Reklam
Toprağın Sessiz Çığlığı: Şanlıurfa Tarım Arazileri...
Mehmet Emin KUŞ

Mehmet Emin KUŞ

Toprağın Sessiz Çığlığı: Şanlıurfa Tarım Arazileri Tehlikede

07 Ağustos 2025 - 20:31

Tarım Toprağı mı, İmar Parseli mi?

Türkiye’de tarım kalbi olarak bilinen Şanlıurfa, yüzyıllardır Mezopotamya’nın bereketli toprakları üzerinde yeşeren kadim bir üretim kültürünü yaşatıyor. Harran Ovası’ndan Ceylanpınar’a, Bozova’dan Birecek’e ,Suruç’tan Karacadağ’a kadar uzanan bu zengin coğrafya, sadece buğdayın, kırmızı mercimeğin, pamuğun ve fıstığın değil , bir halkın emeğinin, kültürünün ve geleceğinin de yeşerdiği bir yer. Ancak bugün bu topraklar sessiz bir çığlık atıyor.

 
Yıllar önce GAP projesiyle birlikte sulama imkânlarının genişlemesi, Şanlıurfa’da tarımsal verimliliği zirveye taşımıştı. Atatürk Barajı sayesinde kuraklığın kader olmaktan çıktığı bu topraklar, yalnızca bölge halkı için değil, Türkiye’nin gıda güvenliği için de stratejik bir değer taşıyordu. Ancak ne son yıllarda bu topraklar; betonla, asfaltla, plansız projelerle katlediliyor. Maalesef göz göre göre yok ediliyoruz, hem de kendi ellerimizle!

Şanlıurfa’da yaklaşık 4,5 milyon dekar tarım arazisi bulunuyor. Bu arazilerde tarla bitkilerinden endüstri bitkilerine,  bahçe bitkilerinden sera yetiştiriciliğine birçok ürün yetiştiriliyor. Bu verimli araziler aynı zamanda binlerce ailenin geçim kaynağı. Ancak gelin görün ki özellikle Karaköprü, Haliliye ve Eyyübiye ilçelerinde gözle görülür bir şekilde tarım alanları birer birer konut alanlarına dönüşüyor. Diğer ilçelerimizde de durum pek farklı değil. Organize sanayi bölgeleri, toplu konut projeleri, kooperatiflerle “kalkınma” adı altında yapılan her türlü imar faaliyeti, bu toprakları bir daha geri gelmemek üzere yok ediliyor..

2018 ile 2023 yılları arasında yalnızca Karaköprü’de 8.000 dönüm verimli tarım arazisinin imara açılması, buzdağının yalnızca görünen yüzü. Bu yapılaşmalar sadece arazileri yok etmekle kalmıyor; su tüketimini artırıyor, yerel iklimi bozuyor ve üreticiyi toprağından koparıyor.

Kanun Var Ama Uygulama Nerede?

5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, tarım topraklarının amaç dışı kullanımını sınırlandırmayı hedefliyor. Ancak kâğıt üzerindeki bu yasa, uygulamada bir hayalden öteye geçemiyor. Tarım dışı kullanım izinleri adeta formaliteye dönüşmüş durumda. Belediyelerin yetkisiyle 3194 Sayılı İmar Kanunu üzerinden yapılan planlamalarda tarım alanları göz ardı ediliyor. Sanki bu topraklar boş bir araziymiş gibi, betona ve ranta kurban ediliyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verileri ortadayken, bir tarım şehri olan Şanlıurfa’da bu denli kontrolsüz yapılaşmanın nasıl bu kadar kolay gerçekleşebildiğini anlamak güç. Asıl sorun, denetim ve irade eksikliğidir. Toprak, konuşmaz. Ama suskunluğu felaketin habercisidir.

Gelecek Beton Değil, Toprakta Yeşerecek

Toprak sadece ekmek değil, gelecek üretir. Tarım arazileri üzerinde yapılan plansız yapılaşma yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda çevresel ve toplumsal bir yıkımdır. Gıda güvenliği riske giriyor, iklimsel denge bozuluyor, kırsal göç hızlanıyor ve ekosistem çöküyor. Bugün Harran Ovası’na baktığınızda, bir yanda devasa binalar, diğer yanda yok olmuş tarlalar göze çarpıyor. Uydu görüntüleriyle belgelenmiş bu dönüşüm, önümüzdeki yılların büyük krizlerine davetiye çıkarıyor.

Peki, çözüm ne? Öncelikle yasal denetimlerin güçlendirilmesi gerekiyor. Tarım arazilerinin sınırları net bir şekilde belirlenmeli, büyük ova koruma alanları genişletilmeli. Harran Ovası gibi verimli alanlar, yalnızca belgeyle değil, fiilen korunmalı. Belediyeler ile Tarım İl Müdürlükleri arasında etkili bir koordinasyon şart. İmar planlarında mutlaka tarımsal etki değerlendirmesi zorunlu hale getirilmeli. Uydu sistemleriyle denetim yapılmalı, tarım dışı yapılaşmaların önüne geçilmelidir.

Kentsel gelişim elbette olacak. Ancak bu gelişim, tarım dışı ve çorak alanlara yönlendirilmelidir. Kalkınma, toprağı yok ederek değil; onu yaşatarak mümkündür.

Son Söz: Toprağını Kaybeden, Geleceğini Kaybeder

Şanlıurfa’nın bereketli toprakları bizim sadece geçim değil, kimlik kaynağımızdır. Her imara açılan tarım arazisi, yalnızca bir alan kaybı değil, bir gelecek kaybıdır. Çocuklarımızın sofrasına koyacağımız ekmek, bu gün alınan kararlarla şekilleniyor. Eğer bu hızla devam edersek, yarın gıda için toprağı olmayan ülkelere bağımlı hale geliriz. Ve işte o zaman, bugünlerde kaybettiğimizin ne olduğunu acı bir şekilde anlayacağız.

Toprak bizim kaderimizdir. Ve biz ona sahip çıkmazsak, o da bizi terk eder.

YORUMLAR

  • 0 Yorum