Türkiye’de eğitim tartışmaları hiç bitmiyor. Her reform bir öncekini düzeltmekten ziyade bir kısır döngünün kapısını aralıyor. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasında da benzer durumlar yaşandı.
Başlangıçta herkes için eğitim sloganı ile başlayan bu uygulama, yıllar geçmesine rağmen hala tartışmalı. Son dönemlerde ortaöğretimin kısaltılması tartışmaları gündemde; 2+2 mi, yoksa 3+1 mi olacak? Sorusu yeniden gündeme geldi. Görünüşte teknik bir konu gibi görünse de arka planda ideolojik hesaplamaların olduğu açık. Dün olduğu gibi bugün de öyle devam ediyor. Türkiye’de eğitim, hala bir toplum mühendisliği alanı olmaktan kurtulabilmiş değildir. Bugünün koşullarında mümkün de görünmüyor.
Bu arada bazı eğitim bilimcilerin ilkokul süresi ile ilgili tartışmaları da devam etmektedir. İlkokulun 4 yıldan 5 yıla çıkarılmasının çocukların gelişimsel ihtiyaçları açısından daha uygun olacağını savunuyor. Pedagojik olarak anlamlı bir öneri olsa da, sistemin genel yapısı değiştirilmeden yapılan her düzenleme, yine yamalı bohça etkisi yaratma riski taşıyor.
Öte yandan, 12 yıllık zorunlu eğitimin göz ardı edilen bir sonucu da “işsiz diplomalılar ordusu” gerçeği. Eğitim süresi uzamasına rağmen mesleki yönlendirme zayıf kaldı, üretimle eğitim arasındaki bağ giderek koptu. Daha uzun süre okula gitmiş olmalarına rağmen mezun olduktan sonra umut değil belirsizlikle karşılaştılar.
Konuyla alakalı eğitim alanında faaliyet gösteren sendikalardan da birbirinden farklı bakış açılarını kamuoyuyla paylaştılar.
Eğitim-Bir-Sen, uygulamanın eğitime erişimi artırdığını, ancak yönlendirme ve rehberlik sisteminin zayıf kaldığını vurguluyor. Eğitim-Sen, 12 yıllık sisteminden vazgeçilmesi halinde çocukların erken yaşta evlenmeye ve aynı zamanda eğitim dışına çıkmaya zorlayacaktır. Herkese eşit eğitim hakkını sağlamak devletin görevi olduğunu hatırlatıyor. Türk Eğitim-Sen, mesleki eğitimin zayıflamasını eleştiriyor. Özgür Eğitim-Sen ise tartışmanın özünü, eğitim süresinde değil, eğitim felsefesinde arıyor. Sendikaya göre, sorun ideolojik kamplaşmalarda değil, özgür, eleştirel düşünceyi temel alan bir eğitim anlayışının eksikliğinde yatıyor. Özgür Eğitim-Sen, eğitimin devletin ideolojik aygıtı olmaktan çıkarılıp bireyin özgürleşme alanına dönüştürülmesi gerektiğini savunuyor.
Mesele eğitim süresinin kısaltılmak ve ya uzatmak değil, amaç ve niteliğine yoğunlaşmak gerekir. Eğitim sistemini ideolojik kısır tartışmalardan arındırılıp, bilimsel bir bakışla; çocukların potansiyellerine, toplumun ihtiyaçlarına ve çağın gerekliliklerine göre yeniden inşa etmekle mümkündür.


YORUMLAR