Eğitim, yalnızca bilgi aktarmak değil; aynı zamanda bir karakter inşasıdır. Bu inşanın mimarı olan öğretmen, bilgiden önce gözlem yeteneğiyle donanmalı. Çünkü her çocuk ayrı bir evren, her davranışın ardında ayrı bir hikâye yatar. İyi bir öğretmen, öğrencisini etiketlemek yerine anlamayı tercih eder. Sorunun değil, çözümün bir parçası olur.
Değişim zordur, çünkü alışkanlıklarımız bizi hep tanıdık, konforlu yere geri çağırır. Bu nedenle eğitimde ceza değil, dönüşüm hedeflenmelidir. Ancak cezalar kaçınılmazsa, adil ve ilgili olmalıdır. Geç gelen bir öğrencinin geç çıkarılması; yaptığı eylemin sonuçlarıyla yüzleşmesini sağlar. Ama ödevini yapmayan çocuğu tek ayak üstünde bekletmek ya da telefonuna el koymak gibi cezalar, çocuğun davranışıyla bağlantısız olduğu sürece yalnızca cezalandırmak olur, eğitmek değil.
Ne yazık ki bazen, öğrenciyi değiştirmeye çalışırken öğretmen kendini sorgulamaz. Oysa “kötü öğrenci yoktur, kötü öğretmen vardır” sözü, yalnızca bir suçlama değil, bir sorumluluk hatırlatmasıdır. Öğretmen, sınıfa sadece ders değil; tutum, yaklaşım ve umut da getirir.
Bir başka önemli mesele de, öğretmenin konuşan değil, dinleyen olmasıdır. Çünkü bazen dinlemek, konuşmaktan daha zor ama daha etkili bir öğretim aracıdır. Çocuğu gerçekten duymak, onu dönüştürmenin ilk adımıdır.
Eğitim, bir kalbi diğerine dokundurabilme sanatıdır. Bu sanatta usta olmanın yolu ise gözlemden, adaletten ve sabırdan geçer. Öğretmen yalnızca öğretmez; rehberlik eder, bekler ve yeniden dener. Çünkü dönüşüm, zaman ister. Ama iyi bir öğretmenle her çocuk değişebilir.
YORUMLAR