Reklam
Reklam
Haz ve Hız Çağının Amansız Hastalığı: Demans ve Alzheimer
Perihan Taşdemir Taylı

Perihan Taşdemir Taylı

Haz ve Hız Çağının Amansız Hastalığı: Demans ve Alzheimer

24 Mayıs 2025 - 14:54

Zihin, ruhun aynasıdır. Kalp ise ilâhi hafızanın taşıyıcısı ve mekânı.

Günümüz insanı, tarihin belki de en hızlı, en haz odaklı ve en duygu bastırıcı veya parçalayıcı çağını yaşıyor. Tüketmenin kutsandığı, hatırlamanın değil unutmanın makbul sayıldığı bu çağda, insan sadece beden olarak değil, bilinç olarak da dağılmaya başladı. Bu dağılmanın en derin yansıması, Demans ve Alzheimer gibi hastalıklarla karşımıza çıkıyor.

Biyolojik açıdan bunlar, sinir hücrelerinin ölümüyle ilerleyen nörodejeneratif hastalıklardır. Ancak mesele sadece nörolojiyle açıklanamayacak kadar çok girift ve  katmanlıdır. Zira her hastalığın ardında başedilemeyen ruhsal, duygusal ve hatta kolektif bir hikâye saklıdır.

Unutmak mı, Yoksaymak mı veya Hatırlamaktan Korkmak mı?

Demans ve Alzheimer, çoğu zaman yaşlılıkla birlikte gelen, hafıza kaybı olarak tanımlansa da; bu durum sadece bir “unutma” hali değildir elbette... Bilinçaltına bastırılan duygular, ifade edilemeyen acılar, yıllarca görmezden gelinen içsel gerçekler zamanla zihinsel sistemde birikerek kendi çıkış yolunu arar. Kimi insan bu acıyı bedeninde hastalık olarak taşır, kimi ise zihnini o acılardan korumak için “unutmayı” seçer.

Özellikle şu duygular;

İfade edilemeyen sevgiler, 

Yutulmuş öfke ve pişmanlıklar, 

Değersizlik ve görülmeme duygusu, 

Geçmişle bir türlü helalleşememe, 

Sevginin sadece sorumluluk olarak yaşanması, 

Benlikten vazgeçme, kendi kimliğini yok sayma...

Geçmişte yaşanmış bazı olaylar için suçluluk, utanç veya rezil olma hâli hissetme... bu vb. durumlarda, 

Zihin, bazen daha fazla yük taşıyamaz. Kalbin çözmediği her acıyı kendince bu şekilde devre dışı bırakır.

Modern Dünyanın Manevi Yorgunluğu

Haz ve hız, çağımızın en büyük bağımlılıklarıdır... 
Bu çağda insanın durması, hatırlaması, iç dünyasına dönmesi neredeyse mümkün değildir.
İşte bu nedenle, bazı ruhlar içten içe “çekilme” yolunu seçer, kapanırlar. Sessizleşirler. Tanıdık yüzleri bile tanıyamaz hale gelirler. Çünkü artık bu dünyanın dili ve hâli onlara ağır gelmektedir.

Bu bir kayboluş değil, bir içe dönüş olabilir. Belki de sistemin dayattığı her şeyden arınma sürecidir. Belki bu hastalık, bir tür “ruhsal inziva hali”dir.

Ne Yapmalı? Çözüm Ne? 

Bu durum bir kişiyle sınırlı değildir. Aileyi, çevreyi, kolektif bilinci etkileyen derin bir davettir aslında.
Aşağıda, hem hasta yakınları hem de önleyici ruhsal yaklaşımlar için birkaç öneri sunuyorum:

1. Duygusal ifade özgürlüğü kazandırılmalı:
Bastırılmış duygular zamanla zihinsel sağlığı tüketir. Kişiye, hayatı boyunca hissettiklerini huzur ve özgürlük içinde konuşma, yazma, resmetme, ifade etme alanı açılmalıdır.

2. Kalpten kalbe iletişim kurulmalı:
İsimler unutulabilir. Ama ruh, kelimeleri değil  titreşimi hatırlar. Göz teması, dokunuş, tebessüm, müzik, fiziksel temas ve koku gibi kalpten gelen bağlar unutulmazdır.

3. Affetme ve helalleşme ritüelleri:
Kişi isterse geçmişiyle yüzleşmesi sağlanmalı; affetme ve bırakma çalışmaları yapılmalıdır. Helalleşmeler tamamlanmalıdır... 

4. Dualar, zikirler, niyetler:
Ruhun diliyle konuşmak için manevi araçlar çok kıymetlidir. Allah’a teslimiyet ve güven, zihnin yüklerini hafifletir.

5. Daha yavaş, daha şefkatli bir yaşam: Önleyici olarak bu çağın hızından çekilmek, insanı demans ihtimalinden de uzaklaştırabilir.

Son Söz: Hatırlanmak İsteyen Ruhlar

Alzheimer ve Demans, sadece zihin veya hafıza kaybı değildir. Bu hastalığı taşıyan her ruh, bizlere daha derin bir şeyi öğretmektedir:
Sevgi hatırlanmak ister. İnsan, kalbiyle yaşamak ister. Ve ruh… Sessizleşmek ister.

Bu sessizlikte biz de kendimize soralım:
Ben bugün kimi sevdim?
Ne zaman gerçekten sustum ve duydum?
Hayatı mı hatırlıyorum, yoksa sadece takvimdeki günü mü?
Gerçek ben ve yaşamım nasıl?...
Ben kimim?

Y'ol'umuz her daim sev'gi'de buluşsun Can'lar...

Peri'han Taşdemir... 
...
..
.

YORUMLAR

  • 0 Yorum