MAHZUNİ ŞERİF’İN BÜYÜKLÜĞÜNÜ ANLAMAK: BİR HALK OZANININ HAKLI MÜCADELESİ
Mahzuni Şerif… Öylesine/sıradan bir isim değildir... Türk halk kültürünün, Anadolu irfanının ve yoksul halkın sinesinden doğmuş bir çığlıktır. O, Pir Sultan Abdal’ın direniş ruhunu, Âşık Veysel’in içtenliğini ve Karacaoğlan’ın halk dilini 20. yüzyıl Türkiye’sine taşıyan çok büyük bir halk ozanıdır. Yoksulluğu, adaletsizliği, zulmü ve emperyalizmi en sert biçimde eleştiren nadir sanatçılardan biri olarak, hem sanat tarihinde hem de toplumsal hafızada özel bir yer edinmiştir.
Mahzuni’nin eserlerine baktığınızda sadece bir sazın tınısını değil; bir halkın acısını, umudunu, isyanını ve hikâyesini görürsünüz. O, türkülerini bir eğlence aracı olarak değil, birer mücadele manifestosu olarak söylemiştir. Anadolu’nun suskunlaşmış, horlanmış, yok sayılmış insanlarının sesidir Mahzuni. Çoğu zaman bir ozan gibi değil, bir halk tribunali gibi konuşur. Bu yüzden türkülerine sinen ağır eleştiriler, o dönemin baskılarını ve toplumun acı gerçeklerini yansıtır.
Ne var ki bugün, Mahzuni Şerif’i anlamadığını hâlâ gururla söyleyen ya da anlamak yerine tek bir kelimeye, tek bir öfke cümlesine takılıp kalan bir kesim var. Oysa Mahzuni’nin hayatı da mücadelesi de dümdüz bir çizgi değildir. Hapishaneler, sürgünler, baskılar, yoksulluk ve türlü zorluklarla yoğrulmuş bir ömürden söz ediyoruz. Böylesine ağır şartlar içerisinde elbette onun da fevri anları, sert çıkışları, kırgınlıkları, hatta hataları olmuştur. Çünkü Mahzuni bir peygamber değil; etten kemikten bir insandır.
Ama bir gerçeğin altını çizmek gerekir: Bir insanın hataları, onun toplum için ne ifade ettiğini gölgeleyemez. Mahzuni’nin kimi zaman kırgınlıkla söylediği sözlere saplanıp kalmak, aslında onun tüm bir ömrü boyunca verdiği haklı ve kutsal mücadeleyi görmezden gelmek demektir. Bir ozanın kıymeti, sadece birkaç öfke anıyla değil; yaşamı boyunca ürettiği sanatla, verdiği mücadeleyle, halkın belleğinde bıraktığı izle ölçülür.
Mahzuni Şerif, bütün eleştirilere rağmen, bütün hatalarına rağmen, hatta bütün öfke dolu anlarına rağmen, bu toprakların yetiştirdiği en büyük halk ozanlarından biridir. Çünkü o, adaletin olmadığı yerde adaleti, ezilenlerin susturulduğu yerde sesi, karanlığın çöktüğü yerde umudu temsil etmiştir.
Bugün hâlâ onun türkülerine kulak veriyorsak, bu onun ne kadar haklı bir çizgide yürüdüğünü gösterir. Bugün hâlâ zor zamanlarımızda onun sözlerini hatırlıyorsak, bu onun halkın vicdanına nasıl kazındığının kanıtıdır.
O nedenle Mahzuni’yi anlamak için önce şu basit gerçeği kabul etmek gerekir:
Büyük insanlar, büyük davaların yükünü taşırlar. Bu yük bazen insanı yaralar, bazen yorar, bazen de kırar. Ama asıl olan, o yükü taşıma cesaretidir.
Mahzuni Şerif işte bu cesaretin adıdır.
Onun mücadelesini anlamak, aslında bu ülkenin yakın tarihini ve halkın adalet arayışını anlamaktır.
Onu birkaç sözle yargılayanlar değil; onu tüm yönleriyle anlayanlar kazanacaktır.


YORUMLAR