Akıl kişisel çıkarlardan kurtulup yüce gayeler için değerlendirildiğinde seçkin bir akıl olma hüviyeti kazanır.
Bilgi ahlakı ve bilgiyi ahlaka dönüştürmek kıymetlidir
Değerli olan bilgiden ziyade o bilgileri insanlık için iyi, doğru, güzel ve hayra hizmet edecek şekilde kullanmaktır.
De ki: “Hiç (hakikati) bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu? (Bunu) ancak akl-ı selîm sahipleri (gereğince düşünüp) anlar.” (Allah’a şirk koşan mı daha hayırlıdır,) yoksa (tevhid inancı üzere,) gece vakitlerinde, secde ve kıyam hâlinde ibadet eden, âhiretten (azaptan) korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak kulluk eden mi?
Muhakkak ki hakikati bilenler ve gereğini yerine getirenler seçkin ve selim akıl sahibi olanlardır.
Seçkin ve selim akıl sahibi olanlar, Allah’ın hikmet bahşettiği kimselerdir.
(Allah) Hikmeti, kime dilerse (kim ilmi ve hakikati talep eder ve bu yönde ciddi gayret gösterirse) ona verir. (Hikmet ehli kılınan seçkin ve nasipli birisidir.) Ve her kime de hikmet (ilim ve feraset) verilirse, hakikaten ona çok hayır lütfedilmiştir. (Bu gerçeği ise ancak) Akıl ve gönül ehli düşünüp anlar (ve değerlendirir).
Allah hayırlı olan ve hayırlı işler yapan, başkalarına faydalı olmayı ilke edinen kullarına hikmet verir.
Rabbimiz Allah, insanlığa son mesajı olan kitabı için ‘’Bu, sana indirdiğimiz Kur'ân, hayrı öğreten, insanlara faydalı mübarek bir kitaptır. Akıl ve vicdan sahipleri âyetlerini ciddi ciddi düşünüp, kendilerine neler kazandırabileceğini hesap etsinler, öğüt alsınlar diye indirdik.’’
Seçkin akıl ve hikmet sahibi olanlar, güven, doğruluk, adalet, ihlâs, cömertlik, sevgi, saygı ve başkalarına faydalı olmak gibi hasletleri ilke edinenlerdir.
Seçkin akıl ve hikmet sahibi olanlar için Yüce Allah şöyle buyurur: ‘’Hiç şüphesiz ki göklerin ve yerin o muhteşem yaratılışında ve gece ile gündüzün mükemmel bir uyum ve düzen içerisinde birbiri ardınca gelişinde, aklı, vicdanı ve sağduyusu olanlara Allah’ın sonsuz kudret, adâlet ve merhametini gösteren nice deliller vardır.
O akıl ve basiret sahipleri ki, ayaktayken, otururken ve hattâ dinlenmek için uzanıp yatarken, sürekli olarak Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin akıllara durgunluk veren o muhteşem yaratılışındaki hikmet ve anlamı üzerinde derinden derine düşünür ve Allah’a şöyle niyaz ederler:
“Ey Rabb’imiz! Sen bütün bunları hikmet ve amaçtan yoksun olarak yaratmış olamazsın. Çünkü Sen, abesle iştigal etmekten uzaksın, yüceler yücesisin! Hikmet ve adâletinin gereği olarak, cennet de haktır, cehennem de haktır; o hâlde, bizi cehennem azâbından koru yâ Rab!”
“Ey Rabb’imiz! Biz, “Rabb’inize iman edin!” diyerekinsanlığı imana çağıran bir dâvetçinin çağrısını işittik ve derhâl ona iman ettik. Ey Rabb’imiz, günahlarımızı bağışla, bizi dâimâ iyiliğe, güzelliğe yönelterek, birey ve toplum olarak kötülüklerimizi yok et. Bizleri, son nefesimize kadar iyilik ve erdem sahibi kullarınla birlikte yaşat, onlarla birlikte canımızı al ve Hesap Gününde yine onlarla birlikte haşreyle ya Rab!”
“Ey Rabb’imiz! Elçilerin aracılığıyla bize vadettiğini, yani, dünyada zafer ve üstünlüğü, ahirette ise sonsuz cennet nimetlerini bizlere bahşet; Diriliş Günü bizi mahcup etme! Kuşku yok ki Sen, verdiğin sözden asla caymazsın!”3/190-194
Vicdanlı, seçkin ve selim akıl sahibi olan, kötülüklerden sakınarak iyilikler yapan ve iyiliğin hâkimiyeti için gayret eden aziz insanlara selam, dua ve muhabbetlerimle…
Erkan FURKANOĞLU
27.09.2025 /İzmir
YORUMLAR