Reklam
Önce İma Sonra Sözlük: Nefretin Dili TDK'ya Sığmaz
Mehmet Bilgin

Mehmet Bilgin

Önce İma Sonra Sözlük: Nefretin Dili TDK'ya Sığmaz

25 Ağustos 2025 - 10:32

Toplumun hassasiyetlerini hedef alan, kimlikleri üzerinden alay konusu yapan ve bunu da mizah kılıfına saran her paylaşım, sadece bireyleri değil; birlikte yaşama iradesini, hukuku ve toplumsal barışı da yaralar. Son günlerde Prof. Dr. Bengi Başer’in sosyal medya hesabından yaptığı ve kamuoyunda geniş yankı uyandıran paylaşım, bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi.
X hesabı üzerinden yaptığı paylaşımında kullanılan görselin “esmer tenli, yüzünde ben olan, burnu belirgin” bir kişi üzerinden oluşturulmuş olması; radikal ırkçı grupların uzun süredir belirli bir ırkı ima ve dalga amacıyla kullandığı klişeleri yansıtıyor. Bu durum, sadece paylaşımın dilini değil; bir akademisyenin eğitim seviyesi, toplumsal hassasiyetleri ve halkları kucaklama konusundaki fikirlerini de yeniden gündeme getirdi.

Kullanılan metin şuydu:

“Sokak hayvanlarını yok etmek için harcadığınız enerjiyi, şu insan alt türlerini islah etmek için harcasanız ya!..”
...(Altta bahsedilen görsel)...

Kamuoyu tepkisi büyüyünce, paylaşımın “TDK’daki anlamına” dayandırılarak savunulması ise meselenin vahametini azaltmadığı gibi, tartışmayı daha da derinleştirdi. TDK’ya göre “hırt” kelimesi; “ahmak, budala, sersem, aptal, anlayışsız (kimse), incelikten yoksun, kaba (kimse)” anlamlarına geliyor. Ancak bu tanım, paylaşımın ima ettiği etnik aşağılama ve nefret söylemi bağlamında hukuki ve etik sorumluluğu ortadan kaldırmıyor.

*Diyarbakır Barosu’nun Hukuki Tepkisi*

Diyarbakır Barosu, paylaşımın açıkça nefret söylemi içerdiğini belirterek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na “Nefret ve Ayrımcılık” (TCK m.122) ve “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik” (TCK m.216) suçlarından dolayı suç duyurusunda bulundu. Ayrıca, ilgili kişinin mesleki sorumlulukları gereği etik ilkelere aykırı paylaşımı nedeniyle Sağlık Bakanlığı’na disiplin soruşturması talebiyle resmi başvuruda bulunulduğunu duyurdu.

*Barış Sürecine Zarar Veren Söylemler*

Türkiye, farklı kimliklerin bir arada yaşamasını güvence altına alan, toplumsal barışı pekiştirmeyi amaçlayan bir döneme girmiş durumda. Bu süreç, sadece siyasi iradenin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğunu gerektiriyor. Ancak nefret söylemi içeren her ifade, bu çabaları sabote etme potansiyeli taşıyor.
Bu tarz ifadeler, geçmişte acılar yaşamış, ötekileştirilmiş topluluklarda yeni yaralar açıyor. Barışın temellerinin atıldığı bir dönemde, bu tür söylemler yalnızca bireyleri değil; ortak yaşam kültürünü, toplumsal uzlaşıyı ve geleceğe dair umutları da hedef alıyor.

Ve böylesi bir zamanda hatırlanması gereken en güçlü sözlerden biri, Nazım Hikmet’in şu dizeleridir:

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür,
bir orman gibi kardeşçesine.”
Bu dizeler, barışın dilini, eşit yurttaşlık ilkesini ve insan onurunu koruma gerekliliğini hatırlatıyor.
Tüm toplumlarda ve bölgelerde kaba saba diye tabir edilen suça bulaşmış insanlar mevcut, bunu belirli bir yöreye, bölgeye ve etnik unsura dayamanın mantıklı ve doğru olmadığı kanaatindeyim. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, söz konusu ima ettiği kesim, Kürtler'in olduğu aşikardır ve bu gerçek, toplumsal barışı tehdit eden bir dilin kullanıldığını gözler önüne seriyor.
Morfolojik olarak sınıflandırdığımızda değil belki ama, vicdani olarak sınıflandırdığımızda bu söylemlerin ve imaların sahibinin aslında değil alt tür, insanlık türü ile bile taksonomide yerinin olmadığını söylemek daha isabetli olur. Kürtler'e yönelik yapılan bu tür açıklamalar, toplumsal barışa zarar verirken, tarihsel olarak da ötekileştirilmiş ve acılar yaşamış bir halkı daha da yalnızlaştırıyor. Çünkü, bu tür söylemler, Kürtler'e karşı var olan ön yargıları körükleyebilir ve bu da sadece sosyal ilişkileri değil, hukuk ve demokrasi anlayışını da zedeler.

Mehmet Bilgin
Gazeteci - Yazar
10:15 25/08/2025

YORUMLAR

  • 0 Yorum