Reklam
Reklam
Tuğyanlar Tufanları Doğurur!
Şükran Taşdelen

Şükran Taşdelen

Tuğyanlar Tufanları Doğurur!

10 Nisan 2020 - 14:31

Dünya, insanlık tarihi başlayalı beri nice tufanlardan geçti. 21. yy.da ise insanlık yeni bir tufanla daha karşı karşıya... Zira tarih boyunca gönderilen peygamberlerin kavimlerinin düştüğü tüm günah, ahlaksızlık ve zalimlikler 21.yy. insanlığında bir araya gelmişti. Yerküre gittikçe yaşanılacak halden çıkıyordu. Savaş, kan dökücülük, adaletsizlik, işkenceler, açlık, susuzluk, her türden ayrımcılık alıp başını gitmiş durumdaydı. İnsan insanın kurdu olmuştu gerçekten. Yol rehberi şeytan olan insanların maddi gücü ele geçirmesiyle, insana zulmün görülmeyen boyutlarda irtikap edilmesiyle insanlık çığırından çıkmıştı. Bir bombayla milyonlar öldürülebiliyordu ve ölenlerin bir karınca kadar değeri yoktu. Tahakkümünün sarhoş edici etkisiyle kendini kaybeden ve gücü elinde bulunduran insan, kendi sonunu hazırlamakta olduğunun farkında değildi. 

 Gözü dönmüş bir zalimlik, tarihe geçmiş firavunlara rahmet okutacak cinstendi. Tahrif edilmiş dinlerin takıntılı ve yobaz müntesipleri, kendilerinden başka hiç kimseye yaşam hakkı tanımak istemiyorlardı. Herkes kendi dininin kurtuluş yolu olduğunun iddiasında ve fakat bu iddiayı gerçekleştirecek güzel fiil ve eylemlerden uzak, azgınlık ve canilikler sergiliyorlardı. Hayat hakkını sadece kendilerine has görüyorlardı. Kendilerinden olmayana yaşam hakkı tanımıyorlardı. Diğer insanlar yaşayacaksa ancak kendilerine hizmetkar olarak yaşayabilirdi. Sömürgecilik bu anlamda 4oo yıldan fazladır tüm insanlığın üzerine çökmüş kapsamlı bir belaydı. Canilikte ve kan dökücülükte sınır tanımayan insan, yapıp ettikleriyle toplumları, medeniyetleri, insani değerleri tarumar etti. Asumana kadar tuğyanla doldu dünya, neredeyse uzaya taşacak... 
 Tuğyanın olduğu yerde tufan olur. İnsanlık değerlerinin unutulduğu yerde içtimai bir temizlik hak olur. Tufanlar bu anlamda bir temizlenme vasıtasıdır. Dünya insanlığının necasetini temizleyecek, bazen bir virüs, deprem, sel, yangın ya da kasırga biçiminde vukuu bulan bela ve musibetler... Ne olduğunu, nereden geldiğini unutan ve kendini ilahlaştıran insana kendini ve aslını hatırlatmanın zamanı. Bu virüs de bu yüzden ortaya çıktı. Allah’ın sessiz ancak oldukça şedid ve can yakıcı askerleri. Gözle görülmekten uzak ve lakin ciddiyetle iş başında...
 Allah’ı unutan ve haddi aşan insana önemli bir derstir virüs. Sadece virüs mü? Depremler, seller, savaşlar, yangınlar, çekirgeler, hepsi ilahi birer uyarıdır insanlığını ve kulluğunu unutanlara. Bağnaz ve tahrif edilmiş dinlerde “Tanrıyı kıyamete zorlamak” gibi trajikomik inançlar vardır ve insan kıyameti koparmaya kadir olduğuna inanmaya başlamıştır!(Evangelistlerin Armegedon inanışı) Kainatı yaratan yüce bir yaratıcının, yerlerin ve göklerin ilahı olan Allah’ın mağfiret ve rahmetine inanmayanların dünyayı getirip bıraktıkları noktada uyarıcılar gönderilir. Dünyada ebedi yaşayacağını vehmeden ve kendi zulmünü kendi başına saran insan, Allah’ın rahmet ve inayetine mecbur kalmıştır. İsyanda ve azgınlıkta haddini aşan ve insanlığın sonunu getirenlere bir ilahi derstir bu tufan. Böylece zalim insan küfründen, zulmünden vazgeçsin, tevbe ve istiğfarla rabbine sığınsın. Ve insan öyle bir raddeye gelsin ki; “Rabbim ben kendime zulmettim! Ne olur beni affet!” deme kulluğunu ve teslimiyetini göstersin. Dünyanın her tarafında hastanelerdeki doktor, hemşire, hasta ,herkesin toplu duayla alemlerin rabbine yakarması bu tufandan az çok ders alındığının resmidir. Her şeye gücü yeten rabbimin uyarıcıları pek çoktur. Birinden ders almayana diğeri gönderilir. 
 Eğer tufan başımızdaysa çaresi de var elbette. Nuh’un gemisine sığınmak; İnsanlığın hayrına ve faydasına işler yapmak ve yapacaklarımızla ilgili en önce niyetlerimizi temizlemek... Tevbe istiğfarla, şirk necasetinden taharet etmek, günahlardan yüz çevirip hayata karıştığımız an salih amellerle meşgul olmak. Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini hayat nizamımız yapmak. Ebrarlardan yani iyi insanlardan olmak. Allah’ın lütfedip verdiklerini cimrilik ederek tek başımıza tüketmek yerine paylaşmak. Yetimlerle, dullarla hiçbir geliri olmayan yaşlılar ve yoksullarla, kısacası dinine bile bakılmaksızın tüm ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak. İbadet ve kulluğu yalnızca Allah’a has kılmak. Kınayıcının kınamasından korkmadan dininin ve imanının gereğini yapmak. Durmaksızın hayır düşünmek, hayır iş ve eylemlerde bulunmak. İlim elde etmek ve bu ilimle salih amel işlemek. Bütün yapıp edeceklerimizle alemlerin Rabbine sığınmak! Böylece rahmet iner, mağfiret iner, bereket iner. İnsanlık selamete çıkar. Selam ve dua ile...

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Mehmet Cengiz
    4 yıl önce
    Şükran hanım çok güzel bir yazı yazmış sonuna kadar yazıyı okudum.İsyan sorunlarımıza tercüman olmuş.Tebrik ediyorum. S.lar