Bazen kalbimiz daralır, içimiz sıkışır, zihnimiz karışır. Bazılarımız bir boşlukta kaybolur, bazılarımız sebebini bile bilmediği bir ağırlıkla uyanır. Böyle anlarda çoğu insan ya bir dosta koşar ya da bir uzman kapısında çözüm arar. Bu çok doğaldır.
Amma velâkin…
İnsanın kendi içine bir kez doğru yürüyüşü öğrenmesi, en büyük şifa kapısını kendine açmasıdır.
Çünkü çoğu zaman sorun dışarıda değildir; özdeğerde, özsevmede, özgüven ve özşefkatte eksilmiş bir parçamızdadır. Yani tüm mesele "özbenlik" sorunudur. Ve bazı sorunlarla kişi kendisi başetmeyi bilmelidir... Ve bugün sizlere yine yeni bir teknik sunuyorum...
Bu eksiliş büyür, yılların sessizliğinde katmanlaşır, bir gün bir tetikleyici çıkar ve içimizde gizlenen o çocuk, birden bütün çığlıklarıyla kendini hatırlatır, bas bas bağırarak... Biz buna “panik”, “kaygı”, “öfke”, “depresyon”, "kriz" deriz… Ama aslında bu, ruhun uzun zamandır bekleyen, sesiz ve sinmiş özden seslenişidir.
Adım 1: Kendinle Baş Başa Kalmanın Sanatı...
Her gün birkaç dakika bile olsa kendine bir oda aç. Sessiz, karanlık veya loş olabilir. Hiçbir uyaran, hiçbir isim, hiçbir rol o odaya girmesin:
Sadece sen ve içindeki “asıl sen”.
Çünkü şifa, kalabalıkta değil içsel sükûnette filizlenir.
Adım 2: Duygunun Kaynağına Geri Dön, İçine Doğru Kazı Yap...
Kendini kötü hissettiğinde dur.
His nereden geliyor?
Bugün mü? Dün mü?
Hayatının hangi dönemine dokunuyor?
Zihnin geriye yürümeye başladığında birden küçük seni göreceksin:
Belki 5 yaşında,
belki 12,
belki 17…
Aynı korkuyla, aynı bastırılmayla, aynı “beni kimse anlamıyor” duygusuyla duran seni…
İşte o an ona yaklaş.
O sahneyi izle.
O çocuk ne hissediyor?
Neden yalnız?
Neden korkmuş?
Neden kendini değersiz zannetmiş?
Adım 3: Bugünkü Aklınla O Günü Yeniden Okumak...
Olayı bugünkü bilginle, bugünkü bilincinle değerlendir.
O çocuk belki de sadece anlaşılmak istemişti.
Ama anne-babası kendi yaralarıyla, kendi bilinçleriyle hareket etti.
Kimse “sana zarar vermek” için yapmadı.
Kimse “özgüvenini kırayım” diye söylemedi.
Onlar sadece bildiklerini bildiler, gördüklerini gördüler, kendileri nasıl yetiştirildiyse onu tekrar ettiler.
Bu farkındalık birden içteki sıkılığı çözer.
Küçük sen, ilk kez gerçekten anlaşılmış olur.
Adım 4: İmgeleme ile Yeniden Kurulan Bağ...
Şimdi gözlerini kapat.
O küçük çocuğun yanına otur.
Onun gözlerine bak.
Ve şöyle söyle:
“Artık buradayım.
Seni duydum.
Seni anlıyorum.
Sen yalnız değilsin.
Kimsenin seni susturmasına izin vermeyeceğim.
Sen değerlisin, sen özelsin, sen önemlisin.”
O sahnede anne-babanla zihinsel bir konuşma yap.
Onlara bugünkü bilginle yaklaş.
“Ben büyüdüm. O gün kırıldım ama şimdi anlıyorum. Siz de elinizden geleni yaptınız.”
Şifa bu noktada başlar.
Çünkü insan ancak duyguyu dönüştürdüğünde iyileşir.
Adım 5: Aynı Çalışmayı Defalarca Yapmak...
Bu çalışma bir kere yapılmaz.
Katman katman açılır.
Her seferinde başka bir çocuk, başka bir duygu, başka bir yara görünür.
Ve bir gün o çocuk gülmeye başladığında,
yara kabuk tutar,
içsel birlik sağlanır,
özdenlik yerini bulur.
Vel hasılı kelam, kendine emek ver, Kendine yatırım yap ve değer vererek sev...
Kendine ayırdığın her dakika bir şifa dakikasıdır.
Her nefes bir teslimiyettir.
Her fark ediş bir yükseliştir.
Sen kendine döndükçe hayat sana döner.
Sen içini onardıkça dış dünya yumuşar.
Sen çocuk benliğini sarıp sarmaladıkça yetişkin benliğin güçlenir.
İçindeki sesi duy:
Hatırla…
Ben senim.
Ben buradayım.
Ben hep seni bekledim.
Ve kendine şunu söyle:
Artık hazırım. Şifam benimle başlıyor.
Ve küllerimden yeniden doğmaya ve Anka olmaya hazırım!
Y'ol'umuz her daim sev'gi'de buluşsun Can'lar...
Peri'han Taşdemir...
...
..
.


YORUMLAR