Reklam
Okul Öncesi Öğretmenliği: Eğitim mi, Bakım mı?
Mehmet Emin KUŞ

Mehmet Emin KUŞ

Okul Öncesi Öğretmenliği: Eğitim mi, Bakım mı?

16 Eylül 2025 - 22:49

Türkiye’de okul öncesi eğitim denildiğinde hâlâ yanlış algıların yaygın olduğunu görmek üzücü bir gerçektir. Okul öncesi öğretmenliği, çoğu zaman “bakıcılık” ya da “veliyi memnun etme” işleviyle sınırlandırılmakta, mesleğin pedagojik yönü göz ardı edilmektedir. Oysa 3-6 yaş aralığı, bir çocuğun bilişsel, duygusal ve sosyal gelişiminde altın değerinde bir dönemdir. Bu dönemde verilen eğitim, çocuğun ileriki hayatında akademik başarıdan kişilik gelişimine kadar pek çok alanda belirleyici rol oynamaktadır.

Bugün ülkemizde okul öncesi öğretmenleri, aynı fakültelerden mezun oldukları farklı branşlardaki meslektaşlarıyla kıyaslandığında, hâlâ eşit şartlarda çalışamamaktadır. Aralıksız, teneffüssüz ve yoğun mesai şartlarının yanı sıra, öğretmenlik vasıflarının hiçe sayılarak bakıcı muamelesi görmeleri, bu meslek grubunun en büyük kırgınlıklarından biridir. Oysa okul öncesi kurumları birer “bakım merkezi” değil, bilimsel temellere dayalı eğitim yuvalarıdır.

Bu noktada kavramsal bir sorun da göze çarpmaktadır. “Anaokulu” veya “anasınıfı” gibi adlandırmalar, okul öncesi eğitimi bakım ve gözetimle özdeşleştiren algıyı pekiştirmektedir. Bu nedenle mesleğin ve kurumların adlandırılmasında köklü bir dönüşüm kaçınılmazdır. “Temel Eğitim Öğretmenliği” ifadesi, hem dönemin önemini hem de öğretmenliğin asli görevini daha doğru biçimde yansıtacaktır.

Peki, bu algı nasıl değişebilir? Öncelikle mesleğe dair özsaygıyı güçlendirmek, öğretmenlerin eğitimci kimliğini görünür kılmak gerekmektedir. Çocuklarla oynanan oyunlar, yalnızca vakit geçirme aracı değildir; oyun, okul öncesi eğitimin temel öğrenme yöntemidir. Bazen bir oyun, çocuğun duygusal dünyasına dair ipuçları verir, bazen soyut kavramların öğretiminde eşsiz bir araç olur. Oyun yoluyla öğrenmeyi küçümsemek, okul öncesi eğitimin bilimsel değerini yok saymak anlamına gelir.

Velilere de önemli bir sorumluluk düşmektedir. Çocuğun öz bakım becerilerinin (giyinme, yemek yeme, tuvalet temizliği) aile tarafından kazandırılması gerekir. Öğretmenin görevi, çocuğa akademik, sosyal ve duygusal gelişim imkânı sunmaktır. Aksi takdirde öğretmenin asli misyonu gölgelenmekte, eğitim süreci sekteye uğramaktadır.

Sonuç olarak okul öncesi öğretmenliği, “bakıcılık” veya “çocuğun ihtiyaçlarını gidermeye yönelik yardımcı hizmet” değil, temel eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır. Eğitim politikalarının bu alanı değersizleştirmek yerine güçlendirmesi, yalnız öğretmenlerin değil, geleceğimizin teminatı olan çocukların da hakkıdır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum