Av. Mustafa Fuat BALIKÇI tarafından okunan basın açıklaması metni:
29 HAZİRAN 2025
BASIN AÇIKLAMASI
Değerli“Urfa Filistin Dostları”
Filistin
halkına karşı yapılan; katliam, işgal ve diğer zulümlerle, yöneticilerimizin
yanlışları devam ettiği sürece, zalimleri telin edeceğimizi ve bizimkileri
açıkça uyaracağımızı söylemiştik.
Tekrar
bir aradayız, sözümüzde duruyor ve irademize sahip çıkıyoruz.
Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların
laneti, bu ağır suçların işlenmesini organize eden Trump, Netanyahu ve onlara
destek olan İngiltere, Almanya ve Fransa gibi diğer batılı ülke
yöneticileriyle, bu suçları işleyenlerin, üzerine olsun.
***
Yöneticilerimizi açıkça uyarıyoruz.
İşgalci ve siyonist İsrail rejimiyle, bütün
ilişkileri, bir an önce kesin.
Hileli yollarla, Filistin ve 3. ülkeler
üzerinden devam eden ticarete, derhal son verin.
İşgalci İsrail rejimine, her gün 700 bin varil,
Azerbaycan petrolünü sevk etmekten, vaz geçin.
Bu soykırımı işleyen zalim Amerika ve İsrail’e
hizmet eden, Kürecik ve İncirlik Üsleri’ni, bir an önce kapatın.
***
Değerli Filistin
Dostları.
Son zamanlarda, günde
ortalama yüz kişinin şehit olduğu Gazze’de, açlıktan ölümle karşı karşıya kalan
ve yardım almak için dağıtım noktalarında bekleyen Filistin halkına yönelik,
katliam haberleri alıyoruz.
İki gün önce, Anadolu
Ajansı ile diğer bazı medya kuruluşlarında yer alan ve İsrail’de yayın yapan
Haaretz gazetesine dayandırılan haberlerde, İsrail ve Amerika’nın desteğiyle
kurulan, Gazze İnsani Yardım Vakfı'nın, Gazze’deki yardım dağıtım noktalarını,
birer ölüm tuzağına dönüştürdüklerini okuduk.
İsrail ordusunda görev
yapan subay ve askerler, itiraflarında, “kendilerine, dağıtım noktalarında
yardım bekleyen silahsız ve hiçbir tehdit oluşturmayan Filistinlilere, doğrudan
ateş açma emri verildiğini, emirlerin açık ve kanunsuz olduğunu, hiçbir etik ve
ahlaki kuralın gözetilmediğini, Gazze’nin bir ölüm tarlasına dönüştürüldüğünü,
sivillerle tek iletişim yönteminin, ağır makineli tüfekler, bomba atarlar,
havan topları gibi her türlü silahla ateş açmak olduğunu, Tel Aviv’in yardım
dağıtım merkezlerinde olup bitenlere ilişkin görüntülerin yayılmasını
engellediğini” ifade etmişler.
Aynı haberlerde
İsrailli özel şirketlere, Gazze'de yıktıkları her bir ev başına yaklaşık 1.500
dolar ödendiği de belirtilmişti.
***
Değerli Kardeşlerim
Gördüğünüz gibi siyonist çete, savunmasız sivilleri aç bıraktıktan sonra,
yardımları bir katliam aracı olarak kullanma alçaklığını ve kalleşliğini,
arsızca sergilemektedir.
Bu, insani yardım kisvesi altında, sistematik soykırım yapmaktan başka bir
şey değildir.
Yöneticilerimize tekrar sesleniyoruz.
Bu korkunç zulüm altında inleyen ve ölüm kalım mücadelesi veren mazlum
Filistin halkına karşı, kalplerinizin yumuşama vakti hâlâ gelmedi mi?
Zalim İsrail rejimine
gönderdiğiniz petrolü kesme zamanı hâlâ gelmedi mi?
Bu zalim rejimle bütün
ilişkileri kesme zamanı hâlâ gelmedi mi?
Ne yaptığınızın
farkında mısınız?
İslam’ın, zalimlere
uymayı ve onlarla işbirliği yapmayı yasakladığını, onlara karşı durmayı
emrettiğini bilmiyor musunuz?
Kur’an’ın, “Müminlerle
din uğrunda savaşanları, Müminleri yurtlarından çıkaranları ve çıkarılmalarına
yardım edenleri dost edinmeyi yasakladığını bilmiyor musunuz?
Siz Allah’tan korkmaz
mısınız? Bunu nasıl yaparsınız? Yarın bunun hesabını nasıl vereceksiniz?
***
Değerli “Urfa
Filistin Dostları”
Malumunuz
kısa bir süre önce NATO zirve toplantısı gerçekleştirildi, toplantıya
ülkemizden de yöneticiler katıldı, Amerika başkanı Trump’la samimi pozlar
verildi ve Trump’a sıcak iltifatlarda bulunuldu.
Amerika,
Gazze’de yaklaşık iki yıldır süren katliamın 1. dereceden faili, İsrail’in
arkasındaki en büyük güç, 60 bine yakın Filistin’liyi katleden ve 100
binlercesini yaralayan, Gazze’yi yerle bir eden vahşi bombaların, silahların ve
teçhizatların neredeyse tamamının tedarikçisi, emperyalist, sömürgeci ve
insanlık düşmanı bir ülkedir.
Trump, eli
Filistin, Lübnan, Yemen ve İran halkının kanına bulaşmış, saati saatine
uymayan, yüzünüze karşı müzakere yürüten arkadan ise saldırı hazırlığı yapan
hain, güvenilmez, seviyesiz, ahlaksız, kibirli ve gaddar bir zalimdir.
Müslüman
bir halkı temsil eden hiçbir yöneticinin, böyle zalim biriyle samimi pozlar
vermesi, bu zalime iltifat ederek 60 bin Filistinli şehidin kemiklerini sızlatması,
bütün Filistin halkını ve Müslümanları üzmesi ve utandırması, asla kabul
edilemez.
***
Değerli Kardeşlerim
Geçen hafta malumunuz, İsrail ve Amerika,
İran’a yönelik saldırılarını durdurmak ve ateşkes yapmak zorunda kalmışlardı.
Buradan, Filistin’e en büyük desteği veren,
Amerika’ya itaat etmediği ve işbirliği yapmadığı için saldırıya uğrayan, çok
ciddi kayıplar veren, çok değerli yönetici, komutan ve bilim adamlarını şehit
vermesine rağmen, Allah’ın yardımıyla İsrail’in yenilmezlik imajını yıkan,
çağımızın emperyalist gücüne teslim olmayan ve boyun eğmeyen, tam aksine onun
kalbine korku salan, İslam’ın ve Müslümanların izzetini ve onurunu koruyan
İran’a selam gönderiyorum.
Rabbim onlara, Filistin’e ve diğer cephelerdeki bütün Müslüman
mücahitlere zafer nasip etsin.
Bir önceki açıklamamızda Aksa Tufanı’ndan bu
yana, dünya genelinde Müslümanlara yönelik artan bir aşağılama ile hukukun
alenen çiğnenmesine şahitlik ettiğimizi ve yargı sistemimizin iyi sınav vermediğini
söylemiştik.
Amerika’nın, İsrail’i soykırım ve insanlığa
karşı işlenen diğer suçlardan mahkum eden Uluslararası Ceza Mahkemesi savcı ve
hâkimlerine yönelik tehditleri ve yaptırımları tek başına, uluslararası hukukun
öldüğünün açık ispatıdır.
Bizde, bir süre önce Filistin’le ilgili
eylemler nedeniyle gözaltına alınan ve tutuklanan kişilerin sayısı adalet
bakanından soru önergesi yoluyla sorulmuş, ancak soru önergesine cevap
verilmemiştir.
Bu durumda Filistin eylemleri nedeniyle kaç kişi
hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten, kaç kişi
hakkında cumhurbaşkanına hakaretten, bazı liman ve gemi protestolarında kaç
kişi hakkında konut dokunulmazlığını ihlalden yasal işlem başlatıldığını net
bir şekilde bilmemiz mümkün değildir. Ancak yaptığımız araştırmalara göre
yaklaşık 120 kişi hakkında yasal işlem başlatılmıştır.
Buna çifte vatandaşlık sahipleri, bu soykırım
emrini veren İsrail’li yöneticiler ve komutanlar hakkında yapılan şikayetlerle
ilgili verilen takipsizlik kararlarını da eklersek, sayının biraz daha
artacağını söyleyebiliriz.
***
Bundan bir buçuk yıl civarı önce, yaklaşık 30
ilde eş zamanlı yaptığımız ilk açıklamamızdan sonra, bir sosyal medya tetikçisi,
bütün illerde yapılacak etkinliklerimizin yer ve zaman bilgilerini içeren
afişimizi ekleyerek “Hiç lafı eğip bükmeden söyliyeyim” ifadesiyle başlayıp,
hepimize açıkça küfretti.
Ben şahıs hakkında şikâyetçi oldum, savcılık,
şahsın ifadesini dahi almadan takipsizlik kararı verdi, bu karara itiraz ettim,
sulh ceza hâkimliği itirazımı reddeti ve karar kesinleşti.
Bunun üzerine, söz konusu şahsın bana karşı açık
bir şekilde hakaret suçunu işlediğini, hakkında verilen takipsizlik kararının
kaldırılarak cezalandırılması için dava açılmasını talep ederek, Anayasa Mahkemesine
başvurdum.
Anayasa Mahkemesi, hukuk mahkemesinde tazminat
davası açma yolunu göstererek başvurumu reddetti.
Şu muhakemeye bakar mısınız? Ben, şahıs suç
işlemiştir, cezalandırılmasını istiyorum diyorum, o senin amacın tazminat ve
para, git şahsa tazminat davası aç diyor.
***
Maalesef 28 Şubat dönemini hatırlatan bir
yargı mantığıyla karşı karşıyayız. O zaman biz tesettürlü kadınların başörtüsü
takmalarının gerekçesinin, dini bir görevin yerine getirilmesi olduğunu ısrarla
vurgular, konuyla ilgili ayetleri ve Diyanetin fetvasını delil olarak
gösterirdik, ama savcılıklar, idare mahkemeleri, Danıştay, YÖK Yüksek Disiplin
Kurulu ve daha birçok kurum “hayır siz ibadet amacıyla değil siyasi ve
ideolojik amaçlarla başörtüsü kullanıyorsunuz” der, bazı müvekkillerimizi
memurluktan ihraç eder, birçok memur ve öğrenciye de uzaklaştırma ve diğer
disiplin cezaları verirlerdi.
***
28 şubat hatırlatmasından sonra biz yine
günümüze ve gündemimize dönelim.
Yargımızın bu noktaya gelmesi bir kereden
olmadı. Önce bakanımız, daha sonra kesmek zorunda kaldıkları ticareti gündeme
getirdiğimiz için bizleri ihanetle suçladı, bu işin psikolojik ortamını
yarattı, durumdan vazife çıkaran tetikçiler bize hakaret etti ve yargı
makamlarımız da bakanımızın oluşturduğu iklime uygun kararlar verdi.
Evet, söylenecek çok söz var, ama vaktinizi
almak ve sizi bu sıcakta daha fazla bekletmek istemediğim için şimdilik bir
virgül koyarak bu faslı burada kapatıyorum.
Ancak şu
kadarını söylemeliyim, biz bunu hak etmiyoruz, bu halk bu muameleleri hak
etmiyor.
***
Değerli Kardeşlerim
Son bir noktaya değinerek sözlerimi tamamlıyorum.
Birçok defa, burada
toplanmamızın amacını, adil şahitlik görevimizin ifası olarak açıkladık.
Nisa Sûresi’nin 135.
ayetinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.
“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta
tutan, kendiniz, ana babanız ve yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için
şahitlik eden kişiler olun. Haklarında şahitlik ettikleriniz zengin de fakir de
olsalar Allah onlara sizden daha yakındır. Adaletten sapma konusunda
arzularınıza uymayın. Şahitliği eğip büker, doğru şahitlik etmez veya şahitlik
etmekten kaçınırsanız, bilin ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
Bugün ülkemizdeki en önemli sorun, hukukun
üstünlüğünün tesis edilmemesidir.
Bir açıdan bakıldığında, kuralların herkese
eşit bir şekilde uygulanmamasıdır.
Kurallar herkese eşit bir şekilde uygulanmadığında,
insan onurunu koruması ve adaleti tesis etmesi gereken yargı mekanizması,
yukarıda açıkladığımız örnekte olduğu gibi ne yazık ki tam tersi bir rol
oynamaktadır.
***
Etkinliğimiz sona
ermiştir.
Hepinize ayrı ayrı
teşekkür ediyorum
Hepinizi Allah’a
emanet ediyorum.
YORUMLAR