doldu” diyen tarihçiler (Harari) var ve belki de bu öngörü bu bilgilere dayanıyor. Yani kimse geleceği medyum gibi tahmin etmiyor.  Aksine yapılan çalışmaların neleri getireceğiyle ilgili değerlendirme ve çözümlemeler yapıyorlar. Yapay zekanın bilgiyi işleme kapasitesinin geldiği seviyeyi düşünürsek, adeta nokta atışıyla doğru öngörüler ortaya koyuyorlar. Yani söylenenler, yapılanlar ve sonuçlar ütopik değil. Bir gerçekliğe dayanan planlar.
“Geleceği nasıl seziyorum?  Şimdinin işaretleri sayesinde.  Gizin kökü şimdidedir.” demiş.Paulo Coelho 

Yeni dünyanın tabii ki yeni ekonomisi olacak. Buna göre ve kripto paralar bildiğimiz paraların yerine geçecek. Üretim ve tüketimin tek bir merkezden sürdürüleceğiyle ilgili öngörülerde bulunanlar var. 5G teknolojisine sahip ülkelerin sözünün geçtiği bir dünyada hiçbir dini ve ahlaki inanca yer verilmeyeceğiyle ilgili düzenlemeler yapılıyor. Ülkemizde de birdenbire alevlendirilen farklı aile tipleri, lgbt grupları gibi çıkışlar buna yönelik. Din ve inançların baskı altına alınacağı, mensuplarının yok edilmekle karşı karşıya olduğuyla ilgili bir nevi kıyamet söylenceleri de cabası... Bütün bunlar bir araya getirildiğinde dünya insanlığı korkuyla  küresel çapta büyük bir kafese tıkılmak isteniyor gibi. Dünya siyasasını belirleyenler, istedikleri ülkelerin devamına, istemediklerini Korona salgınının getirdiği  ekonomik zayıflıklar ve yıkımlarla tarihe gömebilecekler. Artık orantılı güç sergilenen savaşlar dönemi çok gerilerde kaldı. “Yapay zeka icat olundu mertlik bozuldu” Bir zamanların ateşli silahların gelişimiyle başlayan askeri devrimin sloganı da bu şekilde değişmiş bulunuyor kanımca. Yapay zeka teknolojisi gayr-î tabi bir şekilde insan hayatını düzenleyecek, programlayacak. İnsan icadı makinalar, insanlığın sahibi olacak belki de. Yani insan kendi eliyle yaptığına köle olacak. I am a robot filminin izlenmesini öneririm. Her hâlükârda insanlık derin bir travma geçiriyor. Sonraki nesillerin insan kalabilme ve sağlam psikolojiye sahip olmaları ne kadar mümkün olacak, insanı ister istemez düşündürtüyor. 

Hız dedik ya en başta. Gelişme hızını yakalayabilen toplumlar varlıklarını sürdürebilecek. Gelişmeleri yakalamakta zorlananlar kullanılan, sömürülen toplumlar olacak. Tıpkı Sanayi devriminden beri süregeldiği gibi. Zaten 5G dediğimiz 5. generation(nesil) demek. Artık bize düşen bu hızı düşürebileceğimiz veya karşı durabileceğimiz vehmine kapılmamak- çünkü değişime engel olmaya kimsenin gücü yetmez-  ve çağın gerektirdiği donanıma sahip olmaya çalışmaktır. Bir ayette “Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihat için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcasanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (8/Enfâl, 60).  Buradaki savaş atları günün meşru mücadele yöntem ve araçlarıdır. Düşmanımızın gücüne denk ve hatta ondan daha etkili araçlarımız ve yöntemlerimiz olmalı demektir. Bunu tespit eden de yine Allah’ın koyduğu dini ve ahlaki kurallar, ilkelerdir. 
Dolayısıyla Müslümanlar çağa uygun mücadele yöntemini ve araçlarını tespit ederken ilahi ilkelerden uzaklaşmadan  düşmanlarından daha etkili ve sonuç veren yolları bulmalıdır. Yoksa düşmanın kullandığı gayrî meşru ve zalimce yöntemler, Müslümanların dini ve ahlaki ilkeleriyle uyumlu olmadığından kullanılamazlar.  Dijital çağda da hak ve batıl savaşı tüm gücüyle sürecektir. Bir an bile bu savaş dinmemektedir. Allah “İnanıyorsanız en üstün sizsiniz” derken bizim üstünlüğümüzün Allah’ın ilkelerine uygun yöntemlerle Hakk’ı ikame etmek olduğunu unutmamalıyız. Yoksa yıkım gücü yüksek silahlara sahip olmak veya teknolojiyi ifsat edici şekilde kullanmak bizi üstün kılmaz. Aksine savaş suçlularından biri haline de getirebilir. Allah’a verilecek hesaba değinmiyorum, o hesap kesinlikle sorulacak zaten. 
Sonuç olarak dijital çağın çocuk ve gençlerini eğitmeye yardımcı olacak eğitim sisteminin ve programlarının hayata geçmesi gerekmektedir. Çağa uygun genç nesli yetiştirirken ahlaki ve dini ilkeler nasıl verilecek planlanmalıdır. Bilim kurulunun benzeri bir oluşum olarak “Eğitimciler Kurulu” oluşturularak acil ve yetkin çözümler üretilebilmelidir. Düşünün ki şimdiye kadar ki teknolojinin aktarımı baz istasyonları ile sağlanıyordu. Dijital çağda ise her birey baz istasyonu görevi görecek. 5G teknolojisi tam da bu, insan nesneleştirilmiş olacak. Aynı zamanda olabildiğince edilgenleştirilecek. Ellerine aldıkları teknolojik aletlerle zihinleri anbean formatlanan, sil baştan şekillenen gençleri nasıl bir yaşam bekliyor acaba? Artık insanın iradesinden bahsedebilecek miyiz, o da belirsiz. İlahi dinlerin yerini hangi beşer mahsulü inançlar alacak, dahası bu inançlar yaşamlarını anlamlı kılacak mı? İnsanlığın ortak değerleri, kadim ilahi ilkelerle düzenlenmeyen bir yaşam gerçekte neye tekabül edecek? Her şey korkutucu bir muamma gibi...
“Kıyamete yakın fitneler çoğalacak.” hadisini hatırladım da; internet ortamının fitnelerini düşündükçe zor bir nesil ve alabildiğine zor bir çağ gümbür gümbür geliyor. İşte nesillerimizi bu farklı çağa göre hem imanlı hem de donanımlı olacak şekilde  hazırlıyor muyuz? Üzerinde durulması gereken asıl nokta burası.   

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Nihat GÜÇ
    3 yıl önce
    Onların bir planı varsa Allah'ın da nir planı vardır. Güzel tespitler...