Yeni bir takvim yaprağını çevirirken, umutla karışık bir sorumluluk duygusunu da birlikte taşıyoruz. 
2026’ya girerken; özelde kadim şehir Şanlıurfa’nın, genelde ülkemizin ve bütün insanlığın daha adil, daha vicdanlı ve daha huzurlu bir geleceğe yürüyebilmesini temenni ediyorum.
Şanlıurfa; tarih boyunca yalnızca medeniyetlerin beşiği değil, aynı zamanda hoşgörünün, sabrın ve birlikte yaşama kültürünün de simgesi olmuştur. Bu kadim miras, bugün de bize; ayrıştıran değil birleştiren, ötekileştiren değil anlayan bir dilin ne kadar hayati olduğunu hatırlatmaktadır. Yerelden evrensele uzanan bu değerler, insanlığın ortak vicdanına seslenmektedir.
Yeni yıl, yalnızca beklentilerin değil; yüzleşmelerin, muhasebenin ve yeniden inşa iradesinin de zamanıdır. Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan savaşlar, adaletsizlikler ve insani dramlar, bize barışın ne kadar kıymetli, insan onurunun ne kadar vazgeçilmez olduğunu bir kez daha göstermiştir. İnsanlığın geleceği; güce değil, hukuka; nefrete değil, merhamete yaslanan bir anlayışla mümkündür.
Medya ve düşünce dünyasının sorumluluğu da bu noktada daha da artmaktadır. Hakikatin yanında durmak, vicdanı diri tutmak ve toplumlar arasında köprüler kurmak; kalem sahiplerinin ve söz taşıyıcılarının en temel görevidir. Doğru bilgi, sağduyulu dil ve ahlaki duruş; hem yerel barışın hem küresel huzurun anahtarıdır.
2026’nın; Şanlıurfa’da kardeşliğin, dayanışmanın ve ortak aklın güçlendiği; ülkemizde adalet ve huzur arayışlarının derinlik kazandığı; dünyada ise çatışmaların yerini diyalog ve barışın aldığı bir yıl olmasını diliyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle; yeni yılın Şanlıurfa’mıza, ülkemize, gönül coğrafyamıza ve tüm insanlığa sağlık, umut, barış ve hayırlar getirmesini temenni ediyor; 2026’nın insanlığın ortak vicdanını güçlendiren bir yıl olmasını diliyorum.