Reklam
Zincirin İlk Halkası: Savaş, Dolar ve Soframızdaki Ekmek
Mehmet Emin KUŞ

Mehmet Emin KUŞ

Zincirin İlk Halkası: Savaş, Dolar ve Soframızdaki Ekmek

20 Haziran 2025 - 11:30

Son zamanlarda dünya gündeminin birinci sırasında yine savaş var. Her patlayan bomba, sadece o ülkenin insanlarını değil; kilometrelerce ötede, bizim soframızı da etkiliyor. Farkında mıyız bilmiyorum ama savaşlar artık sadece toprağa değil, cüzdana, pazara ve mutfağa da düşüyor.

Dolar Savaşı Kaybedince Halk Kaybediyor

Uluslararası krizler, savaşlar ve jeopolitik gerginlikler en çok döviz kurları üzerinden kendini gösteriyor. Çünkü yatırımcıların, devletlerin ve piyasaların ilk refleksi, belirsizlikten kaçıp dolara sığınmak oluyor. Bu da doların değer kazanmasına yol açıyor. Türkiye gibi ekonomisi ithalata dayalı ülkelerde ise bu durum, kaçınılmaz bir dalga yaratıyor: İthal ürünlerin fiyatı artıyor, içeride enflasyon hızla yükseliyor.

Bugün Türkiye’de aldığınız pek çok ürün ya doğrudan ithal, ya da üretimi için ithal girdi kullanılıyor. Gübreden yeme, un ham maddesinden ilaca, ambalajdan teknolojiye kadar... Dolar yükseldiğinde sadece yurt dışından alınan mallar değil, yerli üretim bile zamlanıyor. Çünkü maliyetin temel taşı döviz olmuş durumda.

Akaryakıt: Zamların Anahtar Halkası

Savaş ortamlarında artan petrol fiyatları da işin tuzu biberi oluyor. Petrolün varil fiyatı yükselince, hemen akaryakıta zam geliyor. Mazot pahalanıyor, nakliye fiyatı artıyor, ürünün tarladan sofraya yolculuğu katlanıyor. Üretici zaten zorlanırken, bir de taşıma maliyetine yenik düşüyor. Olan yine tüketiciye oluyor.

Artık markete gitmek, eskisi gibi sadece liste yapıp alışveriş yapmak değil; neredeyse stratejik bir planlama gerektiriyor. “Bu hafta hangi ürün zamlandı?” diye sormadan çıkılamıyor evden.

Zincirleme Etki: Savaşta Mermi, Barışta Ekmek Yanar

Savaşta tank patlıyor, ama patlayan sadece bomba değil. Ekmek fiyatı, yağ fiyatı, ulaşım ücreti, elektrik faturası da patlıyor. Zincirin her halkası birbirine bağlı. Doların yükselişi sadece Merkez Bankası’nı değil, pazarda iki kilo domates almak isteyen Ayşe Teyze’yi de ilgilendiriyor. Çünkü o domatesin gübresi, ilacı, nakliyesi dolarla hesaplanıyor.

Bir de bunun psikolojik etkisi var: Dolar yükselince, fırsatçılık da yükseliyor. “Nasıl olsa zam gelecek” beklentisiyle market raflarında etiketler bir gecede değişiyor. Daha zam gelmeden fiyat artıyor. Bu da ayrı bir yara.

Ne Yapmalı?

Bu döngüyü kırmak için kısa vadede alınacak tedbirler elbette var ama asıl çözüm, ekonomiyi dışa bağımlı olmaktan kurtarmakta yatıyor. Tarımı, hayvancılığı, sanayiyi güçlendirmedikçe, üretimi yerli kılmadıkça; savaşın dumanı burnumuza kadar gelmeye devam edecek.

Savaş bize uzak gibi görünse de, etkisi mutfaktaki çay kaşığına kadar iniyor. Çünkü artık savaşlar sadece cephede değil, fiyat etiketlerinde de yaşanıyor. Dolar yükselince sadece para değil, umut da değer kaybediyor.


YORUMLAR

  • 0 Yorum