Başkan Yıldırım'dan Faktör Ürünleri ve Sağlık Politikalarına İlişkin Açıklama
Şanlıurfa Hemofili Derneği Başkanı Ali Yıldırım'dan Faktör Ürünleri ve Sağlık Politikalarına İlişkin Açıklama
Şanlıurfa Hemofili Derneği Başkanı Ali Yıldırım, hemofili hastalarının tedavi süreçlerinde kullanılan faktör ürünlerinin hayati öneme sahip olduğunu belirterek, bu alandaki ürün tercihleri ve sağlık politikalarının ticari kaygılardan bağımsız, tamamen bilimsel veriler, hasta güvenliği ve kamu yararı esas alınarak belirlenmesi gerektiğini vurguladı.
Yıldırım, devletin geçmişte iki ayrı dönemde insan plazma kaynaklı faktör ürünlerini “millî ilaç” vizyonu kapsamında kamu hastaneleri eczanelerinde stoklamayı ve yerli üretim sürecini başlatmayı hedeflediğini hatırlatarak, kamuoyuna yansıyan bilgiler ışığında bu stratejik girişimlerin istenen şekilde sonuçlandırılamadığının görüldüğünü ifade etti. Bu durumun, kamuoyunda haklı soru işaretlerine neden olduğunu dile getiren Yıldırım, ilgili süreçlerin şeffaf biçimde değerlendirilmesine yönelik beklentinin arttığını söyledi.
Silivri’de, devlet tarafından tahsis edilen geniş bir alanda, Kızılay Kan Hizmetleri üzerinden insan plazma kaynaklı faktör üretimine yönelik bir tesis kurulmasının planlandığını ancak söz konusu projenin tamamlanamadan durdurulduğunun bilindiğini belirten Yıldırım, kamu kaynaklarıyla başlatılan bu tür stratejik projelerin neden sürdürülemediğinin kamu yararı gereği açıklığa kavuşturulması gerektiğini ifade etti.
Yaklaşık on üç yıl öncesine kadar insan plazma kaynaklı Faktör VIII ürünleri ile rekombinant Faktör VIII ürünlerinin tıbben eşdeğer kabul edildiğini anımsatan Yıldırım, zaman içerisinde plazma kaynaklı ürünlerin bu kapsamdan çıkarılmasının hem hastalar hem de hasta yakınları nezdinde ciddi endişelere yol açtığını söyledi. Bu değişikliğin bilimsel gerekçelerine ilişkin kamuoyuna yeterli ve ikna edici açıklamaların yapılmadığını düşündüklerini dile getirdi.
Bilimsel yayınlarda yer alan bazı verilerde inhibitör gelişim riskinin plazma kaynaklı ürünlerde daha düşük, rekombinant ürünlerde ise daha yüksek oranlarda seyrettiğine dair değerlendirmeler bulunduğunu ifade eden Yıldırım, bunun özellikle uzun süreli profilaksi alan hemofili hastaları açısından dikkatle ele alınması gereken bir konu olduğunu vurguladı.
Sahadan gelen geri bildirimlere de değinen Yıldırım, bazı hematoloji uzmanlarının hasta tercihlerini ve hasta haklarını yeterince dikkate almadan reçeteleme yaptığı, plazma kaynaklı ürünlere erişimin fiilen zorlaştığı yönünde şikâyetler bulunduğunu söyledi. Ayrıca mevzuata göre daha uzun süreli düzenlenebilecek sağlık kurulu raporlarının bazı hastalar için kısa periyotlarla yenilenmek zorunda bırakılmasının, hastalar ve aileleri açısından ciddi mağduriyetlere yol açtığını belirtti.
Son yıllarda hemofili tedavisinde kullanılan ithal ürünlerde belirli firmaların belirgin bir pazar hâkimiyeti oluşturduğu yönünde kamuoyunda yaygın bir kanaat bulunduğunu kaydeden Yıldırım, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kurumlar dâhil olmak üzere tüm yetkili yapıların bilimsel, etik ve mali süreçlerde şeffaflık ilkesini daha güçlü biçimde hayata geçirmesi gerektiğini ifade etti.
Şanlıurfa Hemofili Derneği olarak hemofili hastalarının sağlığını önceleyen bir sivil toplum anlayışıyla konuya yaklaştıklarını belirten Ali Yıldırım, “Rekombinant ürünlerin, insan plazma kaynaklı ürünlerin önüne geçmesini istemiyoruz. Hemofili hastalarının tedavi güvenliğinin riske atılmaması, plazma kaynaklı ürünlere erişimin korunması ve bu alanda kamu politikalarının güçlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi.
Yıldırım, hemofili tedavisinde kullanılan ürünlere ilişkin bilimsel karar süreçlerinin, reçeteleme ve raporlama uygulamalarının ve kamu kaynaklarının kullanım biçiminin; bağımsız denetim mekanizmaları ve yetkili merciler tarafından şeffaf, tarafsız ve bilimsel ölçütlerle incelenmesinin kamuoyunun en temel beklentisi olduğunu sözlerine ekledi.
Yapılan açıklamanın herhangi bir kişi ya da kurumu peşinen suçlama amacı taşımadığını vurgulayan Yıldırım, amaçlarının hukukun üstünlüğü, hasta hakları, bilimsel etik ve kamu yararı çerçevesinde hemofili hastalarının tedavi süreçlerinin ticari değil, insani ve bilimsel önceliklerle yürütülmesini sağlamak olduğunu ifade etti.