Teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyor ama bir bedeli var: Çocuklarımız artık kitap değil, ekran okuyor. Eskiden sokağa taşan çocuk sesleri vardı, şimdi ise herkes odasına kapanıp kendi dünyasında yaşıyor. Aile sofraları bile telefon bildirimlerinin gölgesinde kalıyor. İşte bu tablo, eğitimin geleceğini tartışmayı zorunlu kılıyor.
Bugünün eğitim anlayışı sadece bilgi aktarmakla sınırlı olamaz. İnternetten saniyeler içinde ulaşılan bilgiyi çocuğa ezberletmenin bir anlamı yok. Asıl mesele o bilgiyi nasıl kullanacağı, hangi sorunu çözmek için devreye sokacağıdır. 21. yüzyıl eğitimi, işte tam burada başlıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı 2023 raporunda, “21. yüzyıl becerileri” üç başlıkta toplandı: öğrenme ve yenilik, bilgi-medya-teknoloji, yaşam ve kariyer. Altında yaratıcılıktan eleştirel düşünmeye, iletişimden liderliğe uzanan bir beceri listesi var. Kısacası çocukların sadece “bilen” değil, aynı zamanda “düşünen, üreten ve paylaşabilen” bireyler olması hedefleniyor.
Teoride kulağa hoş geliyor ama pratikte tablo o kadar da parlak değil. Çocukların eline tablet tutuşturup “bilgiye ulaşıyor” diye seviniyoruz. Oysa o tabletin başında geçirilen uzun saatler, onları içine kapanan bireylere dönüştürüyor. Aile içi iletişim zayıflıyor, ortak yaşam alanları daralıyor. Aynı evde farklı dünyalar yaşanıyor.
Peki çözüm?
Aslında cevap çok uzaklarda değil. Eğitim yöntemimizi değiştirmeliyiz. Dersleri oyunlaştırmalı, dramatize etmeli, eğlenceli hale getirmeliyiz. Gerektiğinde dört duvarın dışına taşımayı da öğrenmeliyiz; bu, yılda bir iki kez değil, daha sık yapılmalıdır. Çünkü çocuk, keyif aldığı bir ortamda çok daha hızlı öğrenir, öğrendiğini daha uzun süre hatırlar. Öğretmen de bu süreçte sadece bilgi aktaran değil sınıfın senaristi, yol göstericisi, rehberi olmalı.
Üniversitelerde verilen öğretmenlik eğitiminin de bu bakış açısıyla yenilenmesi şart. Çocukların ilgisini çekmeyen, onları heyecanlandırmayan dersler sadece okuldan soğumalarına yol açıyor. Teknolojinin büyüsüne kapılan öğrenci, okulu sıradan ve sıkıcı gördüğü an ondan uzaklaşmaya başlıyor. Eğer eğitim sistemimiz çağı yakalayamazsa, elimizde sadece ekran başında vakit tüketen, kitapla bağı kopmuş, sorgulamayan bir nesil kalacak. Fakat çocukları hayatın içine çeker, onların merakını uyandırır, bilgiyi oyunla ve üretimle buluşturursak; işte o zaman geleceği kazanabiliriz.
Ya ekranın içine kapanan çocuklarımız olacak ya da dünyayı yeniden şekillendiren gençler… Tercih bizim.
YORUMLAR