Reklam
Dışlayıcı Kurum Olarak Sanal Dünya; Gençlik Nereye?
Vehbi UZUNDAĞ

Vehbi UZUNDAĞ

Dışlayıcı Kurum Olarak Sanal Dünya; Gençlik Nereye?

01 Ekim 2025 - 11:41

Teknoloji öylesine ilerledi ki, artık gençlerin okey oynaması; sosyalleşmenin en masum biçimi olarak görülmeye başladı. Çünkü kahvede yalnızca taşlar değil; göz teması, sohbet, tartışma, dostluk ve hatta küçük çatışmalar da vardır. Yani gerçek hayatın sıcaklığı orda bir şekilde yaşanıyor ve gerektiğinde dışarıdan bir aile büyüğü ya da toplum müdahale edebilir.
              Oysa sanal âlem, bireyi görünmez kılan, toplumsal denetim mekanizmalarını devre dışı bırakan yeni bir kamusal alan türü ortaya çıkarmıştır. Gençler, kimliklerini gizleyebilmekte, yeniden inşa edebilmekte, hatta çoğaltabilmektedir. Bu, gerçeklik algısının bulanıklaşmasına yol açıyor. Kahvede başlayan oyun belli bir zaman dilimi ile sınırlı iken, sanal âlemde zaman kavramı kaybolmaktadır. Zaman fark edilmeden tüketilmektedir.
Burada Daron Acemoğlu’nun kurumsal iktisat yaklaşımı önemli bir açıklama sunar. Acemoğlu, toplumların gelişmesini ‘dâhil edici’ (inclusive) ve ‘dışlayıcı’ (extractive) kurumların niteliğiyle açıklar. Kahve, her ne kadar sınırlı bir sosyalleşme alanı olsa da, toplumsal gözetime açık olduğu için dâhil edici bir niteliğe sahiptir; bireyler burada toplumun değerleriyle etkileşime girer. Buna karşılık sanal âlem, küresel teknoloji şirketlerinin algoritmaları tarafından şekillendirilmiş, bireyleri yalnızlaştıran ve toplumsal bağları zayıflatan bir dışlayıcı kurum halini almıştır.
Acil önlem alınması gereken husus, gençlerin yalnızca sanal evrene terk edilmemesi gerekir. Bunun için; Yerel kurumlar güçlendirilmelidir. Okullar, kültür merkezleri, spor kulüpleri ve gençlik dernekleri; gençlerin güvenli, sağlıklı ve denetlenebilir sosyalleşme alanları olmalıdır.
Aileler bilinçlendirilmelidir. Dijital dünyanın riskleri, çocuk ve gençlere ‘yasak’ diliyle değil, ‘rehberlik’ diliyle anlatılmalıdır. Sen dili değil, ben dili özenle kullanılması gerekir.
Kamusal alanlar artırılmalıdır. Parklar, kütüphaneler, mahalle evleri gibi mekânlar; gençlerin yüz yüze iletişimini teşvik edecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Dijital okuryazarlık yaygınlaştırılmalıdır. Gençlerin sanal dünyada karşılaşabilecekleri tehlikelere karşı farkındalık kazanmaları, onları dışlayıcı kurumların ağına düşmekten koruyacaktır.
Sonuçta kahvede taş dizmek, sosyalleşmenin geleneksel bir biçimi olarak hayata dair küçük bir prova işlevi görürken; sanal âlem, sınırları belirsiz, kontrolsüz ve bireyi yalnızlaştıran bir yolculuğa dönüşmektedir. Eğer biz, gençlerin sosyalleşme alanlarını tamamen sanal evrene terk edersek; bu, Acemoğlu’nun ifadesiyle, ‘dışlayıcı kurumların’ güçlenmesine hizmet edecek ve uzun vadede toplumsal çürümenin kapısını aralayacaktır.
Bugün toplumsal sorumluluk, gençler için dâhil edici sosyalleşme alanları yaratmaktan geçiyor. Çünkü mesele yalnızca bireysel tercihler değil; aile yapısını, toplumsal dayanışmayı ve kültürel sürekliliği doğrudan ilgilendiren kurumsal bir mesele…
NOT: 15 yıl önce sakınılması gereken bazı alışkanlıkların (mesela kahvede taş dizmek gibi) bugün normal karşılanır hâle gelmesi… Zamanla her şey değişiyor, tuhaflaşıyor.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum