Reklam
Reklam
Erkeklere Kadın Şiddeti -2
Erkan Furkanoğlu

Erkan Furkanoğlu

Erkeklere Kadın Şiddeti -2

29 Eylül 2022 - 14:17

Şiddet her çeşidiyle( fiziksel, psikolojik, sosyal, iktisadi, cinsel, dinsel, kültürel vb) her haliyle ve her kim için kime yapılırsa yapılsın ‘’Şiddet Kötüdür’’ mottomuz ve şiddetsiz bir hayat ideali paradigmamızı hatırlatıp konumuza devam ediyoruz.

Sabah- akşam bazı kadın dernekleri tarafından erkekler aşağılanıyor, kimsenin gıkı çıkmıyor. Bu neyin korkusu ki Allah korkusunun önüne geçmiş. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan” değil mi? Neden haktan, hakikatten ve adaletten yana olunmuyor?


Genel olarak ülkemizde olduğu gibi  dünyada  da kadına yönelik şiddet konusuna yoğunlaşıldığı  için , madalyonun diğer yüzünün yani erkeğe yönelik şiddetin ihmal edildiği veya görünmez olduğu gözlenmektedir. Şiddet kadına, erkeğe, yaşlıya, çocuğa her kime uygulanırsa uygulansın kabul edilemez bir davranış ve çözülmesi, terk edilmesi gereken kamusal bir sorun olduğunu tekrar hatırlatırız. Unutulmaması gereken bir husus da erkeklerin  kadın şiddetine maruz kaldıkları inkar edilemez bilimsel bir gerçektir.

Birçok yerde yapılan araştırmalar erkeklerin maruz kaldığı şiddetin zaman içerisinde artma eğiliminde olduğunu da ortaya koymaktadır. Bu nedenle erkeğe yönelik şiddet konusu akademik ilgiyi hak etmekte ve bu konuda kapsamlı çalışmaların yapılmasını da zorunlu kılmaktadır. 

Erkeğe yönelik kadınların şiddetiyle ilgili çalışmaların yetersizliğine ilişkin olarak Hoff (2012: 155-156), Amerika’da aile içi kadına yönelik şiddetle ilgili binlerce destek programının, pek çok internet sitesi ve medya aracılığıyla iletilen kamu spotunun varlığına dikkat çekerken, erkek kurbanlar için fiili hiçbir programın bulunmadığını, çok az internet sitesi olduğunu belirtmektedir. Hoff (2012: 155) ayrıca 2010 yılında Amerika’da yapılan Ulusal Eş Şiddeti ve Cinsel Şiddet Araştırmasına göre erkeğe yönelik ağır fiziksel şiddet oranının %40’ın üzerinde bulunmasına karşın eş şiddetinin erkek kurbanlarına yönelik çok az hizmet olduğunu da vurgulamaktadır. 

Türkiye’de de kadına yönelik şiddet ve buna ilişkin hizmet sunan kurum ve kuruluşlarla ilgili internette arama yapıldığında pek çok internet sitesine ulaşılırken, erkeğe yönelik şiddet ve bu alanda verilen hizmetler için arama yapıldığında neredeyse hiçbir şey bulunamamaktadır. Bu durumun, böyle bir şiddet türünün olmadığını mı yoksa erkeklerin yardım alma konusunda çekingen davrandıklarına mı ya da erkeğe yönelik şiddetin gizli olduğunu mu gösterdiğinin, neden ve sonuçlarıyla analiz edilebilmesi için kapsamlı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Şiddet oranlarının azlığı ya da çokluğu, şiddetin ağır veya hafif oluşu, kadına ya da erkeğe yönelik oluşu onun sosyal bir problem olarak tanımlanmasına engel değildir. Eşler arası  şiddetin türlerini ve boyutlarını bütünlüklü ve tam olarak analiz edebilmek için kadına yönelik şiddeti değerlendirmenin yanında, madalyonun diğer yüzüne, yani erkeğe yönelik şiddete de bakıp, resmin tamamını görerek sorunu bütün boyutlarıyla ortaya koymak önem taşımaktadır. Bu bağlamda kadınların erkeklere yönelttikleri şiddete ilişkin sahada yapılacak kapsamlı ve detaylı çalışmalar, erkeğe yönelik kadın şiddetinin anlaşılması ve açıklanmasının yanı sıra kadına yönelik şiddet alanına da katkı sunacaktır.

Erkeklere kadınlar tarafından şiddet uygulandığına dair ilk çalışmalar 1970’lerin ortalarından itibaren ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu konudaki araştırmalardan birisi Gelles’in 1974’teki evli kadın ve erkeklerin aile içerisinde birbirlerine eşit sıklıkta şiddet uyguladıklarını iddia eden çalışmasıdır. Böyle bir iddianın her toplumda özellikle de geleneksel toplumlarda kabul görmesi kolay değildir. Geleneksel bir toplumda kadının erkeğe şiddet uyguladığını kabul etmek, erkek geleneğini, erkekliği ve erkek üstünlüğünü tehdit ettiği için bu toplumlarda erkeklerin aile içi şiddete maruz kalmaları kabul edilemez bir olgudur (Kumar, 2012:291). Bu bağlamda erkekler bir anlamda anonim ve gizli kurbanlardır (Tsui vd., 2010:770). Kumar (2012:292)’a göre şiddete uğrayan erkekler yaşadıkları bu olumsuzluğu çoğunlukla diğerleriyle paylaşmazlar paylaştıklarında da onlara inanılmaz ve toplumda dalga konusu olabilirler. Hatta erkekler eşlerinden dayak yediklerini anlatmaya utanabilirler. Ancak kadınların toplumsal konumları, güçleri ve statüleri değişmekte, giderek daha fazla yetki sahibi olmakta ve haklarından haberdar olmaktadırlar. Kumar (2012:291)’a göre kadınların eğitim düzeylerinin artması, toplumsal değer ve normların değişmesi gibi nedenlerle kadınlar erkeklerden daha düşük seviyede olmadıklarını hatta bazı yönleriyle onlardan daha güçlü olduklarını anlamışlardır.

Aile içi şiddet literatürü incelendiğinde erkeğe yönelik şiddete ilişkin görece az çalışmanın yapıldığı anlaşılmaktadır. Acaba bu konunun az çalışılmasının nedeni erkeğe yönelik şiddetin olmayışı mı? Yoksa başka nedenler mi söz konusu? Erkeğe yönelik şiddet toplumda görünür kılınmayan, reddedilen ve sessiz kalınan bir olgu mudur? Uzun yıllar erkeğe yönelik şiddet var olmayan bir şey olarak düşünülmüştür. George (1994)’a göre aile içi şiddet mağdurluğu erkekler için kabul edilemez olarak görüldüğü gibi erkek kurban kavramı ise büyük bir tabudur. Erkeğe yönelik şiddete ilişkin kanıtlar sunulmaya başlandığında, varlığı kabul edilmiş ancak doğası ve yaygınlığı onu sosyal bir problem veya aile içi şiddet türü olarak tanımlamak için yeterince ciddiye alınmamıştır.

Bazı kadınların bazı erkeklere uyguladığı şiddet; ekonomik şiddet şeklinde olabildiği gibi psikolojik şiddet olarak da gerçekleşebilmektedir. Toplumsal hayatın içerisinde evlenmek kadar boşanmak da olağan bir durumdur. Ancak boşanma durumu, kimi zaman erkeklerin toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kaldığı bir süreç haline gelebilmektedir. Erkekler, boşanma sürecinde; ağır mali bedeller talep edilmesi ya da boşanma sürecinde olduğu eşi ile ortak çocuklarını görememe tehdidi gibi psikolojik,sosyal ve ekonomik unsurları içeren şiddete maruz kalabilmektedirler. Boşanma sürecinde, ortak çocuklar; “Ebeveyn Yabancılaştırma Sendromu” „na yakalanabilirler. Bu durum; eşlerden birinin diğer ebeveyn hakkında kötü fikirleri çocuğa empoze etmesi, boşanma sorumlusunu diğer ebeveyn olarak göstermesi şeklinde çocuğun beynini yalanla doldurarak adeta bir beyin yıkama yolu ile gerçekleşen bir sendromdur. Bu gibi durumlarda çocuk, boşanma konusunda ebeveynlerden birini suçlu görerek ona karşı tavır alır ve yabancılaşır (Gardner,2002:98,99).

Bazı kadınların bazı erkeklere uyguladığı şiddetin bir türü de  bazı annelerin boşanma sürecinde veya boşanmadan sonra çocuklarını babalarına karşı yabancılaştırması; çocuğu babadan uzak bir yere veya şehre götürmek, taşınmak ama babaya haber vermemek, çocuğa babasının onunla görüşmek istemediğini söylemek, babaya çocuğun onunla görüşmek istemediğini söylemek, baba ve çocuğun buluşacağı gün çocuğa yönelik başka program yaparak buluşmayı engellemek, çocuğun öğretmeni, kurs eğitmeni gibi yakın çevresindeki kişilerde baba ile ilgili olumsuz algı oluşturmak, baba ve çocuğun baş başa olduğu anlarda telefon ve mesaj yoluyla rahatsız etmek, babaların ekonomik olarak çocuğa destek olmasını (harçlık vb.) engellemek, babanın hayatında başka bir kadın varsa o kadın hakkında çocuğa olumsuz fikirler aşılamak ve babasını özleyen çocuğu suçlamak gibi yöntemlerle gerçekleştirilebilir (Parental Alienation Community ,2017).

İnşaAllah yazının devamı gelecek

Yüce Allah yolundan ve rızasında ayırmasın, yar ve yardımcımız olsun…

Selam, dua ve muhabbetlerimle

A.Erkan FURKANOĞLU

20.09.2022    05.45

Manisa

YORUMLAR

  • 0 Yorum