Reklam
Reklam
Mevzuumuz: Gıybet
Perihan Taşdemir Taylı

Perihan Taşdemir Taylı

Mevzuumuz: Gıybet

05 Mayıs 2025 - 18:36

Sözün Gölgede Bıraktığı Hakikat...

Biz insanlar…
Birbirimizin aynası, sesi, nefesi, duası ve bazen de imtihanıyız...
Kimi zaman içimizde biriken eksikliği başkasının üzerinden anlatmaya kalkarız. Adına da "sohbet" deriz, "dertleşme" deriz… ama aslında adı konmamış büyük bir yara açarız: Gıybet.

Oysa gıybet, birinin arkasından –doğru da olsa– hoşuna gitmeyecek bir şeyi söylemektir.
Yani o kişi orada olsaydı, incineceği şeyi dillendirmektir. Ve evet, çoğu zaman doğruyu söylediğimizi sanırız ama unuturuz: Doğruyu söylemek de bazen hakkı çiğnemek olur!...

Peki neden yaparız bunu biz?
Çünkü içimizde bastıramadığımız bir yargı, bastıramadığımız bir kıyas, bastıramadığımız bir öfke ya da "ben daha iyiyim" yanılgısı vardır...
Kimi zaman da içimiz boşlukta kaybolmasın diye başkasının hatalarıyla oyalanır dururuz.
İşte o anda ne olur biliyor musunuz?
Biz, bir başkasının hesabına ortak oluruz. Kendi ruhumuza, kendi dilimize, kendi vicdanımıza böylece çok yazık ederiz.

Psikolojik olarak gıybet, insanın kendini değersiz hissettiği anlarda, sırf daha iyi hissetmek için, başkalarını değersizleştirme çabasıdır... Ama o çaba ne gönlü onarır ne kalbi dindirir. Gıybetle konuşan, aslında kendini susturamayan kişidir. Ve her gıybet, zihnimizde bir kir, ilişkilerde bir güvensizlik ve kalpte bir kırılma oluşturur.

Toplumsal olarak gıybet, dostluğu zedeler, güveni bitirir. Aileyi içten içe çürütür. Mahalleyi dedikoduya boğar.
Bir toplumu çökerten sadece dıştan gelen düşman değil, içeride yavaşça yayılan söz hastalığıdır.

Oysa biz, Allah’ın her an bizi gözlemlediğini bilen bir ümmetiz.
Peygamber Efendimiz ne güzel söylemiş:
"Bir kimse, din kardeşinin gıybetinden onu savunarak korursa, Allah Teâlâ da kıyamet gününde cehennem ateşinden onun yüzünü korur."

Gıybetin etkisi belli:
Kalbi karartır, ilişkileri bozar, maneviyatı zedeler, kişiye de muhatabına da zarar verir.
Ruhun nurunu azaltır, duaların cevabını geciktirir.

Artısı?
Yok!...
Ama terk etmek, susmak, savunmak…
İşte o zaman işin rengi değişir.
Gıybeti terk etmek; Allah’ın razı olduğu, meleklerin sevdiği bir ahlâk ve yüksek bir enerji olur.
Hz. Resûlullah’ın buyurduğu gibi:
"Gıybeti terk etmek, Allah için kılınan on bin rekât nafile namazdan daha kıymetlidir."

Çünkü gıybet, kul hakkıdır, karmadır.
Ve kul hakkı, Allah'ın affına bırakılmayan, sadece kulun affıyla temizlenen ağır bir yük gibidir.
Biz bu yükü taşıyamayız hem kendimiz hem birbirimiz için hafiflemeliyiz.

Dilimizi niyazla, kalbimizi vefayla, kulağımızı sevgi ve merhametle süsleyelim. Ne duyduğumuzu değil, neyi duyurmamamız gerektiğini öğrenelim. Çünkü bazen susmak, birini savunmaktan çok daha güçlü bir eylemdir.

Ve hatırlayalım...
Gıybetle değil, dua ile anmak yakışır bize. Zira biz, birbirinin ardından konuşan değil, ardından hayır dua eden bir topluluk olmalıyız.

Y'ol'umuz her daim sev'gi'de buluşsun Can'lar...

Peri'han Taşdemir...

YORUMLAR

  • 0 Yorum