Şairin bir sözü var, sık sık hatırıma gelir: “Bana okudun mu diye sormayın. Ben kitap okumadım, ama çok insan okudum.” Ne zaman bu sözü duysam, durup düşünürüm. Gerçekten de hayat, sadece kitap sayfalarında değil, insanların yüzlerinde, sözlerinde, suskunluklarında da okunur. Fakat bana soracak olursanız, ben hem kitap okudum hem insan. Hem satır aralarında kayboldum, hem gözlerin derinliklerinde.
İnsan bir ummanmış meğer… Okudukça içine çekiyor, içine çektikçe anlamak zorlaşıyor. Bir kitaba dönüp tekrar tekrar bakabilirsiniz, ama bir insanı aynı yerden yeniden okuyamazsınız. Her karşılaşma başka bir hâl, her söz başka bir anlam. Ve her insan, başka bir hikâyenin taşıyıcısı.
Yıllar içinde kitaplardan öğrendiklerim bana düzenli düşünmeyi, sorgulamayı ve kelimelerle yol bulmayı öğretti. İnsanlardan öğrendiklerim ise sabrı, kırılganlığı, karmaşayı ve bazen de çaresizliği… Ama en çok da şu gerçeği: Okumakla tükenmeyen bir varlık insan. Her birinin içinde başka bir dünya gizli. Bu yüzden “çok şey biliyorum” demek haddine düşmüyor insanın.
İşte bu yüzden, kitap ve insan okumaya devam ettikçe çevremde birçok gereksiz iş, çokça sığlık ve cehalet görüyorum. İnsan, kendini bilgiyle süslemeyince süslediği her şey eksik kalıyor. Ne kadar çok konuşsak da boş, eğer kalpten bir cümlemiz yoksa. Ne kadar çalışsak da boş, eğer vicdanımıza bir katkısı yoksa.
İlim bir derya, evet… Herkesin bu deryadan payına düşeni alması mümkün. Ama mesele sadece öğrenmek değil; öğrendiğini yaşamak, insan kalabilmek. Madem ki insanız, o zaman insana yakışır bir hâl üzere olmalıyız. Çünkü ben inanıyorum ki, insanlık dediğimiz değer, tek tek insanların içinde yeşeriyor. Ben yoksam, insanlık da eksik kalıyor. Ve eğer insanlık olmayacaksa, neyleyim dünya malını?
Bu dünyadan geçip giderken ardımızda bırakacağımız en kıymetli şey, kaç kitap okuduğumuz değil; kaç yüreğe dokunduğumuz olacak. Kitapları sevelim, ama insanları ihmal etmeyelim. Çünkü bazen bir insan, kütüphanelerde bulunmayan bir hakikati fısıldar kulağımıza.
YORUMLAR