Reklam
Sağlıkta Geriye mi Döndük?
Mehmet Emin KUŞ

Mehmet Emin KUŞ

Sağlıkta Geriye mi Döndük?

10 Temmuz 2025 - 08:00

Türkiye’de sağlık sistemine dair bir zamanlar övünerek anlatılan “dönüşüm” hikâyesi, bugün yerini sessiz bir çöküşün hikâyesine bırakıyor. Vatandaşların sabahın ilk saatlerinde ekran başında MHRS randevusu kovalamaya çalıştığı, bulamadığında özel hastanelerin yolunu tuttuğu, hatta bazı yerlerde “bıçak parası” tartışmalarının yeniden alevlendiği bir dönemden geçiyoruz. Sağlıkta 2002 öncesinin kimi uygulamaları ve sıkıntıları, yeniden kapımızda gibi duruyor.


Randevu Almak Bir Umut Törenine Dönüştü

Artık devlet hastanelerinden randevu almak neredeyse imkânsız hale geldi. “En erken 3 ay sonra”, “Bu branşta doktor yok” ya da “Lütfen gece 12'de yeniden deneyin” gibi cevaplar, sistemi kullanmaya çalışan herkesin aşina olduğu cümleler haline geldi. Göz hastalıkları, ortopedi, diş tedavisi, kadın doğum gibi birçok branşta aylarca süren bekleme süreleri, hastaları ya özel hastanelere mecbur bırakıyor ya da sağlık sorunlarını ertelemeye.

Eskiden “Hastane kapılarında sabahlama dönemi bitti” denirdi. Şimdi dijital sıraya sabahlayan bir toplum var.


Bıçak Parası Geri mi Geldi?

2000’li yılların başında tamamen kaldırıldığı duyurulan “bıçak parası” iddiaları, bugün bazı hastanelerde yeniden konuşuluyor. Ameliyat öncesinde “teşekkür” adı altında para istenmesi, ya da dolaylı yollarla “işimizi görmemizi sağlarsan biz de seni mağdur etmeyiz” cümleleri, sağlık çalışanlarının büyük kısmını zan altında bırakıyor. Kuşkusuz bu tür etik dışı uygulamaların hekimlik mesleğine zarar verdiği açık; ancak sistemin içinde oluşan boşluklar, bu tür alanların yeniden doğmasına neden oluyor.

Özel Hastaneye Mecburiyet

Devlet hastanesinden randevu alamayan ya da acil ihtiyacı olan hastalar için tek çare artık özel hastaneler. Ancak orada da her şey “fiyat listesine” bağlı. Muayene ücretleri, tahlil farkları, ameliyat katkı payları derken; sağlık hizmeti almak, alt ve orta sınıf için giderek lüks haline geliyor. Oysa anayasanın 56. maddesi hâlâ yürürlükte: “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.”

Fakat bu hakkı kullanabilmek, cebinizdeki para miktarıyla ölçülür hale geldi.


Doktorlar Gidiyor, Sağlık Sistemi Kanıyor

Bir başka gerçek daha var: Türkiye’de yetişmiş binlerce genç doktor yurt dışına gitmenin yollarını arıyor. Ağır çalışma koşulları, şiddet, düşük ücret ve gelecek kaygısı, doktorları göçe zorluyor. Bu da sağlık sisteminde nitelikli insan kaynağının azalmasına, kalanların ise tükenmişliğine yol açıyor. Sağlık sistemi insan üzerine kurulur; insanlar yıprandıkça sistem çöker.

Peki Çözüm Nerede?

Sistem, geçici çözümlerle değil; yapısal reformlarla yeniden inşa edilmeli. Hekimin emeği korunmalı, vatandaşın erişimi kolaylaştırılmalı. Sağlık ticaret değil, kamusal bir hak olarak görülmeli. Aksi halde, dijital çağda yaşayan bir toplumun 1990’ların sağlık kuyruklarına döndüğünü hayretle izlemeye devam edeceğiz.


Bugün yaşanan tabloyu özetleyen soru nettir:
“Sağlıkta gerçekten ileri mi gittik, yoksa yavaş yavaş geriye mi dönüyoruz?”
Cevap, hastaneye düşen herkesin tecrübesinde gizli.


YORUMLAR

  • 0 Yorum