Cinsellik, insanoğlunun hem biyolojik hem de duygusal yönünü besleyen doğal bir ihtiyaçtır. Ancak çoğu zaman, özellikle bizim toplumumuzda, cinsellik kelimesi bile utanç, yasak ve ayıp gibi kavramlarla iç içe anılır. Oysa sağlıklı bir cinsellik anlayışı, yalnızca bedensel hazların değil, duygusal yakınlığın, zihinsel olgunluğun ve karşılıklı saygının bir bileşimidir. Bu noktada “cinsel özgürlük” kavramını doğru tanımlamak ve yanlış anlamlardan arındırmak gerekir.
Özgürlük Serbestlik Değildir
Cinsel özgürlük, gelişigüzel ilişkiler kurmak, sorumsuzca hareket etmek ya da bedeni sürekli bir tüketim nesnesine dönüştürmek değildir. Serbestlik, “yapabilirim” duygusuyla hareket eder; özgürlük ise “ne, ne zaman, kiminle ve neden yapmalıyım” sorularını cevaplayabilen bilinçli bir tercihtir. Bu nedenle cinsel özgürlük, öncelikle özgür düşünebilen, duygularını zenginleştirebilen, tabuları aşabilmiş, başkalarının sınırlarına saygı gösterebilen olgun bireylerin başarabileceği bir durumdur.
Zihinde Başlayan Bir Eylem
Sevişmek, yalnızca cinsel organların değil, beynin ve duyguların eylemidir. Beden bir araçtır; asıl belirleyici olan zihinsel uyum ve duygusal bağdır. Nörobiyolojik olarak da cinsellik sırasında salgılanan dopamin, oksitosin ve endorfin gibi hormonlar, yalnızca fiziksel haz değil, bağ kurma ve güven duygusunu da güçlendirir. Bu nedenle sağlıklı cinsellik, bedenin ötesinde bir “yakınlık” üretir.
Utançtan Öz-Şefkate
Toplumumuzun en büyük sorunlarından biri, insanların kendi bedeninden ve cinselliğinden utanmasıdır. Oysa cinsel sağlığın ilk adımı, kendinden utanmamaktır. Bedenini tanımak, arzularını anlamak, cinselliğin doğal olduğunu kabul etmek, hem bireysel hem de ilişkisel yaşam kalitesini artırır. Utanç, cinselliği bastırır, ketler ve çoğu zaman gizlilik ile yalan sarmalına yol açar. Bunun yerine öz-şefkat, dürüstlük ve açıklık sağlıklı bir zemin oluşturur.
Rıza ve Sorumluluk
Gerçek cinsel özgürlük, yalnızca bireysel isteklerin değil, karşı tarafın iradesinin ve rahatlığının da gözetildiği bir ilişkidir. Rıza; açık, net, baskıdan uzak ve istenildiğinde geri çekilebilen bir onaydır. Partnerler arasında güç dengesizlikleri (yaş, statü, ekonomik bağımlılık gibi) rızayı gölgeleyebilir; bu nedenle etik standartlar, hukukun asgarisinin de ötesine geçmelidir. Ayrıca cinsel sağlık, korunma yöntemleri, testler ve mahremiyet konularında sorumluluk almak özgürlüğün ayrılmaz bir parçasıdır.
İletişimin Rolü
Sağlıklı bir cinsel yaşam, sağlıklı bir iletişimle başlar. İstekleri, sınırları ve beklentileri açıkça ifade edebilmek, hem güveni hem de tatmini artırır. “Ben-dili” kullanmak, karşılıklı geri bildirim vermek ve süreç boyunca rızayı teyit etmek, ilişkinin olgunluğunu gösterir. Sessizlik ya da varsayım yerine açık konuşmak, hem yanlış anlamaları önler hem de bağları güçlendirir.
Eğitim ve Toplumsal Dönüşüm
Doğru cinsel eğitim, yalnızca biyolojik bilgiler vermekle sınırlı kalmamalı; değerleri, iletişim becerilerini ve mahremiyet bilincini de kazandırmalıdır. Bu eğitim, ailede başlar, okulda pekişir ve toplumun her alanına yayılır. Cinsel özgürlük, utanç ve yasakçılıkla değil, bilgi, sorumluluk ve saygıyla inşa edilir.
Sonuç: Olgun Bir İnsanlık Hali
Cinsel özgürlük, “yalama olmuş bir serbestlik” değil; iki özgür zihnin, iki saygılı kalbin ve iki duyarlı bedenin ortak eylemidir. Bu özgürlük, yalnızca yatakta değil, hayata bakışta, kendine ve başkasına gösterilen saygıda başlar. Kendinden, bedeninden ve insani doğandan utanmamak; başkasını da en az kendin kadar özne kabul etmek, doğru cinselliğin en temel ilkesidir.
YORUMLAR