Yıldırım, bu adımın Türkiye’de şehircilik paradigmasını kökten değiştirebilecek bir nitelik taşıdığını söyledi.
Türkiye’de şehirleşme ve yapı sektörünü doğrudan ilgilendiren düzenleme, taşınmaz değer artışının %90’ının kamuya aktarılmasını öngörüyor. Yönetmelikle birlikte plan değişikliklerinin kent yaşamına etkileri de geniş bir tartışma alanı oluşturdu. Yıldırım, yeni düzenlemeyi “Türkiye şehircilik tarihinde önemli bir kırılma” olarak nitelendirerek, bunun yalnızca teknik bir plan değişikliği olmadığını; kentlerin sosyolojisini, ekonomisini ve toplumsal adalet yapısını doğrudan etkilediğini vurguladı.
Yıldırım, “Bu imar düzenlemesi yalnızca plan notlarını değiştirmiyor; kentlerin kaderini, barınma hakkını ve toplumsal gelir dağılımını doğrudan etkiliyor. Kent dediğimiz şey duvarlardan ibaret değildir; ekonomidir, sosyolojidir, adalettir. Bu değişimi doğru okuyamazsak yarının şehirleri bugünden kaybedilir.” değerlendirmesinde bulunarak düzenlemenin çok boyutlu sonuçlarına dikkat çekti.
Yeni yönetmeliğe göre imar değişikliklerinde ortaya çıkan değer artışı iki SPK lisanslı ekspertiz tarafından belirlenecek. Bu durumun özel sektör için yeni bir dönem başlattığını söyleyen Yıldırım, “Kat artışı, yoğunluk artışı veya fonksiyon değişikliği sonucu oluşan değerin %90’ı artık kamuya geçiyor. Bu, özel sektörün yıllardır kullandığı finansman modelini neredeyse tamamen devre dışı bırakıyor.” dedi.
Yıldırım, riskli alanlardaki kentsel dönüşümün dar gelirli bölgelerde kilitlenebileceğini belirterek, “Riskli yapılarda %20 üzerindeki yoğunluk artışları dahi değer artış payına tabi. Bu durum dar gelirli mahallelerde dönüşümün finansal olarak kilitlenmesi anlamına geliyor. Vatandaşın kendi mahallesinde yenilenmeyi finanse etmesi zaten mümkün değildi; şimdi özel sektörün de eli zayıfladı.” ifadelerini kullandı.
Düzenlemede kamu projelerinin muaf tutulmasının güç dengesini tek tarafa kaydırabileceği uyarısında bulunan Yıldırım, “TOKİ, Emlak Konut ve bakanlık projeleri bu düzenlemeden etkilenmiyor. Plan yapma yetkisi + değer artışı + uygulama sahası tek elde toplanmış oluyor. Bu da şehirlerin geleceğini çok aktörlü bir yapıdan çıkartıp tek merkezli bir modele itebilir.” diye konuştu.
Şanlıurfa’nın nüfus artışı, konut talebi ve arsa kıtlığı nedeniyle düzenlemeden en fazla etkilenecek illerin başında geldiğini belirten Yıldırım, “Urfa zaten kira baskısı ve hızlı nüfus artışıyla kırılgan bir yapıya sahip. Yeni düzenleme özel sektörün dönüşümdeki rolünü ciddi şekilde sınırlayabilir. Bu da şehrin geleceğinin büyük ölçüde kamu eliyle yürütülecek projelere bağlanması anlamına geliyor.” dedi. Eyyübiye, Haliliye ve Karaköprü’nün eski bölgelerinde özel sektör eliyle yürütülen dönüşümün yavaşlayabileceğini, bunun konut arzını daraltarak fiyat artışını tetikleyebileceğini söyledi.
Yeni düzenlemenin siyasi boyutuna da işaret eden Yıldırım, “Yetki ve üretimin tamamen kamuda toplanması, iktidara yakın büyük müteahhit gruplarının aşırı güçlenmesine zemin hazırlayabilir. Kamu İhale Kanunu’nun esnek yorumlanan maddeleri bu riski artırıyor. Dolayısıyla mesele yalnızca şehircilik değil; demokratik denge ve kent adaleti meselesidir.” ifadelerini kullandı.
Yıldırım, değerlendirmesini “Şehir dediğimiz şey yalnızca bugünün değil, gelecek kuşakların da ortak mirasıdır. Bu tartışmanın merkezinde beton değil; insan, adalet ve umut vardır. Umarım bu düzenleme, daha adil ve daha yaşanabilir şehirlerin başlangıcı olur.” sözleriyle tamamladı.
Yeni imar düzenlemesi şehirleşmede “tarihi kırılma” yarattı: “Kentlerin kaderi tek merkeze bağlanabilir”
Resmî Gazete’de yayımlanan yeni imar planı düzenlemesi tartışılmaya devam ederken, İnşaat Mühendisi ve Kentsel Dönüşüm Uzmanı Zeki Yıldırım, düzenlemenin şehirleşme, konut fiyatları, kentsel dönüşüm ve kamu–özel sektör dengesi üzerinde “derin etkiler” yaratacağını belirtti.
22 Kasım 2025 - 19:33






YORUMLAR